Ekonomik tahmin ve analiz kuruluşu Oxford Economics’in yeni raporunda, Türkiye gelişmekte olan ülkeler arasında parasal genişleme açısından, arkasından ikinci geldiği aynı durumdaki Arjantin’e benzetilirken, artan kredilerin enflasyonu körüklediğinin de vurgulandığı raporda, “Enflasyon görünümü, parasal genişlemeleri ortalamanın çok ötesine geçen, kredibilite si düşük merkez bankalarına sahip Türkiye ve Arjantin için pek iyi olmadığına değiniliyor. Bu yönde tıpkı Arjantin’in 2021’de mali açığını kısmada yaşayacağı belirsizlik gibi, Türkiye’de de hane halklarında kredi oranı hızla artıyor” denilerek, yılın ikinci çeyreğinde birçok gelişmekte olan ülkede para arzının 2019’a göre ortalama yüzde 14.5 arttığı belirtilen raporda, “Artış Arjantin’de yüzde 106, Türkiye’de yüzde 39 oldu. Bu oran ABD’de bile yüzde 23” değerlendirmesine yer veriliyor. Mevcut durumu yorumlayan ekonomist Dr. Murat Kubilay da pandemi nedeniyle oluşan iç talepteki azalmanın birçok ülkede enflasyonu düşürürken, aşırı kredi teşvikleri ve düşük faiz politikasından ötürü Türkiye’de enflasyonu tetiklediğini belirterek, “Arjantin de 2 yıl önce benzer süreçlerden geçti”                                      

uyarısı ile pandemi gibi ender bir durumda Merkez Bankası’nın parasal genişlemeye gitmesinin, kamu bankalarının kredi destekleriyle ve Hazine’nin de kamu harcamalarıyla bu parayı sisteme aktarmasının gayet anlaşılabilir olduğunu belirterek;  “Fakat nasıl ve kimlere tahsis edildiği belli olmayan, büyüklüğünün bir programla belirlenmeyip süresinin de açıklanmadığı böyle bir politikanın doğal sonucu döviz ve altına talep oldu. Döviz kurunda artış ve enflasyonda yukarı doğru bir yön belirdi. Gecikmeli de olsa örtülü faiz artırımı ve kredi kanallarının kısılmasına başlandı ancak birikmiş para hacminin yüksek enflasyonun terse çevrilmesini sağlaması pek mümkün değil.” Vurgusu da yapılıyor.

                                     *        *         *

Bu kapsamda”Arjantin’in 2 yıl önce Türkiye ile benzer süreçlerden geçtiğini”belirten Dr. Murat Kubilay, “Arjantin’e benzer gidişatı durdurabilmek için ekonomi yönetiminde şeffaflık ve güven tahsisi şart” dedi. Merkez Bankası’nın (MB) 2012’den beri yüzde 5 TÜFE hedefini tutturamadığını vurgulayan Kubilay, “MB kanununda ilk hedef finansal istikrar olsa da fiiliyatta uygulanan büyümeci politikalar. Bu, potansiyelinin üzerine çıkmış bir ülkede uygulandığında sonuç uzun vadede finansal istikrarsızlık ve enflasyon oluyor. 2013’ten beri 5. kez bu politikaları uyguluyoruz. Bu son olacak çünkü sistemin kırılganlığının en son aşamasına geldik. Tıpkı Arjantin gibi.” Şeklinde uyarıda da bulunuyor.Nitekim BDDK’ nın son aldığı 9131 sayılı kurul kararı ile tüketici kredilerine ilişkin genel vade sınırının 60 aydan 36 aya indirilmesine karar verildiğini bildirirken, Kurulun geçtiğimiz hafta sonuna doğru 04.09.2020 tarihli toplantısında, 04.09.2020 tarih ve 24049440-045.01[4/5]-E.13116 sayılı yazı ve ekinin incelenmesi neticesinde; Bankaların Kredi İşlemlerine İlişkin Yönetmeliğin (Kredi Yönetmeliği) 12/A maddesinin altıncı fıkrası ile Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketlerinin Kuruluş ve Faaliyet Esasları Hakkında Yönetmeliğin (Finansal Kurumlar Yönetmeliği) 11/A maddesinin beşinci fıkrası uyarınca, Kredi Yönetmeliğinin 12/A maddesinin üçüncü fıkrası ile Finansal Kurumlar Yönetmeliğinin 11/A maddesinin ikinci fıkrasında düzenlenen tüketici kredilerine ilişkin genel vade sınırının altmış aydan otuz altı aya indirilmesine,” denilmektedir.

                                    *        *         *

Sonuç olarak,kovid-19 koronovirüs pandemi vakalarının Ülkemizde son dönemdeki artış durumu da dikkate alındığında; döviz kuru dolardaki dalgalanmaların yukarı yönlü hareketinin getireceği ivme ile çift rakamda yükseliş istikametinde seyreden artan enflasyonu daha da tetiklemesi kaçınılmaz olacaktır. Nitekim CrossBorder Capital Ltd., altın fiyatlarının büyük ölçüde küresel likiditeden yön bulduğunu ve fiyatların ons başına 3 bin doları görebileceğini kaydederek, metalin reel faizlerden güç aldığı yolundaki görüşü hedef alınırken, CrossBorder, hazırladığı notta, “Bu varlık temel olarak, aşırı likiditenin altın fiyatlarını yukarı ittiği bir likidite olgusu,” dedi ve “Bu durum, kağıt paranın altın için bir ikame haline gelmesinden dolayı anlam kazanır. Bu nedenle daha fazla kağıt para, kağıt para ile altın arasındaki kurun değer kaybetmesi anlamına gelir”” değerlendirmesinde bulunduğu izleniyor. Bu arada Salomon Bros’un eski Araştırma Direktörü Michael Howell’ın kurduğu danışmanlık şirketi CrossBorder, “Likidite ve altın arasındaki ilişki istatistiksel olarak güçlü ve basit olarak, dolar likiditesinde yüzde 10’luk artışın, üç ay kadar bir süre sonra, altın fiyatlarının seviyesinde yüzde 12’lik bir değişikliğe yol açtığını işaret ediyor,”Açıklamasına ek olarak “Altın, çoğu kimsenin düşündüğünün tersine reel faizlerden yön bulmuyor” değerlendirmesinde bulunması, önümüzdeki dönemlerde şu anda örtülü şekilde arttırılan faiz oranının pek istenmese de sonraki aylarda daha da yükseleceğine de işaret ediyor.