Öteden beri bilindiği gibi geçtiğimiz yılın mart ayında kendini gösteren Covid-19 koronovirüs vakalarındaki inişli çıkışlı gelişmeler rağmen 2020 yılında ekonomik büyüme %1,8 oranında gerçekleşti.Dünya Bankası tarafından yayınlanan Türkiye Ekonomik İzleme Raporu'nun 5. Serisinin tanıtım toplantısında konuşan Kouame,"Bu aslında büyük ekonomiler için çok önemli bir büyüme oranı"şeklin de değerlendirmede de bulundu. Çok tabii olarak bu büyüme nin esprisini de açıkça belirtmek gerekirse Devlet destekli sadece kredilerle beslenen ancak kişisel gelirlere yansımada bulunmayan yapay bir büyüme olarak da bunu tanımlamak mümkün.Her ne kadar öyle olsa bile Dünya Bankası Türkiye Müdürü Kouame “bu aslında büyük ekonomiler için çok önemli bir büyüme oranı" derken, çarpıcı bir ifade ileBirçok ülke bu krizin etkileriyle boğuşuyor.Geçen yıl küresel ekonomi yüzde 4,3 küçüldü, Çin'i hariç tutarsanız yüzde 5'lik bir daralmadan bahsediyoruz" vurgusunda bulunarak Pandemi tüm dünyada yoksulluğu artırdı, “2020'de dünyada yaklaşık 100 milyon insanın aşırı yoksulluğa düştüğünü düşünüyoruz” söylemiyle Dünyadaki yoksullaşmanın özellik   le pandemi döneminde daha da arttığına dikkat çekmek istediği de çok açık bir durum.

    *        *         *

Bu arada raporun ana bulgularını paylaşan Dünya Bankası Makroekonomi,Ticaret ve Yatırım Birimi kıdemli ekonomisti David Knight şunları söyledi: "Türkiye pandemiden ciddi şekilde etkilenmiş olsa da,Türkiye'nin genel ekonomik performansı 2020 boyunca çok iyiydi.Reel olarak %1.8." söz lerine ek olarak;Aslında Türkiye'nin geçen yıl itibarıyla G20 ülkeleri arasında en hızlı büyüyen ülke olduğunu kaydederek, bu yıl büyümenin yüzde 5 olmasını beklediklerini” de ifade etse de şu ana kadar Mayıs ayının sona erdiği bir noktada bu büyüme rakamının reel olarak gerçekleşmesi de biraz zor gözüküyor. Çünkü kur şokları ve maliyet enflasyonu ile girdi maliyetlerindeki göreceli artışlar yanında pandemi vakalarının geldiği noktada yeterli aşının gecikmeli olarak temini sonrası toplumsal bağışıklığın da buna bağlı olarak da gecikmesi normal yaşama dönüşlerde de gecikmelere neden oldu. Hal böyle iken,Üretim yöntemine göre cari fiyatlarla GSYH, 2020'de bir önceki yıla göre yüzde 16,8 artarak 5 trilyon 47 milyar 909 milyon lira olarak gerçekleşti. 2013'te 12 bin 519 dolar ile rekor seviyeye çıkan kişi başına GSYH değeri, 2020'de cari fiyatlarla 60 bin 537 liraya (8 bin 599 dolar) düştü.2020’de ekonomide büyüme gerçekleşse de, vatandaşın yıllık geliri dolar bazında son 14 yılın en düşük seviyesine gerilemiş durumda. 2007 yılında 9 bin 735 dolar olan kişi başına yıllık gelir, 2013 yılında 12 bin 582 dolara kadar çıkmıştı. Dolar bazında kişi başına gelir miktarı,2013 yılından itibaren düşüşe geçmişti. TÜİK verilerine göre, kişi başına yıllık gelir 2020 yılında Türk Lirası (TL) bazında yüzde 15 artmış gözükse de, dolar bazında gelirler yüzde 6,7 azalma ile 8 bin 599 dolara kadar indi

        *        *         *

Sonuç olarak, gerçekte Ekonomist Mustafa Sönmez’in”TÜİK rakamlarına göre yüzde 1.8 bir büyüme görünüyor ama bunun arka yüzünde çok ciddi bedeller var” söylemi öne geçerken,“Bu bir kere ucuz döviz ve ucuz faizle kışkırtılmış tüketime dayanıyor. Bunun için Merkez Bankası rezervlerini sıfırladılar. Banka kredilerini yüzde 40 artırdılar. Hane halkı dahil olmak üzere çok ciddi bir borçlanma yaşandı. Yan etki olarak yüzde 15 enflasyon var. 37 milyar dolarlık cari açık var. İşsizliği azaltmadı; yüzde 13 dar tanımlı, yüzde 30’a yakın geniş tanımlı işsizlik var. İstihdam yaratmamış tersine işsizliğe yol açmış bir garip büyüme. Dolar olarak bakıldığında büyüme değil yüzde 6 küçülme var. 43 milyar dolar azalma var bir yılda. Kişi başına gelir 500 dolar azaldı, 8.6 bin dolara düştü. Yani dolar üzerinden yoksullaşma var. İleriye dönük büyük kırılganlıklar taşıdı. Batık krediler, düşmeyen enflasyon, düşmeyen işsizlik, bir yılda 190 milyar dolara yakın dış borç ödeme yükü… Kırılganlaştıran bir performans oldu. Şubat ayında dünya ekonomi biraz sarsılınca dolar yeniden yükseldi, risk primi 300’e yaklaşıyor. Ekonomiyi daha da hassaslaştırmış bir performans oldu, bunlarla ayakta kalmak zorlaştı” değerlendirmesi durumun pek de parlak ol madığını gösteriyor. Özetle iktisadi çarkların olması gerektiği gibi dönmesi adına mutlak şekilde potansiyel imkanların sefer ber edilerek tümüyle üretime yönlendirilmesi çok büyük önem taşıyor.Her şeye rağmen Ülkemiz bu potansiyele fazlasıyla sahip durumda. Bunu da ortak konsensüsle gerginlik ve kavgayı bir yana bırakarak Ülke çıkarlarında bir araya gelerek gerçekleştirmek zorundayız.