Dünya Bankası’nın üst düzey ekonomisti David Knightüst Türkiye ekonomisinin görünümünün“son derece belirsiz” olduğunu belirterek, ekonomik büyümenin “güçlü” para politikasına ve salgının kontrol altına alınması için uygulanacak tedbirlere bağlı olduğunu açıklaması, belirsizliğin halen devam ettiğini gösteriyor. Nitekim David Knightüst’ün”Dünya Bankası’nın bu yıl ihracatın iyileşmesine bağlı olarak Türkiye için yaklaşık yüzde 5’lik bir ekonomik büyüme öngördüğünü ve 2021 yılı için enflasyonun ortalama yüzde 15.5 olmasını beklediğini”açıklarken,”ayrıca Türkiye’nin politika faiz oranının yüzde 19 olarak belirlenmiş olmasının “uygun”olduğunu ve Türkiye’nin ABD para politikasının sıkılaşmasından kaynaklanacak arz şokları dahil olmak üzere dış risklere maruz kalmaması için “güçlü” bir para politikası izlenmesinin gerektiğini de söylemesi bir takım önemli risklere de işaret ediyor.Knight, “Dünya Bankası'nın bu yıl ihracatın iyileşmesine bağlı olarak Türkiye için yaklaşık yüzde 5'lik bir ekonomik büyüme öngördüğünü ve 2021 yılı için enflasyonun ortalama yüzde 15,5 olmasını beklediğine”vurgu yaparken,Banka yetkilisi ayrıca”Türkiye'nin politika faiz oranının yüzde 19 olarak belirlenmiş olmasının "uygun" olduğunu ve Türkiye'nin ABD para politikasının sıkılaşmasından kaynaklanacak arz şokları dahil olmak üzere dış risklere maruz kalmaması için "güçlü" bir para politikası izlenmesinin gerektiğini” ifade etmesi de bu yönde hataya yer verilmemesine dikkat çekiyor.

     *        *        *

Hal böyle iken,Eski Merkez Bankası Başekonomisti Hakan Kara ise “Türkiye’nin aşılamada başarı sağlaması halinde yıl içinde bazı dengeleri sağlayabileceğini ancak turizm ve cari açıktaki riskin sürdüğünü” kaydederken Türkiye’nin ABD’nin parasal sıkılaştırması halinde finansal zorluklar yaşayabileceğini, turizm gelirinin azalmasının hala cari işlemler açığına negatif etki ettiğini belirterek, yapılması gerekenlerin başında Merkez Bankası’nın bağımsızlığının Anayasal hale getirilmesi ve yöneticilere atama garantisi verilmesi olduğunu, Türkiye’nin finansal riski ve enflasyonla mücadelesinde bu unsurların kritik olduğunu” açıklaması turizm gelirleri bakımın dan 2021 yılının kayıp yıl olacağına işaret ediliyor.Dünya Bankası Beşeri Kalkınma Program Lideri Heba Elgazzar da Türkiye’nin insan kaynaklarını yönetmede adımlar atması gerektiğini belirterek, demografik fırsat penceresinde sürekli genç işgücü sağlanan dönemin sona erdiğini, yaşlıların daha verimli çalışma alanlarına yönlendirilmesi gerektiğini kaydetti. Elgazzar, yoksulluğun 2012 yılı seviyesine yükselmesinin dikkat çekici olduğunu ancak bunun istikrarlı ve dezavantajlı gruplara erişim sağlayan programlarla tersine döndürülebileceğini”açıklaması da toplumsal gelirin düşmesi ile cari açık riskinin artma eğilimi yönündeki konumunu da açıkça gösteriyor.

       *        *        *

Sonuç olarak, finansal değerlendirme bakımından Türkiye’       nin en son yayımlanan risk primine bakıldığında; Türkiye CDS 5 Yıllık USD (TRGV5YUSAC=401,59 0.00, 0,00%)  oldukça yüksek bir seviyede. Böyle bir durumda finansal iyileşme için ya ihracatın öngörülenin çok üstünde artırılma sına yönelik üretime ağırlı verilmesi ki şu anda tarım sektör ünü gerileme döneminde olduğu bir sırada bu pek mümkün değil ya da katma değeri çok yüksek AR-GE yatırımı ile ihracata dayalı ileri teknoloji ürünlerine yönelmek gereki  yorsa da; Milli Hasılan AR-GE için ayrılan pay oldukça düşük düzeyde kalmaktadır.Gelişmekte olan ülke olmak, orta gelir düzeyinde bir ülke olmaya devam etmek, orta düşük/düşük teknolojili malları üretmeye ve ihraç etmeye devam etmek bir kader değildir. Ancak bunu değiştirmek için "akıl ve bilim bazlı planlama" ile "sektörel ve bölgesel öncelikler/farklılıkları" dikkate alan bir sanayileşme planının hayata geçirilmesi büyük öneme sahiptir. Bu sebeple de Ar-Ge konusunda ülkemizin dünya ekonomisinde 2023 hedefleri doğrultusunda en büyük 10 ülke içerisinde yerini alabilmesi için gayri safi yurt içi hasılanın %1ini oluşturan Ar- Ge faaliyetlerinin %3 ve hatta daha da üzerine çıkarılması gerekmektedir. Çok tabii olarak da iş bu kadarla da kalma yarak Ar-Ge çalışmaları neticesinde oluşturulacak ürünün dünya pazarına çıkarıldıktan sonra söz konusu ürünün tanıtılması, pazarlanması ve dahi tutundurulması gerekmektedir. Tanıtım ve pazarlama faaliyetlerinin hepimizin de bildiği gibi reklam veya çeşitli yollarla yapılması mümkündür. Söz konusu ürünün tanıtılması ve pazarlanması gibi aşamalarının dışında tutundurulması konusunda inovasyona ihtiyaç vardır. İnovasyon kısaca yenilemek, geliştirmek gibi anlamlara gelmektedir. Yani üretilmiş olan ürünün pazarlanıp, tanıtılması ürünün son aşamasını oluşturmamaktadır. Üretilen ürünün sürekli güncellenmesi, piyasaya tutundurulması, ürüne olan talebin düşmesine sebep açacak etkenleri ortadan kaldırmakla birlikte yeni bir marka oluşumuna zemin hazırlayabilir