Ülkemizin son durumdaki iktisadi tablosuna bakıldığında ilk dikkat çeken unsurun güven sorunu olduğu görülüyor. Bu anlamda düşüncelerini açıklayan TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı SimoneKaslowski, ekonomide yeniden güven sağlamanın uzun zaman alacağını belirterek, güven ortamının fiyat ve finansal istikrar olmak üzere iki ön koşulu bulunduğuna değinirken; öne çıkan öneriler dizinini de açıklıyor.Buna göre de;

*Ekonomide yeniden güven sağlamak uzun zaman alacak, rehavete kapılmadan çaba sarf etmeliyiz.

*Önümüzde enflasyonla mücadelede oldukça uzun yol var, bunun zorluğunu bilerek tüm ekonomik aktörler tarafından tam mutabakatın önemli olduğunu düşünüyorum.

*Ekonomide güven ortamının iki ön koşulu var: Fiyat istikrarı ve finansal istikrar. Enflasyonu düşüremediğimiz ortamda finansal istikrar da maalesef mümkün olamıyor.

*Yüksek enflasyonla mücadeleyi erteleyip “Büyüyelim” dediğinizde kaynakları israf ediyoruz; enflasyonla kararlı mücadele süreci sandığımızdan uzun sürebilir.

*Yalnızca doğru iktisat politikaları yeterli olmayabiliyor; hukuk ve ekonomi reform gündeminin hızla hayata geçmesi, küresel bölgesel ekonomik işbirlikleri konumunuzu olumlu etkileyebilecek.

*Türkiye ekonomisinin ilk yarıda rehavete kapılabileceği tek bir gün dahi yok; belli bir dönem iktisadi büyümeden feragat edeceğimiz bir dönemden de geçeceğiz.

                                   *       *        *

Ancak ne var ki siyasi otoritenin zaman zaman dillendirdiği reform söylemlerinin icraat aşamasına geçilmediği sürece sadece söylemde kaldığı da bir gerçek.Mamafih Berat Albayrak’ın Hazine ve Maliye bakanlığından istifası sonrası değişen ekonomi yönetimiyle beraber iktidarın bazı konularda reforma gidileceğini söylemesi, piyasada geleneksel ekonomi politikalarına dönüş olacağına dair beklenti yaratırken,ekonomideki reformların orta vadede fiyat istikrarını sağlayabileceği değerlendirilmişti. Nitekim Merkez Bankası da bu yönde adım atarak faizleri yükseltmişti.Ancak sadece olay bu kadarla kaldı.Eğer kırılganlıkla eşleşen pandemi  vakalarının neden olduğu bu kritik dönemde alınması zorunlu önlem dizinleri acil uygulamaya girmediği takdirde; başta gittikçe artan işsizlik, çift rakamda seyreden yüksek enflasyon, iç ve dış borç stokunun artması, cari açık ve bunun yanında şimdilerde yeni yeni yüzünü göstermeye başlayan kuraklık sıkıntısının da bütün bunlara ilave olmasıyla tablo daha da kötüleşebilir.Bunlara ek olarak öteden beri süregelen resesyon(durgunluk)saikine bir de stagflasyon (durgunluk içinde enflasyon) döngüsünün katılması işleri daha da zora sokabilir. Aslında ciddiye alınması gereken bu durum öngörülen vergi gelirlerinin tahsilatını zorlaştıracağı da dikkate alındığında iç ve dış borçların geldiği noktada sürdürülebilirliği de olumsuz etkileyebilir.

                                   *       *        *

Sonuç olarak, gerçekte doğruları vurgulayan TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı SimoneKaslowski’ye hak vermemek kesinlik   le mümkün değil. Özellikle ekonomi çevrelerince dillendirilen siyasi ve iktisadi krizin birleştiği yapısal bir kırılganlık vurgusu nun geldiği noktada Türkiye’yi bekleyen jeopolitik-jeostratejik olası riskleri de dahil ettiğimizde Ülkemizi bu risklerden soyut lamak ya da bu riskleri yok saymak gerçekçi olmaz. Bu açıdan Türkiye’nin potansiyel varlığı konumundaki tarım-hayvancılık sektörlerininiçinde bulunduğu açmazlardan kurtarılması ve de ithalata olan bağımlılığın asgari seviyeye de düşürülebilmesi açısından öncelikle bir an önce gerekli teşviklerin gündeme alı narak; hiç olmazsa yasa gereği verilmesi öngörülen %1 lik ora nındaki Devler katkısı ile bu kesimin mağduriyetten kurtarılma sı büyük önem taşımaktadır. Bu arada Türkiye’nin içinde bulun duğu açmazdan çıkmasına alternatif durumdaki ihracata dayalı yüksek katma değerli ileri ve yüksek teknolojiye yönelme konu sunda henüz geç kalınmış değildir. Özellikle marka yaratma ve inovasyon ölçeğinde var olan tüm potansiyelimizin harekete geçirilerek ivme kazanmasının önünün açılması sayesinde Ülke miz içinde bulunduğu coğrafyada güçlendiği kadar gelişmekte olan ülke sıralamasından; gelişmiş ülke sıralamasına dahil olması işten bile değildir. Çünkü Ülkemiz tüm potansiyeli ile var olan sorunları çözebilecek güce sahip olduğu kadar, birlik beraberlik içinde aşılamayacak engeller de yoktur.