Geçtiğimiz yılın mart ayından bu yana devam eden küresel pandemiCovid-19 vakalarının son geldiği noktada bankalar ve banka dışı finansal kuruluşlar tarafından kullandırılan bireysel krediler yüzde 36 artarak 899 milyar TLolurken,bireysel kredi kullanan kişi sayısı (takipteki krediler hariç) son bir yılda 2,3 milyon kişi artarak 34,5 milyon kişi olurken, ortalama kredi bakiyesi ise 26,1 bin TL düzeyinde gerçekleşti.Bu arada Ticari krediler yüzde 29 artarak 3,055 milyar TL oldu. Ticari kredilerin toplam içindeki payı yüzde 77 düzeyinde kayda geçerken,Mart 2021 itibarıyla tasfiye olunacak alacak oranı en yüksek olan sektör; yüzde 9,7 ile inşaat sektörü oldu. Bu sektörü yüzde 5,9 ile enerji sektörü ve yüzde 5,6 ile turizm sektörü takip etti. Hal böyle iken,Nakdi kredilerin 3.827 milyar TL’si bankalar, 60 milyar TL’si finansal kiralama şirketleri, 36 milyar TL’si finansman şirketleri ve 31 milyar TL’si faktoring tarafından kullandırıldı.Tasfiye olunacak alacaklar 2021 yılı Mart ayı itibarıyla 176 milyar TL oldu. Tasfiye olunacak alacakların 167 milyar TL’si bankalara;5 milyar TL’si finansal kiralama şirketlerine, 1,9 milyar TL’si faktoring şirketlerine ve 1,5 milyar TL’si de finansman şirketlerine ait bulunuyor.Mart ayı itibarıyla toplam kredi tutarı 3,9 trilyonu TL.yi geçtiği izlendi.

                         *       *       *

Diğer taraftan da 2021 yılı Mart ayı itibariyle itibarıyla İstanbul’da 281 milyar TL, Ankara’da 86 milyar TL ve İzmir’de 60 milyar TL tutarında bireysel kredi bulunuyor. Şırnak, yüzde 60 ile son 12 ayda bireysel kredi bakiyesi en çok artan il oldu.Kişi başına ortalama bireysel kredi (kredi kartı dahil) toplam bakiyesi en yüksek iller ise sırasıyla, Ankara, İzmir, Tekirdağ oldu.Mart ayında 151 bin kişi ilk defa kredi kartı, 98 bin kişi ihtiyaç kredisi kullanırken, konut kredisi kullanan kişi sayısı 16 bin oldu. 104 bin kişi ise ilk defa kredili mevduat hesabı kullandı.Bireysel kredilerin yüzde 46’sını ihtiyaç kredileri, yüzde 32’sini konut kredileri, yüzde 17’sini kredi kartları ve yüzde 5'ini taşıt kredileri oluşturdu.Çok tabii olarak kredi ve borç tutarlarındaki artışlara dikkat edildiğinde ise döviz kurundaki zaman zaman gündeme gelen şokların etkisiyle TL değerindeki aşınmalardan kaynaklı TL. yaklaşık %30 değer kaybına uğradı. Dolayısı ile olaya maliyet enflasyonu cephesinden bakıldığında kamu borçlanması faiz oranlarını artırdığı ölçüde üretim maliyetlerini de artıracaktır. Üretim maliyetlerindeki artış ise kuşkusuz nihai ürün fiyatlarını etkileyerek bir maliyet enflasyonuna yol açabilecektir. İç borçlanma kişi ve firmalardan yapıldığı zaman da piyasada ödünç verilebilir fonlara olan talep artacak ve buna bağlı olarak içinde bulunduğumuz dönemdeki gibi reel faiz oranlarında bir artış meydana gelecektir.Burada özel yatırım harcamalarının dışlanmasına bağlı olarak ekonomik büyüme oranındaki olası düşüş belli bir nakit dengesi için söz konusu olan mal miktarında bir azalma anlamına da gelecek,kuşkusuz bu da fiyatlar genel düzeyinde kademeli yükselmelere yol açabilecektir.

      *       *       *

Sonuç olarak,iç borçlanmanın reel faiz oranları ve büyüme ile olan ilişkisi iç borçların etkilerinin gözlenmesinde önemli bir göstergedir. Reel faiz oranlarının büyüme oranını aşması halin de deiç borçlar ekonomide birtakım istenmeyen/olumsuz sonuçlara neden olmaktadır.Teorik yaklaşımların ortak özelliği, borçlanma ve enflasyonun birbirini etkilediği konusunda hemfikir olunmasıdır. Bu etkileşimin nasıl gerçekleştiği konusunda ise ağırlıkta olan görüş, her iki borçlanma türünün enflasyonist etkiye sahip olduğu yönündedir.Kısaca, borçlanmanın enflasyon oranını artırıcı etkiye sahip olduğu görüşü hakim görüştür.Borçlanmanın enflasyonist etkisi incelenirken borç stokundaki artış sonucu faizborç sarmalı, merkez bankasından borçlanma ve bunun sonucunda para basma ve üretim maliyetlerini artırıcı etkileriyle karşılaşılmaktadır. O halde borçlanmanın diğer olumsuz etkileri ile birlikte enflasyonist etkisi dolayısıyla olağan finansman türü olarak değil olağanüstü bir finansman türü olarak algılanması ve ekonomik karar alıcıların her fırsatta borçlanmaya başvurmamaları gerekmektedir.Borçlanma ancak zorunlu hallerde son finansman seçeneği olarak kullanılmalıdır. Bu zorunlu haller ise Klasiklerin belirttiği gibi büyük miktarlı yatırımlar, doğal afetler ve savaşların finansmanı olmalıdır. Bütçe açıklarının finansmanında kullanılan borçlanma ise süreklilik göstermemelidir. Özetle belirtmek gerekirse makro ekonomik açıdan kriz dönemlerinde ortaya çıkan olası finansal kırılganlıklar iktisadi yaşamda tüm çabalara rağmen orta ve uzun döneme yayıldığından; tolere edilmesi de o denli uzun zamana yayılırken, sürdürülebilirliliği de zorlaşacaktır.

KAYNAK:Borçlanmanın Enflasyona Etkisi Üzerine Teorik Yaklaşımların Temel Özellikleri (İbrahim Halil SUGÖZÜ-Mehmet YİYİT)