Geçmiş tarihimize bakıldığında Amerika Birleşik Devletleri, altmış yılı aşkın bir süredir, ABD'nin Avrasya ve Orta Doğu'daki stratejisinin kilit bir unsuru olarak Türkiye Cumhuriyeti ile stratejik bir ortaklık sürdürmektedir.Bu ortaklık,Soğuk Savaş'ın başlangıcında Sovyet yayılmacılığını kontrol etmek için kurulmuştu ve Türkiye, ABD güvenliği için önemli olan üç bölgenin bağlantı noktasında güçlü bir Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO) müttefiki olmaya devam ediyor gibi görünüyorsa da ortaklık son yıllarda gergin hale gelmiş bulunuyor.Çünkü ABD ve Türk çıkarları ve çeşitli zorluklarla ilgili değerlendirmeler eskisi kadar uyumlu değil ve bu zorlukların çoğunu ele alacak politikalarda önemli anlaşmazlıklar ortaya çıktı. Dahası Türkiye'nin Avrupa ve diğer komşularla ilişkilerinde yaşanan gerilimlerinyanı sıra bu gerginlikleri daha da önemli sayılabilecek boyuta taşımış durumda. Bu arada Amerika Birleşik Devletleri’ndeki müesses nizamın düşünce kuruluşu tanımını ziyadesiyle hak eden RANDCorporation geçen hafta yayımladığı “Türkiye raporu” yayımlarken Türk medyası şaşırtıcı biçimde "Türkiye’nin Milliyetçi Rotası: ABD-Türkiye Stratejik İlişkileri ve ABD Ordusu açısından sonuçları” başlığını taşıyan raporu da atladı. Hükümet güdümündeki medya organlarından sadece biri raporu "İşte ABD’nin yeni Türkiye politikası" gibi beylik bir manşetle haberleştirdi. Oysa raporda Washington’daki başkanlık ofisi dışındaki- devlet kurumlarında Ankara’ya yönelik son yıllarda neredeyse kurumsallaşan kanaatlerin derli toplu ifadesi dışında yeni bir politikaya dair ciddi bir işaret yok gibi görünüyor.

  *        *         *

Söz konusu bu raporun kısa özeti;”CumhurbaşkanıRecep Tayyip Erdoğan’ın yönetimindeki Türkiye’nin Batı açısından "zor bir müttefik" olmaya devam edeceği tespitiyle buna rağmen ABD’nin ipleri kopartmadan Ankara’yı özellikle askeri ilişkiler üzerinden eksende tutma ihtiyacına vurgu yapan tavsiyelerin buluştuğu” bir rapor olmuş.RAND raporuna göre Türkiye'nin geleceği için dört potansiyel senaryo mümkün:

1- Zor müttefik: Türkiye zor ve hatta bazen mütereddit müttefik olmayı sürdürür ancak NATO operasyonları ile politikalarına ve İttifak'ın kolektif güvenlik garantilerine bağlı kalır. Avrupa ve ABD ile ilişkiler "al-ver"e dayalı kalır ama farklılıklar büyük yarılmalar olmadan yönetilir.

2- Dirilen demokrasi: Bir muhalefet lideri ya da koalisyonu 2023'ten sonra Erdoğan'ı yenmeyi başarır, 2017'de oylanan anayasa değişikliklerini geri sarar, daha çok Batı'ya yönelen bir dış politika ve güvenlik politikasına döner.

3- Stratejik cambaz:Türkiye daha açık bir biçimde NATO müttefikleri ile ilişkilerini Avrasya'daki gelişmekte olan ortaklarıyla (Rusya, İran, Çin) dengelemeye yönelir.

4- Avrasya gücü: Avrupa ve ABD ile arasındaki şüpheler ve politika farklılıkları bir kırılma noktasına ulaşır. Türkiye resmen NATO'dan çıkmak, Avrasya ve Ortadoğu'daki ortaklarıyla muhtelif ortaklıklar için harekete geçer. Bu durum daha uzak ve çok daha çekişmeli ilişkiye neden olduğu gibi askeri vukuatlar riskini de getirir.İşte göz ardı etmedikleri tüm senaryolar bunlar.

       *        *         *

Sonuç olarak,NATO İttifakının bu görünen yüzüne karşılık bir de madalyonun öteki görünmeyen yüzü de var. Örneğin ABD’nin son dönemde Türkiye’nin ittifak içinde olduğunu görmezden gelerek Suriye kesiminde İsrail’in genişleme projesini destekleyebilecek geçici kanton bir PKK/PYD Kürdistan Devleti kurmak için PKK/ PYD’ yi her türlü şekilde destekleme çabası da mevcut. Bunun yanı sıra geçmişten günümüze direkt ABD tarafından desteklendi ği bilinen darbe yönetimine dair kirli oyunları da söz konusu. Her şeye rağmen bir deTürkiye konusunda paranoyak korkuya kapılan Yunanistan’ı çeşitli vesilelerle ABD askeri yönden desteklerken; özellikle son dönemde ABD’nin hibe şeklinde Yunanistan’a verdiği askeri silahları Türkiye sınırına 20 km mesafedeki Dede ağaç’a askeri yığınak yapmaya başlamış olması yanında; Bu askeri destek listesinde yer alan silahlar incelendiğinde de;

1-50 Adet OH-58D Saldırı Helikopteri 2-9 Adet AH-64DApache saldırı helikopteri,3-350 Adet M-2A2 zırhlı personel taşıyıcı,            4-60 Adet MLRS paletli roketatar,5-120 Adet M-109A5paletli obüs tipi tank 6-M-198M/119 Kısa menzilli top,7-HEMTT mühim mat taşıyıcı araç,8-300 Adet Milan füzesi 9-MRAP zırhlı personel taşıyıcı araçlar vs. Böylesi bir tablo karşısında hiç alakası bile olma dığı halde Rusya’dan satınalınan S400YİHSSkonusunu mazeret olarak ileri sürmesi gerçekte bağımsız bir Ülke olan Türkiye’nin  iç meselesi olmakla birlikte bu yaklaşım bizleri derinden yaralamakta dır.Bu açıdan son gelişmeler tüm gerçek yönleriyle değerlendirildi ğinde; aslında ABD’nin Türkiye üzerinde vesayet kurma kurgusu ile yakınen ilişkilendirilen, ancak bu vesayeti kaybetme pozisyonu olan durum yanında; NATO ittifakı bünyesinde sonraki dönemlerde muhtemelen oluşabilecek derin çatlakların ve olası dağılmaların tek sorumlusu teröre de açıkça destek sağlayan ABD olacaktır. Öyle ki Ülkemiz hiçbir zaman müstemleke olmamıştır bundan sonra da olmayacaktır.Bununla ilgili veciz sözü Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’e ait olan;”Tehdide dayanan ahlâk, bir erdemlilik olmadığından başka, güvenilmeye de layık değildir.” Sözünü de hiçbir zaman unutmamamız gerekiyor ki, bu durum sürdürülebilir de değildir.