Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) Para Politikası Kurulu(PPK)kararıyla faizi sabit tuttuğunu açıklaması sonrası Reuters ve Bloomberg haber ajansları bu verileri kullanarak TCMB net döviz rezervlerini hesapladı. Ajanslar, TCMB net döviz rezervlerinin 9 Nisan itibarıyla 9 milyar 930 milyon dolara gerilediğini yazdı. Nisan 2003’ten bu yana net döviz rezervleri bu kadar düşük bir düzeye indiği de görülmemişti.Bu kapsamda değerlendirmede bulunan Ankara Üniversitesi’nden Prof. Dr. Yalçın Karatepe net rezervlerin, döviz kurlarındaki ani artışlar gibi karşılaşılabilecek iç ve dış şokların yarattığı olumsuzlukları gidermek için kullanıldığını söylüyor. Rezervlerin bir diğer işlevinin de uluslararası finans çevrelerinin ülkeye olan güvenini yüksek seviyede tutmak olduğunu vurguluyor. Bu arada Prof. Karatepe yeterli net rezerve sahip olmayan Merkez Bankası’nın, piyasaya müdahale imkanının azaldığını anlatırken,“Sizmüdahale etme imkanına sahip değilseniz bu durumda koskoca Türkiye’yi piyasa koşullarıyla baş başa bırakmış olursunuz, o da ciddi sorunlara yol açabilir.” Uyarısında bulunuyor.

     *        *        *

Bu kapsamdaki değerlendirmesini sürdüren Prof.Karatepe;”bir ülkenin ideal koşullarda kısa vadeli borçları kadar rezervinin olması gerektiğini fakat TCMB’nin rezervlerinin güven veya şoklara karşı koruma sağlayacak bir miktarda olmadığını”belirtirken,“Türkiye’nin kısa vadeli dış borcu 140 milyar dolar. Bunların bir yıl içinde ödenmesi gerekiyor.” Şeklinde dikkat çekmesi de olayın bir başka yüzü olarak görünürken;Hiçbir yerden para bulamazsak Merkez Bankası’ndan döviz alıp ödeyebiliriz diye düşünürüz normalde. Ama Merkez Bankası rezervinin bunu karşılama ihtimali bile yok. Hatta cari işlemler açığından ortaya çıkan eksikliği de giderecek kadar rezervi olmadığı için bu durum bizi kırılgan ve riskli hale getiriyor.” Derken izlenen hatalı politikaların geldiği noktada içinde bulun duğumuz çok sıkıntılı duruma işaret ettiği izleniyor.Merkez Bankası’nın mevcut rezervlerinin bir kısmı da swap anlaşmalarından oluşuyor. Bu anlaşmalar kapsamında TCMB bankalardan veya yabancı ülkelerin merkez bankalarından döviz alarak, karşılığında TL veriyor.Çin ve Katar ile yapılan swap anlaşmalarının miktarı 17 milyar dolar civarında. Bu TCMB’nin net döviz rezervlerinden daha az. Bunlara TCMB’nin Türk bankalarıyla yaptığı swap işlemlerini de ekleyince Merkez Bankası’nın swapları 60 milyar dolara yaklaşıyor.

      *        *        *

Mamafih hal böyle iken,bu işlemlerin bir özelliği de, vadeli olmaları. Yani belli bir sürenin sonunda taraflar birbirlerine paralarını iade etmek veya sözleşmeyi uzatmak için uzlaşmak zorunda.Prof. Karatepe, TCMB’nin diğer ülkelerle swaplarının Türkiye gibi bir ekonomi için büyük bir miktar sayılamayacağını söylerken; ayrıca bu kapsamdaki uyarısını da yapıyor.“Bu paralar da siyasi ilişkiler çerçevesinde Türkiye’ye sağlandı. Katar’dan 15 milyar doları hatırlıyorum, kurlarda çok ciddi bir hareket olduğunda alındı, rezervler de yetersizdi. Katar’a gidilip rica edildi ‘Bizimle swap anlaşması yapın’ diye. Rica ederek bulduğunuz imkanlar sizin başka alanlarda da taviz vermenize yol açabilir.” Vurgusu da açıkça geldiğimiz noktayı gösteriyor.Konuyla ilgili diğer bir açıklamada bulunan İstanbul Üniversitesi’nden Doç. Dr. Zahide Ayyıldız Onaran ise swap anlaşmalarının vadesi dolunca ödenmesi gereken borçlar olarak düşünülmesi gerektiğini anlatıyor ve merkez bankalarının rezervlerine swap anlaşmalarını çıkararak bakmanın anlamlı olduğunu da ekliyor.

   *        *        *

Sonuç olarak, gerçekte yapılan swap anlaşmalarının nedenine bakıldığında;bu anlaşmalar bir anlamda kredi maliyetini azaltmak, uluslararası kurumlardan kredi talep etmemek ve ekonomi ile ilgili negatif görüntü vermemeye çalışmak için kullanılıyor. Yani merkez bankaları swapı ülkenin özellikle de Covid-19 dönemi yüzünden ödeyemediği döviz borçlarını kredi almadan ödeyebilmek için kullanmaktadır. Yani elinizdeki paradan bahsederken bankadan aldığınız krediyi işin içine katamazsınız. Çünkü bir süre sonra onu faiziyle geri ödemekle yükümlüsünüz.Swaplar da benzer özellikte bir anlaşma yöntemi.   Öte yandan da Prof.Karatepe’ye yöneltilen soruya göre; Net döviz rezervlerinin 2003 seviyesine gerilemesi Türkiye’nin nasıl bir durumda olduğunu gösteriyor? Yanıt olarak;”Türkiye’nin2001’de çok ciddi bir ekonomik kriz yaşadığını hatırlatıyor ve “O dönemde Türkiye’nin gayrı safi yurt içi hasılası şimdikinin üçte biri civarındaydı. Dolayısıyla bu ölçekteki bir ekonominin yaklaşık 750 milyar dolarlık yurt içi hasılası olduğunu düşünürsek, ciddi şekilde daha geride olduğumuzu da görürüz”açıklaması geldiğimiz noktanın ne derece vahim olduğu göstermesi bakı mından oldukça dikkat çekici bulunuyor.