Şu turlardan Allah razı olsun, Zonguldaklılara gezip görmeyi ve turizmin ne olup olmadığını öğrettiler. Bizim hemşeriler biniyor otobüse, gidiyor; Doğu Karadeniz, Doğu Anadolu, Güneydoğu Anadolu, Ege, Akdeniz, Trakya, neresi olursa…

Her gittikleri yerlerde öyle şeyler görüp yaşıyorlar ki dönüp anlattıklarında hem şaşıp kalıyoruz, hem bakakalıyoruz…

Bizim buradan gidenlere bir hürmet, bir hürmet; sadece bizimkilere değil, her gelene; ellerini ayaklarını öpüyorlar walla, çünkü her gelen para bırakıyor. Yöresel gıda maddelerinden hediyelik eşyasına kadar bavullarını doldurup öyle geliyorlar.

Lokantalara para bırakıyorlar, otellere para bırakıyorlar, kafelere para bırakıyorlar… Onların da bizimkilerin bir ellerini ayaklarını öpmedikleri kalıyor.

Turizm işte bu;

Yöresel deyin, yerel deyin, kruvaziye deyin, iç turizm-dış turizm deyin, ne derseniz deyin, bu işin adı bacasız sanayi!

En önemlisi de şu;

Bizim Zonguldaklılara gittikleri yerlerde öyle buradaki gibi zorluklar çıkmıyor, öyle “ruhsatımız yok alkol veremiyoruz, şunu içemezsiniz, bunu içemezsiniz yasak…” demiyorlar, çünkü orada “yasak” yasaklanmış… Şahane lokantalar gelenlerin emrinde, her şeyleriyle… Ayrıca orada “iki kişi deniz kenarında şunu içti, bir kız bir erkek sahilde el ele dolaştı” diye muhbirlik yapan basın mensupları da yok… Bu türden yazıları yazanlara da “dangalak” gözüyle bakan çok.

Zonguldak’a kırk yılda bir uğrayan turlarla gelenleri ya da trenle gelip de aç kalan yerli turistleri görünce, ya da sahilde iki kadeh atamadan ters yüz edilen insanları görünce; oraları görmüş olan bizimkiler buranın durumuna gerçekten çok üzülüyorlar ve ister istemez de “biz adam olmayız, turizm bize çooook uzak, böyle başa böyle tarak…” yorumunu yapıyorlar.

Haklılar!

Bakın nereden nerelere geldik,

Turizm konusu açılınca ben bizim vizyonsuz takımı göz önüne getirip üzülüyor ve sinirleniyorum işte…

Her neyse;

Kılıçdaroğlu demiştik, hemşerileri demiştik, yani Tunceli.

Bizim Zonguldaklı turist grubu turla Tunceli’ye de gitmişler, tabii ki acayip hürmet görmüşler, çay kahve o biçim, sohbet de o biçim…

Tunceli de sohbet olur da konusu ne olur?

Tabii ki eski CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu olur!

Beyefendi oralı ya, kendisi övünüyor Tuncelili olmakla ama Tunceli halkı pek öyle düşünmüyor, CHP’ye yapılan son saldırılar ve ortaya konan ayak oyunlarına çok duyarlı olan halk, Kılıçdaroğlu’nun son yaptıklarıyla partiye ihanet ettiği ve Akepe’ye alet olduğu görüşünü savunuyorlar, Tunceliliğe de…

Durum aynen böyle işte!

“Bizim bundan böyle hemşerimiz değil o” diyen Tuncelili sayısı az buz değil; “buralara gelmesin” diyenlerin de…

Bir de şu Zaza asıllı eski Tunceli Belediye Başkanı Mehmet Maçoğlu var ya,

Hani şu son yerel seçimlerde Kadıköy’den adaylığını koymuştu ve kaybetmişti,

İşte onunla da araları limoni Tunceli halkının, kendisine duyulan tüm hürmeti, saygıyı yitirmiş…

Neden mi?

Onu da turlarla Tunceli’ye gidip gelen birine sorun,

Her şeyi de biz söylemeyelim yani, di mi?