İki aşamalı bir 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı geçirdik; protokollü, protokolsüz… Protokollü olandan söz edelim, eğer bunun adı bayramsa, kim karar vermişse, kim organize etmişse, bu konuda iyi bir eğitimden geçmesi gerekir…

Evet;

Eğer bunun adı bayramsa; halka eziyet etmek ne, nasıl bir şey?

Çocukları saatlerce aç, susuz, wc gereksiniminden yoksun bırakmak neyin nesi?

Barikatlar ardına insanları kurban öncesi hayvan pazarına çıkarılmış kurbanlıklar gibi sıkıştırmak hangi aklın ürünü?

Kendilerine protokol denmesini isteyen zevatın vatandaştan farkı böylesine büyük mü? Protokolün bayramı mı bu, halkın mı?

Bu ne ya… Bu ne?

Bu bayram kutlaması mı? Hem de 100. Yıl!..

Yazık… Çok yazık… Gerçekten yazık!..

Kim yaptı bu bayram alanındaki düzenlemeyi, bir hesap sorulsun Allah aşkına…

100. Yılını kutladığımız cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk’ün vilayet duvarında altında “Gümeli Porsuğu” yazan panosundaki anlamlı bakışından mı korktunuz da kutlamayı başka alana aldınız?

 Ya Milli Eğitimin başındaki isim? Bu çocukları okullarından sabahın köründe neden getirttin de oralarda saatlerce beklettin, haaa?

Bekleme alanına İki kasa su getirmek de mi aklına gelmedi? Simitten filan vazgeçtik, su… suuuu…

Bu kadar bayram kutlaması gördük, böyle kepazelik görmedik… Kim neden geciktirdi programı? Ya sizin halka gıcığınız mı var?

O protestoları da mı duymadınız?

Birileri söylemedi mi “halk sıkıldı, isyan etmeye başladı” diye…

Neymiş efendim? Barikatlar sonradan açılmışmış…

Vallahi bravo!

Lütfettiniz…

Esnafın biri işyerinden marş dinlettirmiş de hiç olmazsa vatandaşı bir ağızdan söyletmiş… Ona helal olsun!

Basiretsizlik ve öngörüsüzlük bu kadar olur; millet bu günü bekliyor,  beylerimiz “bir rüzgârdır, gelir geçer sanmıştık” şarkısını söylüyor… Tüm ülkede; illerde, ilçelerde, beldelerde önlemler alınmış, akın akın insan geleceği hesaplanıp statlar açılmış, bizim Zonguldak’ta dar alanda kısa paslaşmalar…

Yazık!

Zonguldak insanının beklentilerini anlayamayanlar, hesaplayamayanlar, sözümüz sizlere…

Binlerce insan bu günü bekliyordu, hiç mi aklınıza gelmedi vatandaşa rahat rahat bayram kutlaması yaptırmak?

Pes vallahi, pes!

Evet; birinci aşamadaki halka saygısızlıkla karışık kutlama böyleydi… Beyler yerli yerindeydi, oturdukları koltuklardan 29 Ekim Cumhuriyet Bayramının 100. Yılını kutluyorlardı…

Bol bol da alkışlıyorlardı!

İkinci aşama olan akşam faslı kutlamalarında ise beklentiler karşılandı diyebiliriz. Her ne kadar doğru dürüst bir konseri bile organize etmekten aciz birilerine rağmen halk, hasret kaldığı cumhuriyet değerlerini bir ağızdan marşlar söyleyerek, gülerek, eğlenerek çok güzel ifade etti.

Böylesine güzel, sıcak, yağışsız rüzgarsız bir akşam da zaten yüz yılda bir gelirdi, değerlendiremedi beyefendiler… Ama halk her şeye rağmen Ata’sını ve onun hediyesi Cumhuriyeti bağrına bastı!

Cumhuriyet resepsiyonu da kamuoyuna yansıdığı kadarı ile güzel oldu, beyler gerçekten şıktılar, hanımların büyük bir kısmı da cumhuriyete yakışır kıyafetleriyle resepsiyon salonlarında yerlerini almışlardı…

Güzel bir görüntü ortaya çıktı, Vali Beyi kutlarız…

Cumhuriyetimizin 101. yılında da 101 pare top atışıyla bir kutlama bekleriz…