Küresel pandemi koronovirüs kovid-19 la ilgili belirsizliklerin devam etmesi yanı sıra bir taraftan da enflasyon oranının %12 oranının üstünde seyrederken, Türkiye’deki bankalarca TL.mevduatındaki faizin bir şekilde yaptığı stopaj indirimine rağmen “negatif” algılama sonucunu getirince; reel faizlerin negatife dönüşmesi nedeniyle tüketim ve dövize kaçış eğilimi ni arttırması galiba kaçınılmaz olacak gibi gözüküyor. Çünkü arz yönlü baskılar şiddetleniyor. Yıllık bazda dolara karşı %25-civarında değer yitiren TL’nin ithal malları pahalılandırması sonucu enflasyona sirayet etme süreci biraz daha da hızlanacak.dolayısı ile Ülkemizin son yıllarda artan döviz kurları özellikle sanayi sektöründe ara girdilerin ithalatını hızla pahalandırması nedeniyle enflasyon oranlarını da arttırmaya başlamıştır. Daha ziyade bu durum tüm kalemler üzerinde domino etkisi yaratarak neredeyse bütün kalemlere yansırken enflasyon oranı üzerinde aşağıdan yukarı yönlü bir baskı unsuru durumunda hareket etmesi sonucu enflasyon oranını buna bağlı yükselteceği de muhakkaktır.
* * *
Diğer bir duruma göre ise imalat sanayi, sanayi sektörünün ana kolunu oluşturmaktadır. Türkiye’de imalat sanayinde düşük ve orta düşük teknolojinin ağırlığı daha fazladır. 2017 yılı itibariyle yüksek teknolojili üretimin toplam imalat sanayi içerisindeki payı ancak %3,4 seviyelerindedir. Türkiye’nin dış ticaretinde en büyük pay imalat sanayine aittir. İmalat sanayi ihracatı içerisinde en büyük pay, düşük, orta düşük ve orta yüksek teknolojili ürünlere aittir. Yüksek teknolojili imalat sanayinin toplam imalat sanayi ihracatı içerisindeki payı %3 seviyelerindedir. İmalat sanayi ithalatı içerisinde en büyük pay orta yüksek, yüksek ve orta düşük teknolojili ürünlere aittir.Orta yüksek teknolojili ürünlerin ithalatı %42,yüksek teknolojili ürünlerin toplam imalat sanayi ithalatı içerisindeki payı %15’tir. Dolayısıyla Türkiye, yurt dışından yüksek teknoloji transfer ederken, yurt dışına daha çok orta düşük ve düşük teknoloji transfer etmektedir. Halbuki Gelişmiş ülkelerde hem sanayi sektörü hem de teknoloji gelişmiştir. Dünya’nın küresel rekabet sıralaması içerisinde ilk 10’da yer alan ülkelerin sanayi sektörünün ve kullanılan teknolojinin gelişmiş olması, sanayi sektörünün gelişmişlikle doğru orantılı olduğunu da ortaya çıkartmaktadır.
* * *
Örneğin Almanya, ABD,İngiltere gibi gelişmiş ülkelerin sahip olduğu küresel firmalar dünya genelinde bir ağ oluşturarak hemen hemen bütün ülkelerde üretim ve pazarlama şansı elde edebilmektedirler. Dolayısıyla gelişmiş bu firmaların ölçek ekonomilerinden faydalanma şansları daha fazla olmaktadır. Bu durum, firmaların küresel rekabet şansını arttırdığı gibi başka firmaların piyasada varlığına da zarar verebilmektedirler. Türkiye’nin bu ülkelerle rekabet edebilme durumu ancak yüksek teknolojili imalat sanayi üretiminin ve ihracatının arttırılmasıyla mümkün olacaktır. 2016-2017 Küresel Rekabet Forumu’nun sıralamasında Türkiye 138 ülke içerisinde ne yazık ki 55.sırada yer almıştır. Sosyal yapıdan hukuk alanına, eğitimden sağlığa kadar birçok alanı kapsayan bu raporda ekonominin yapısı önemli bir yer tutmaktadır. Özellikle cari açığın Türkiye’nin kırılganlığını arttırdığı ifade edilen rapora göre katma değeri yüksek ürünlerin ihracatının arttırılması büyük önem arz etmektedir. Bu nedenle Türkiye’de Ar-Ge yatırımlarının arttırılması ve teknoloji ağırlığı yüksek ürünlerin üretilmesinin desteklenmesi gerekmektedir. Özellikle katma değeri yüksek, uluslararası rekabete dayanan ağır sanayi üretimi, Türkiye’nin ihracat gelirlerini arttırırken GSYH’nin yükselmesine de neden olacaktır.
* * *
Sonuç olarak. Geçmiş yıllardan 2017 yılı itibariyle yüksek teknolojili üretimin toplam imalat sanayi içerisindeki payı ise ancak %3,4 seviyelerindedir. Türkiye’nin dış ticaretinde en büyük pay da imalat sanayine aittir. Gerçekte belirtildiği gibi özellikle döviz kurundaki en küçük dalgalanma bile TL üzerinde oluşturduğu düşme baskısı ile değer yitiminin adım adım artması enflasyon oranında da aynı paralelde artışa konu olmaktadır. Bu anlatılan nedenlerden ötürü eğer enflasyon oranında ciddi düşüşler yaşanması isteniyorsa öncelikle döviz kuru ağırlıklı ithalat oranının düşürülmesi amaçlı mutlak şekilde yüksek katma değerli ileri teknoloji ile bağdaşan yüksek teknolojiye yönelmek gerekmektedir.Diğer bir deyişle Dünya’nın küresel rekabet sıralaması içerisinde ilk 10’da yer alan ülkelerin sanayi sektörünün ve kullanılan teknolojinin gelişmiş olması, sanayi sektörünün gelişmişlikle doğru orantılı olduğunu ortaya çıkartmaktadır. Almanya, ABD, İngiltere gibi gelişmiş ülkelerin sahip olduğu küresel firmalar dünya genelinde bir ağ oluşturarak hemen hemen bütün ülkelerde üretim ve pazarlama şansı elde edebilmektedirler. Dolayısıyla gelişmiş bu firmaların ölçek ekonomilerinden faydalanma şansları daha fazla olmaktadır. Bu durum, firmaların küresel rekabet şansını arttırdığı gibi başka firmaların piyasada varlığına da zarar verebilmektedirler. Türkiye’nin bu ülkelerle rekabet edebilme durumu da ancak yüksek teknolojili imalat sanayi üretiminin ve ihracatının arttırılmasıyla mümkün olacaktır.Kısaca şimdiki duruma göre ancak orta ve uzun vadede ileri teknolojiye geçebilme imkanı söz konusu olduğundan bu yıl için dördüncü, yani son çeyrekte reel olarak düşme yerine enflasyon artışının gerçekleşmesi de kaçınılmaz hale gelecektir.