23 Nisan Çocuk Bayramını biraz da içimiz buruk yaşadık; malum deprem yaşadık, ayrıca gerektiği gibi özgürce kutlamalar yapamadık, vs. vs. vs.

Ama yine de makamlara çocukları oturttuk…

İşte o çocukların oturdukları makamların sahipleriyle aslında hiçbir ortak yönleri yoktu; çünkü o çocuklar o makam sahipleri gibi tepedekilere biat etmeyi bilmezlerdi, el etek öpmek nedir hayallerinden bile geçirmezlerdi, doğru bildiklerini yaparlardı, yalakalık ile uzaktan yakından ilgileri yoktu…

O makamlar beş on dakikalığına adam gibi adamlar tarafından yönetildiler;

Sonra?

Sonra yine partizan ve yandaş bürokrasiye teslim edildiler,

Güzel günler gelinceye kadar sabredin çocuklar,

O günler elbet gelecek, özgürlüğe özlem bitecek!

Ve size çok beğendiğim bir paylaşım; rahmetli Cemal Aşçı ağabeyimizin kızı Ümit Aşçı Çini paylaşmış, şöyle:

Hiç bir çocuk; her dara düşüldüğünde ilk eğitimin feda edildiği,

6 yaşında kız çocuğuyla evlenen organizmayı desteklemek için mahkeme kapısında toplaşıp slogan atıldığı,

4+4+4 gibi ucubeliklerle çoğunluğu kız yüzbinlerce öğrencinin sessiz sedasız eğitim yaşamından çekildiği.

Çocuğun ana babasının malı gibi görüldüğü, çocuk eğitiminin ana babanın arzu ve tercihlerine bırakılmasının doğal sayıldığı,

Bu doğrultuda kerameti kendinden menkul tarikatlarda nesillerin heba edilmesinden rahatsız olunmadığı, bilakis haz duyulduğu,

Zekayı, akıl işletmeyi, özgür bireyliği şeytan işi gören, kendi bekasına tehdit gören köhne egemenlerin, çocuk ve gençlere koşulsuz itaat aşıladığı, büyüklere saygı adı altında vur kafasına -al ekmeğini düsturunun dayatıldığı bir ülkeyi hak etmez!

Dilerim böyle bir ülkede geçirdiğimiz son 23 Nisan olur bu!

Yaşasın cumhuriyet.

Yaşasın ulusal egemenlik bilinci.

GEL GEL… HERKES SENİ BEKLİYOR

Maarrem gelecekmiş, öyle yazıyor basında, Zonguldak Bartın vs. gezecekmiş…

Gel Maarrem gel… Herkes seni bekliyor zaten,

Sen bu sözde demokrasinin mütemmim cüzüsün, sen olmazsan olmasssss!

Geldiğinde her yer şenlik mi olacak zannediyorsun?

Ahhhh, şu Zonguldak ve Bartın teşkilatları şöyle toptan bir istifa etmez ki, asıl şenliği görsün memleket, istifa edenleri de bağırlarına bassınlar…

Evet;

Bağırlarına bassınlar,

Bu işin yarını da var, sokakta utançtan yürüyememek de var…

OSMANLI TOKADIYMIŞ…

Kimileri nasıl ve ne zaman ne biçim konuşacaklarını bilmiyorlar ya da unutmuşlar veya kabalık ve seviyesizlik illetinin pençesinde düşmüşler…

Neymiş efendim?

14 Mayıs’ta Osmanlı tokadı atacaklarmış!..

Sen kimi tokatlıyon hemşo?

Örnek alacak Osmanlı’nın tokadı mı kaldı; son halife Abdülmecit Efendiyi örnek al alacaksan…

Di mi?

Yaptığın hesap tutmazsa sen tokat yemiş mi olacaksın yani?

Haaaaa?

“Öyle atılmaz böyle atılır tokat” mı desinler?

Ayıptır beyler ayıptır, küçük bir yerleşim bölgesi şu Zonguldak, hep buradayız, seçimden sonra da, birbirimizi kırmayalım, üzmeyelim, olmayacak hayaller peşinden koşup da sonra kendimiz üzülmeyelim…

En önemlisi;

Gaza gelmeyelim!..

ZGC’DE BAYRAMLAŞMA

Bayram bitti, topsuz mopsuz bir bayram geçirdik, herhalde belediyenin pilinden sonra barutu da bitti…

Her neyse;

Bu yıl artan enflasyon ve hayat pahalılığı nedeniyle öyle fazla iftar verilmedi, yardım olarak dağıtılan kumanya sayısında da dağıtanlar açısından çok büyük düşüş vardı, pahalılık yardımsevenleri de vurdu, bir kısmı da deprem bölgesine gönderdiler…

Kent merkezindeki caddelerde onlarca dilenci yüzünden yürümekte zorlanırken, market önlerindeki atık gıda maddelerini ucuz fiyattan toplayanlara tanık olmak insanları taa derinden yaraladı.

Bu kadar düşecek miydi bu millet?

Kuru soğana bile muhtaç hale gelecek miydi?

Hani şu; “vurun yumruğu tepesine kırıp yiyin…” dedikleri kuru soğana…

Çağdaş dünya ülkelerinin çocuklarının çağa uygun becerilerle yetiştirildiği ancak bizimkilere kuru soğan yemenin faziletlerinin anlatıldığı günümüzde aklıma lise yıllarımda askerlik hocamız olan adını anımsayamadığım albayın bizlere verdiği ilk ders geldi: “çorba nasıl içilir, zeytin çekirdeği ağızdan nasıl çıkarılır, mendil nerede taşınır, dans nasıl yapılır”

Nereden nerelere gelmişiz…

Soğanlı adabı muaşeret,

Kuru soğan boyutuna indirgenmiş görgü!

Neyse, uzun hikaye bu iş, yeniden başlamak gerekiyor, bir nesil yitirildi gibi… Cadde sokaklarda gezinenlere bir bakın, gelişmemiş Afrika, Güney Asya ülkeleri gibiyiz,

Arap ülkelerini örnek veremeyeceğim, onlar bile bizden modern gibi…

Gelelim bayramlaşmaya;

Her zamanki gibi Zonguldak Gazeteciler Cemiyetinde bayramın ikinci günü meslektaşlar olarak bayramlaştık, katılım büyük oldu, ilçe ve beldelerden de geldiler arkadaşlar. Başkan Derya Akbıyık’ın organizasyonu da çok güzeldi. Kebaplı, her çeşit tatlı ve meşrubatın ve de çay-kahvenin yer aldığı bir sunum. Hatta gelemeyip de gazetesinde çalışanların bile menüleri kendilerine gönderildi… Büyük bir düşünce ve nezaket, Derya Akbıyık’ı kutluyorum tekrardan…

Evet;

Bir bayram böyle geçti, çocuklar gibi şendik!

Gazeteciler bir arada güldük eğlendik!