Kalite en basit tanımıyla vegenel bir tanım olarak; bir ürün veya hizmetin belirlenen veya olabilecek gereksinimleri karşılama yeteneğine dayanan özelliklerin toplamıdır.

Kalite ile ilgili ilk kayıtlar MÖ 2150 yılına kadar uzanır. Ünlü HamurabiKanunları'nın229. maddesinde şu ifadeler yer alır; “eğer bir inşaat ustası bir adama ev yapar ve yapılan ev yeterince sağlam olmayıp sahibinin üstüne çökerek ölümüne sebep olursa o inşaat ustasının başı uçurulur”

Hamurabi bile kalite konusunun farkına 4 binyıl önce varmış…

Kalite kavramı Türkçemizde “nitelik” olarak yerini bulmuştur.Bir de “kantite” vardır, o da “nicelik” anlamını taşır. Öğrenim yaşamlarında “Bilimsel araştırma metotları” kapsamında “istatistik” ve “istatistik metodolojisi” derslerini almış olanlar bu iki kavramı ve uygulamasını da çok iyi bilirler, aksi durumda okulun arka kapısını kullanmanın talihsizliğini yaşarlar.

İstatistik de günümüzde her gün tv kanallarında karşımıza çıkan ve politika amaçlı kullanılan bir bilgi kaynağıdır.

Yani; “şu partinin oy oranı, bu adayın şansı, filanca başkanın başarısı…” gibi veriler, işte bu bilim dalının baz alınarak yapılan hesaplamaların sonucudur. İstatistik aslında dürüst uygulanırsa ve gerçek şahıslar tarafından yapılırsa istatistiktir, yoksa palavradan başka bir şey değildir. Öyle “yoldan geçen 100 kişiye sorduk, 70 tanesi Hacı Efendi dedi, öyleyse bizim Hacı’nın şansı yüzde 70’tir” demek, dangalaklığın dik alasıdır, buna inananlar da ya demans,alzheimer vs. gibi hastalıklara yakalanmıştır ya da beyni sulanmıştır…

Neyse, asıl konumuz kalite!

Günümüzde ne yazık ki kaliteye yani niteliğe pek değer verilmiyor. Varsa yoksa nicelik. Yani sayısal üstünlük. Nerde STK, Dernek, Grup, Platform, Parti ve benzeri yapılaşmalar varsa bunların yöneticileri hep “nitelikli azınlık yerine niteliksiz çoğunluk” peşindeler. Kendilerine çalışacak adam peşindeler yani. İnanmayan çevresine bir baksın. Nerede koltuk meraklısı varsa, langır lungur adamlar da orada. Sonra da soruyoruz “neden bu parti adam olmuyor?” diye, ya da “bu dernek, bu grup, bu takım…”

Tabanda kalite düşük kardeşim, kuru kalabalık!

Gidin bakın bayıldığınız partinin adamlarına madamlarına, bir tane bile ideolog yok… Zonguldak’ta CHP’de bir iki düzgün konuşan var, gerisi?????

İleriyi gören yok, proje üreten yok, konuşan zaten yok; varsa yoksa bağıran takımı! Konuşma ile bağırma arasında nüans farkı var oysa ki, aynı Ahmet Özhan ile İbo arasındaki fark gibi, biri şarkı söylüyor, biri bağırıyor : )))))

Şimdi soracaklar “kimmiş bu düzgün konuşan CHP’liler ?” diye; hadi söyleyelim, ben İl başkanı Devrim ile Kozlu İlçe başkanı Merve’nin daha usturuplu ve akılcı, terbiyeli konuştukları kanısındayım.

Uzatmayalım;

CHP’de seçimler var, bu yazıyı da bu nedenle yazdık, delege seçimlerinden başlıyoruz, dibine kadar gidiyoruz. Hiç olmazsa bu kez “şunun çevresi var, bunun etrafı kalabalık” diye adam seçmeyelim, listeye koymayalım, şahsın kulu kölesi olacak kişileri ayıralım, “seni benim listeye alıyorum” diye teklif getiren adaylara da “aman beni al ben sana çalışırım” yerine “sen bilirsin” diyebilelim… Meradan koyun seçer gibi seçilmeyi reddedelim…

Kast sistemi Hindistan’da bile tedavülden kalktı, birileri hala kul, köle peşinde…

Durum özetle bu;

CHP eğer iktidara oynuyorsa ekipte kaliteye yer vermeli; niteliğe yani, niceliğe değil…

Kendi bilir!

Partiye omuz verecek ve ileriye taşıyacak olan erkek ve kız-kadın genç nesil her şeyin farkında, öyle “kanatlandık, uçuyoruz, hepinizi işe koyacağız” palavraları partiyi atağa da kaldırmaz şaha da, kaldırsa kaldırsa karnını kaşıyan ve karşısındakini hafife alan adayın mabadını kaldırır!

Evet;

Sözümüz CHP’ye değil sadece, tüm parti vs. gibi oluşumlara,

Niteliksiz çoğunluk yerine nitelikli azınlık kanatlandırııııır!

Hamurabi uyanalı 4 bin yıl olmuş, biz hala “şak şak” peşindeyiz!

O yasa koyucu kral kafa uçuruyordu, biz boş konuşanlarla kendimizi uçuruyoruz veya uçuyor zannediyoruz.

Yalan mı?