Seçimler yaklaştıkça, AKP’nin de kurusıkı sallamaları gün boyu ekranlara geldikçe, vatandaş stand-up kara mizahına partili yani AKP’li nutuk severler aracılığı ile yaklaşıyor.

Örneğin şu geyikler gün boyu sohbetlerde ve sosyal medyada, radyo ve televizyonlarda karşımıza çıkıyor:

-Eskiden evlerde fırın yoktu, mercimeği fırına veremiyorduk…

-Buzdolabı da yoktu evlerde eskiden, dağdan buz getirip satanlar köşeydi…

-Röntgen, emar filan yoktu, doktorlar insanları güneş ışığına tutup öyle içine bakıyorlardı…

-Çakmak yoktu, ateşi AKP keşfetti…

-AKP öncesi üniversite yoktu, üniversal film stüdyoları ile idare ediyorduk…

-Demiryolunu AKP keşfetti, at arabalarının devri bitince atları kesime gönderdiler…

-AKP’den önce İstanbul’un adı Konstantinople idi…

-Ampulü AKP keşfetti, Edison patentini aldı…

-Mors alfabesine benzer duman işaretlerinin yazılımını AKP keşfetti…

Daha bunlar gibi nice geyikvari söylemler, insan duydukça gülüyor, bunlara inanan insanların varlığı ise toplumu akıllı kesimini şaşırtıyor!..

İNSANLARI YÖNETME SANATI

Son günlerde sosyal medyada sıkça rastlanan bir fıkra…

Şu Sovyet devriminin liderlerinden Stalin bir gün sarayında kurmaylarıyla toplantıdayken, söz dönmüş dolaşmış, iktidar-halk sorununa gelmiş; oradakilerden biri, “Halkın yönetilmesi dünyanın en zor işlerinden biridir” deyince, Stalin, özel kalem müdürünü çağırıp emir vermiş:

"Bana 8-10 tane tavuk getir hemen!.."

Adam koşa koşa emri yerine getirmeye giderken, Stalin arkasından seslenmiş:

"Birkaç avuç da darı getir"

Dışarıda kış kıyamet, odanın ortasında ise koca bir soba gürül gürül yanıyormuş… Ancak oda o kadar büyükmüş ki, odanın dip kısımları yine de soğuktan nasibini alıyormuş!.. Biraz sonra iki asker ellerinde tavuklarla gelmişler, ne yapalım şimdi der gibi öylece dikilmişler…

Stalin emretmiş:

"Bütün tavukların tüylerini yolun!.."

Herkes şaşkınlıkla bakmış birbirine; askerlerden birinin “Canlı canlı mı yoldaş?” sorusuna Sovyetlerin en güçlü adamı “Evet, canlı canlı” cevabını vermiş!..

İki asker, tam da Stalin'in yanında tavukların tümünün tüylerini canhıraş feryatlar arasında yolmuş… Yolunan her tavuk cıscıbıldak ve de kanlar içinde odanın en kuytu köşesine kaçıp büzülüyormuş; hepsi de aynı kuytu köşede birbirlerine sokulup ciyaklamaya başlamışlar!..

Stalin hiç oralı olmadan, kurmaylarına dönüp, “Bundan sonra olacakları iyi izleyin” diyerek sohbeti sürdürmüş… Bir süre sonra bulundukları kuytu köşede iyice üşüyen tavuklar, yavaş yavaş, birer ikişer sobaya yanaşmaya başlamışlar; hiçbir fena davranışla karşılanmayınca da sobanın etrafına iyice yerleşmişler…

Stalin bu kez elindeki darılardan birkaç tanesini hemen ayaklarının ucuna bırakmış… Kısa bir zaman sonra tavuklar, yine birer ikişer, en fazla yarım saat önce can havliyle kaçtıkları yere de yanaşıp darıları yemeye başlamışlar… Birkaç dakika sonra tavukların tümü, Stalin'in ayakları dibinde dolaşıp darıları gagalıyormuş!..

“İşte” demiş Stalin, “Yönetme sanatı budur!” Sonra da gülümseyerek devam etmiş:

“Önce aç ve çıplak bırakırsın… Sonra yemek, giyecek, barınak bulması için yardım edersin… Sonuçta yaşamlarının senin vereceklerine bağlı olduğuna inanırlar, hatta sana iman bile ederler. İşte o zaman o halkı dilediğin gibi yönetebilirsin!..”

Güzel bir fıkra di mi?

Size neyi hatırlatıyor acep?

67’LİLERMİŞ…

Birkaç yıl önce birileri bir platform kurdu, başında da emekli doktor Tunç Çelebi gibi akıllı uslu bir hemşerimiz vardı ama ne yaptılar ne ettilerse Tunç Çelebi’yi küstürdüler, o da “ne haliniz varsa görün” diyerek aldı ceketini gitti…

Sonra platform kaldı birilerinin inisiyatifine…

Oralara buralara daldılar,

Havalar attılar,

Vaatler havada, balıklar tavada kaldı; platformun adını kullanıp kendilerine paye çıkaranlar oldu, platformu basamak gibi kullanmak isteyenlere tanık olduk, piyasalar yeni çöpçü müdürleri kazandı…

Ve bildiğiniz gibi geçtiğimiz aylarda da Amasra’da bir grizu faciası yaşandı, 43 can yitti gitti…

Ve adamın teki çıktı ortalığa “biz platformuz, şuyuz buyuz, yaşamını yitiren madenciler için ne yapabiliriz?” diye meydanlarda salındı…

Biz de “dur bakalım ne yapacaklarmış…” diye merakla bekledik, bekledik, bekledik…

Çıktıkları makamlara da sorduk, “öyle birisi bir geldi, sonra gitti, biz de anlamadık” cevabını aldık…

Evet;

N’olduyaaaa?

Ne yardımı yaptınız?

Varsa bilelim de, sizin gibilerle övünelim(!)

Yoksaaaaa… Havada mı kaldı ördek, inemedi mi yere?