Amerika Birleşik Devletlerinin öteden beri izlediği stratejik atakların geldiği noktada gelişen son durumları ele aldığımız da;ABD’nin kendi sınırları dışında dünyanın birçok yerine yayılmış 800’den fazla askeri üssü olduğu bilinmektedir. Bu anlamda Dedeağaç’ta bir ABD askeri üssün kurulmasının siyasi arka planında birkaç hususun ön plana çıktığı görülmektedir. Birincisi Rusya ile küresel rekabet siyasetinin gerektirmesidir. Günümüz dünyasında ABD’nin ekonomiden askeri konulara, teknolojik konulardan siyasi ittifaklara kadar çeşitli konularda rekabet içinde olduğu bazı güç odakları bulunmaktadır.Bunlardan birisinin de Rusya olduğu bilinmektedir. Özellikle 2018’den sonra ABD, Akdeniz’de askeri olarak daha etkin hale gelmeyi ve bölgedeki olayları daha etkin kontrol edebilmeyi amaçlamaktadır. Bu bağlamda ABD, Akdeniz’de ve özellikle de Ege ve Doğu Akdeniz’de varlığını artırmaya çalışmaktadır.İkinci olarak, Yunanistan’ın Türkiye ile rekabetinde AB’den istediğini alamaması üzerine ABD’ye yakınlaşma ihtiyacıdır. AB’nin hem bölgesel hem de küresel siyasi süreçleri etkilemede istediği noktaya gelememesi, Doğu Akdeniz’de özellikle Türkiye’ye karşı istediği etkinliği AB vasıtası ile oluşturamaması, Yunanistan’ın bir nevi alternatif arayışına girmesine yol açmıştır. Zaman zaman gerginleşen ABD-Türkiye ilişkilerinin aslında bu anlam da açıkça Yunanistan’a da bazı fırsatlar yarattığı söylenebilir.

* * *

Bu anlamda üçüncü olarak, Türkiye’nin, Doğu Akdeniz bölgesin de ABD’nin itirazlarına neden olan bazı faaliyetlerinin bulun masıdır. Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti ile yapılan deniz alanları sınır antlaşması, Kıbrıs Adası’nın etrafında bazı ABD kökenli firmalarının da yer aldığı doğal kaynak arama faaliyetleri ni engellemesi ve Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin yürüttüğü doğal kaynak arama faaliyetleri Türkiye ile ABD arasında gerginlikler yaratmaktadır. Bunun dışında ayrıca Türkiye’nin Rusya’dan satın aldığı S400 Yüksek İrtifa Hava Savunma Sistemini bahane ederek ABD Senatosu Silahlı Hizmetler Komisyonunun, 95 adet F-35 savaş uçağı üretimi için 9,1 milyar dolarlık ek bütçeyi onayladı. Teslim edilmeyen 6 adet F-35 uçağı hakkındaki gerekli değişikliklerin yapılmasına da onay verilmişken, Senato Silahlı Hizmetler Komisyonu üyelerinin, Savunma Bakanlığının politika önceliklerini belirleyen Ulusal Savunma Yetkilendirme Yasası (NDAA) kapsamında bir dizi değişiklik önergesi sunmasına ek olarak. Bu kapsamda Senato Silahlı Hizmetler Komisyonu, 2021 yılında 95 adet F-35 savaş uçağı üretiminde kullanılmak üzere 9,1 milyar dolarlık bütçeyi de onayladı. Komisyon ayrıca, Türkiye’ye teslim edilmeyen 6 adet F-35 uçağında ABD Hava Kuvvetleri’nin gerekli değişiklikleri yapmasına da onay vermesi ile de zaten gerilen ilişkilerin büsbütün gerilmesine zemin hazırladı.

* * *

Hal böyle iken,müteakip gelişmeler kapsamında Türkiye’nin F-35 programı için yaptığı 1.4 milyar dolarlık ödemeyi ABD’den yeni F-16 alımı için kullanmak istediğini açıklamasıyla tüm gözler Ankara-Washington hattındaki karmaşık denklemde yapılacak içinden çıkılması zor olan ince hesaplara çevirdi.Bu arada Türkiye, 40 adet F-16 savaş uçağı ve varolan yaklaşık 80 uçak için modernizasyon kiti satın almak için ABD'ye talepte bulunmasının ardından en son Reuters'ın servis ettiği habere göre; ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü, "Politikalarımız gereği bakanlık Kongre'ye resmi olarak bilgi verene kadar askeri satış ya da transferler ile ilgili yorum veya doğrulama yapmıyor" şeklinde muğlak geçiştirme yapması yanında Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun en son 18 Mayıs’taki ABD ziyaretinde ABD’nin 40 Adet F-16 Savaş uçağı satışı ile 80 uçak için modernizasyon kiti konusunda elle tutulan bir gelişme olmaması,bu kapsamda açıklama da gelmemesi; talep konusu savaş uçakları alımı için ABD dışındaki seçeneklere de göz atılması ihtiyacını ortaya çıkartıyor. ABD’nin bu yaklaşımına ay rıcaYunamistan nezdinde Türkiye için stratejik önemi büyük olan Dedeağaç’a üs kurması ve bunun yanında dokuz adete çıka cak seviyede Ege Bölgesindeki üslerini arttırarak Türkiye’yi açık çakuşatarak tehdit edebilecek noktaya gelmesi, aslında her ne kadar Rusya tehdidine karşı tavır alma olarak değerlendirilmeye çalışılsa bile bu durum neresinden bakılırsa bakılsın Türkiye açısından da beka sorununa yol açabilecek bir gelişme olarak ta algılanması pekâlâ mümkün ve iyi niyetli bir yaklaşım değil.

* * *

Sonuç olarak,geçmişten günümüze kadar gelişen tarih kronoloji sine bakıldığında,kısacahatırlanacağı üzere; Türkiye’nin parça lanmasını öngören Sevr Antlaşmasına imza koyan ABD’nin bu defa Misak-ı Milli sınırlarının belirlendiği ekonomik, siyasi, adli, hukuki bağımsızlığımızın teminatı ve tapusu olan Türkiye Cumhuriyeti Kurucu Antlaşmasına imza koymaması yanında; Türkiye açısından beka sorununun önemli kısmını oluşturan terör örgütü olduğu açıkça tescil edilen PKK/PYD/SDG’ye şimdiye kadar miktarı kesin şekilde belli olmayan 2015’te Suriye Demokratik Güçleri adı ile örgütlenen PKK/YPG’yeTOW füzelerinin yanı sıra ABD menşeli çoklu roket atarlar ve roket atar rampaları, 80 ve 120 mm’likhavanlar, MK19 bomba atar, Humwee tipi askeri araçlar, Cougar tipi zırhlı personel taşıyıcılar, insansız küçük hava gözlem araçlarına ek olarak;Türkiye’ye satmaya yanaşmadığıFGM-148 Javelin Anti-tank füzelerini yine PKK’nın Suriye kolu SDG’ye teslim etmesi; bu da yetmiyormuş gibi ABD’nin PKK/PYD/SDG’ye finansman imkanı tanıyan petrol çıkarma imkanı vermesi, ne NATO müttefikliği ve savunma ortaklığı ile ne de dostlukla bağdaşmaktadır.Bunedenle İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya dahil edilmesi için Türkiye’nin ileri sürdüğü şartlara PKK/PYD/SDG terör örgütlerine olan desteği sebebi ile ABD’nin de dahil edilerek Ülkemizin elindeki bu önemli kartı çok iyi kullanması gerekiyor.