Son duruma göre Devletin resmi bütçe rakamlarına bakıldığında; Merkezi yönetim bütçesi yılın üçüncü ayı olan Mart ayında 44 milyar TL açık vermesinin ardından Nisan ayında da 43 milyar TL açık verdi. 15 Mayıs’ta açıklanan Nisan ayı Hazine nakit dengesi ise zaten bu veriyi bize önceden duyurmuştu. Aslında altı yıl önceki 2014 yılından itibaren, bütçe giderleri ile gelirleri arasındaki makasın açılmaya başlaması ve sonrasındaki koronavirüsün etkili olmaya başladığı Mart ve Nisan aylarında artarak sürdü. Kısaca koronavirüs, bütçe açığını tetiklemedi, bütçe açığı son 5 yıldır artış içinde iken özellikle de 2016-2019 döneminde hızlanarak artış sürecine girdi.Çok tabii olarak da bütçe açığında devam eden bu artış, merkezi yönetim borç stokunda da artışa neden oldu.Yurt dışında Fed ve Avrupa Merkez Bankası’nın düşük faiz politikası ve enflasyondaki düşüş eğilimi, bu defa TCMB’yi de Temmuz 2019 ayı ve sonrası faiz indirimlerine yönlendirerek yurtiçi borçlanma maliyetinin de düşmesine sebep oldu:

                             *       *        *

Mahiyet itibarıyla Yurtiçi borçlanma maliyetlerinin düşmesi olumlu gibi gözükmekle beraber Türkiye’nin risk primini gösteren CDS’lerde yükseliş devam etti. Bunun başlıca sebebi de Merkez Bankasının azalan döviz rezervleri: merak edenler açısından son duruma göre Türkiye’nin CDS Risk Primi;Türkiye CDS 5 Yıllık USD kuru itibarıyla (TRGV5YUSAC=R) 589,74 -0,42 -0,07% oldukça yüksek görünüyor.TCMB’nı faiz indirimine resmen başladığı tarih sonrasında geçmiş veriler Türkiye’nin risk primindeki artışın eninde sonunda mutlaka faiz artırımlarıyla sonuçlandığını gösteriyor: Yani bu durumda eğer faiz artırımı gerçekleştiği takdirde hem Yurtiçi hem de Yurt dışı borçlanma maliyetlerinde belli seviyelerde yükselişler olacağı da işin doğası gereği ortaya çıkacak.Bu arada finansal kırılganlığın aşılması yönündeki gayretlere göz atıldığında ise; Reuters’a konuşan bir yetkiliye göre Görüşmeler özellikle Katar, Çin ve İngiltere ile daha iyi durumda. Belli bir miktarda kaynağın sağlanacağı konusunda iyimserim,anlaşmaya varılması çok uzun sürmeyebilir” açıklamasının uygulama ile örtüşmesi durumunda bu iyimserlik bir şekilde gerçekleşmiş olacak.

                           *       *        *

Böyle bir durumda piyasaları tatmin edecek olası bir anlaşma Türk lirasında değer etkilenmesi yönündeki baskıyı azaltacak, Türk lirasına artan güvenle CDS primlerinde, yurt dışı borçlanma imkanında ve tahvil faizlerinde iyileşmenin habercisi olabilir.Dolayısı ile  bu da yüksek getiri peşinde koşan yurtdışı yatırımcı kesimin tekrar Türkiye’ye girişini destekleyecektir. Öteden beri Yurtdışı yatırımcıda yaşanan mütereddit güvensiz havanın da dağılmasıyla senaryoya göre sıkıntı ortadan kalkacağı için finansal kırılganlığın tamamen aşılabilmesine yönelik de ortam şartlarının Türkiye hakkındaki tüm eleştirileri tolere edecek şekilde düzeltilmesinde yarar bulunduğunu ta baştan kabul etmek gerekiyor.

                               *       *        *

Sonuç olarak, Ülkemizin son CDS Risk Primindeki gelinen noktada,Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Fitch’in üst düzey analisti Douglas Winslow, Reuters’a verdiği röportajdaki yaptığı değerlendirmede; Fitch yöneticisi Winslow; “Türkiye’nin görece düşük borç seviyeleri ve finansal piyasa türbülansını atlatmadaki tecrübesinin, BB- olan kredi notunun ülkedeki koronavirüs etkisi ve döviz sıkıntısına karşı direnebilmesine yardımcı olduğunu” belirtirken, Lira üzerindeki baskının sürmesi hâlindeyse Türk yetkililerin geçmiş krizlerde başvurduğu yöntemlere yöneleceği görüşünü savunan Winslow’un, “Daha fazla sermaye kontrolü ihtimalini dışlamıyoruz.Ancak bize göre daha olası senaryo, geçen sefer gördüğümüz olur: Geç de olsa faiz oranlarını yükseltmek” şeklindeki açıklaması da bir noktada örtüşen bir şekilde paylaşılmış oluyor. Mamafih döviz rezervlerinde azalma devam eden TCMB’nın bu arada mutlaka döviz rezervlerini de şu veya bu şekilde güçlendirmesi de şart görünüyor.