Seçime bir hafta kaldı diyebiliriz, anneler gününde seçim olacak, annelerimize en güzel hediye de onlara beklentilerini oylarımızla hediye etmek olacak…

Yani; güzel günler onların olacak!..

Aslında güzel günlere ulus olarak çoktandır ihtiyacımız var, artık bıktık bağırıp çağıranlardan, insanları küçük ve hakir görenlerden, anneleri yerlerde sürükleyenlerden, hakkını arayan işçiyi tekmeleyenlerden, ona buna iftira atanlardan, dini siyasete alet edenlerden bıktık artık…

Sinirler gergin,

Hem de çok gergin,

Geriyorlar bizi, kutuplaştırıyorlar…

Şu seçim hayırlısı ile bir bitse;

İnsanlar birbirine düşürülmeden bir sonuçlansa,

Akıllı uslu birileri gelse, gelse de toparlasa ortalığı…

Hesap verecekleri günlerin korkusuyla olay çıkartıp gündem değiştirmek ve toplumu kışkırtmak isteyenlerin tuzaklarına düşmeden layık olduğumuz yönetime bir kavuşabilsek…

Vallahi Allah’tan başka bir şey istemiyor gelinen bu durumda insanlar,

Huzur istiyorlar huzur!

Özellikle de gelecek nesil için,

Çocukları ve torunları için…

Kendilerinden geçti çünkü, bari sonrakiler gün yüzü görse.

BASIN LİGİNİN EN DİBİNDEYİZ

Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) örgütünün hazırladığı 2022 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi'ne göre Türkiye, 180 ülke içerisinde 149'uncu sırada yer aldı. TGS tarafından hazırlanan raporda ise 26 gazetecinin, gazetecilik faaliyetleri nedeniyle cezaevinde bulunduğu belirtildi.

3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü'nde yayımlanan RSF raporunda listenin ilk üç sırasında İskandinav ülkeleri Norveç, Danimarka ve İsveç bulunurken listenin son sırasındaysa Kuzey Kore var. Bu ülkenin önündeyse Eritre ve İran bulunuyor.

Buyurun buradan yakın…

Uzaya gitmekten bahsedilen Türkiye’de daha basın, 180 ülke basını içinde 149. sırada...

Bu ne rezillik!

Bu ne demek düşünebiliyor musunuz?

Bu “Liberte, Egalite, Fraternite” özdeyişi keşfolunduktan kısa bir süre sonra bu üçleme dahil edilen “journalite” kavramının ülkemizde şiddetli bir baskı altında olduğu gerçeğidir.

“Beni eleştirme, bana akıl verme, beni öv, gerisine söv…” şeklinde bir uygulama ile karşı karşıya bulunan ülkemiz basını da hür düşünememenin ve hür yazamamanın sonucu olarak dünyanın en geri ülkelerinin bulunduğu ligde yer alıyor ne yazık ki.

Acı ama gerçek!..

Basın bile normal vatandaştan birkaç tık daha güçlüyken; bu haldeyse eğer, o vatandaş ne yapsın? Geçtiğimiz haftalar içinde Zonguldak’a seçimler için gelen ve ZGC’de benimle görüşen bir İtalyan sinyor ve bir Fransız madamdan oluşan AGİT heyeti de işte bana bunu sordu: “Türkiye’de basın hür mü?”

Nasıl diyebilirdim ki hür…

ALASKA’DA BİLE BÖYLE GEYİK YOK

Şu “eskiden o yoktu bu yoktu… biz icat ettik…” muhabbeti var ya, sosyal medyada öyle bir oturdu ki, millet benim diyen stand-up ustalarına parmak ısırttırıyor…

“Eskiden ambulans yoktu tabii. Bi keresinde dedemi Muş'tan İstanbul'a mancınıkla attık, adam zayıf tabi, Edirne'ye düşmüştü, rahmetli…” şeklindeki sosyal paylaşım en çok tutulanlardan…

Yine “eskiden tomografi yoktu, doktorlar hastayı güneşe tutar içini öyle görürlerdi…” geyiği de aynı türden bir paylaşım, kahvehanelere kadar düştü…

Bir de at eti polemiği var…

Biliyorsunuz bir süre önce AKP milletvekili aday adayı da olan Ankara Müftüsü Hasan Çınar, yenilebilecek ve yenilemeyecek kara hayvanlarına ilişkin fetva vermişti. Çınar helal olan kara hayvanlarına dağ keçisi, ceylan, zebra ve çekirge gibi hayvanları da göstermişti. Türkiye’de etinin satışının yapılmadığı bilinen ve yalnızca hayvanat bahçesinde bulunan zebraların, “etinin yenmesi helal” hayvanlar arasında gösterilmesi dikkat çekmişti.

Hani derler ya; “İmam oturursa, cemaat yatar!”

Bu fetvayı duyan ünlü Cübbeli hocamız Mahmut Ünlü de sahibi olduğu Lalegül Sucuklarının imalatında at eti kullanmaya karar vermiş…

Ve hemencecik “at etinin helal olduğu hadislerle sabittir” demiiiiiş…

“Zebra helalse at hayda hayda helal…” diyen Cübbeli hocamız ülkenin damak tadını değiştireceğinden de emin…

İşte bu türden bir geyik de son günlerde sosyal medyanın parlayan yıldızlarından…

Ve yine sosyal medyada gezinen ve cevabı aranan bir soru: “Neden bu ülkede en kolay yemek cacık?”

Hadi bakalım kolay gelsin…