Literatürde hep “Lümpen Proletarya” olarak geçer bu deyim ve ülkemizdeki bir kesim insanı anlatır. Zülfü Livaneli’nin anlatımıyla; “Bu kesim kendini önce arabesk müzikle gösterdi. Güzelim türküleri, geleneksel şarkıları, Anadolu’nun büyük şiir geleneğini terk eden insanlar, bir anda mide bulandırıcı seslere, insanın kulağını tornavida gibi delen elektro bağlamalara, içinde hiçbir hakiki lirizm ve hüzün barındırmayan ‘’Ben de isterem!’’ saldırganlığına kaptırdı kendini.

Şehirler kaçak mahallelerle, üzerinde demir filizleri bırakılmış sıvasız çirkin yapılarla, lağım kokan mahallelerle doldu.

Suç oranı ve özellikle kadına karşı şiddet akıl almayacak ölçülerde arttı. Bu kesimin hayatta en çok nefret ettiği model uygarlaşma, kültür gibi kavramlardır.

Gafil aydınlardan (!) destek alan lümpen kültür, örgütlü cehaletle beslenerek kılcal damarlarımıza kadar yayılıyor. Bu manzaraya, lumpenlerin ele geçirdiği muazzam para ve iktidar gücünü de eklerseniz geleceğin hiçbirimiz için kolay olmadığı çok açık.”

Özetle böyle demiş sol cenahın ünlü düşünürü…

Tabii ki kendi yaşadığı ortamı görünce cümleler de ağzından dökülüvermiş.

Haksız da değil;

Müzik kültürümüz bir tuhaflaştı, adına arabesk denilen garabeti devlet eliyle yaydık, hatta icat edenleri devlet sanatçısı bile yaptık…

RTÜK’in kayıtsız kaldığı bazı ulusal kanallarda yemek programı, moda programı, kadın programı, “eniştem beni niye öptü” programları gibi programlarda sabahtan akşama kadar Anadolu’nun her yerinden gelmiş kadınlara birbirlerine küfür etmeleri ve birbirlerine saldırmaları öğretiliyor…

Yine ulusal kanallarda yer alan yerli diziler ya mafyavari tarzdan ya da elinde kılıçla dünyayı kurtaran aslan Osmanlı türünden… Aslında Osmanlı büyük bir kültürümüz ama insanın içini baydılar, vur, kır, biç, sallandır, kafa kopart mizansenleri Osmanlı’nın sanki işinin gücünün bunlar olduğu izlenimi yaratıyor. Oysaki bu işin bir de sanat yönü var, edebi yönü var ama nerdeeeee? “Vatandaş vur-kur istiyor” deyip bizi barbarlık izlemeye yönlendiriyorlar,  sonra da “çocuklarımız niye böyle birbirlerine saldırıyor, insanlar niye birbirlerini kesiyor, vuruyor?” yaygaraları…

Ve Zonguldak sokakları;

Üstlerine fermuarlı hurç cinsinden bir şeyler geçirip onun altına tayt giymiş, firavun döneminden kalma bir tarzda örtünmüş, yürürken sağa sola yalpa vuran hanımefendiler,

Kirli sakallı, rugan ayakkabılı, jöleli möleli, fiyakalı arabalı beyefendiler…

Eşek tıraşlı aslan parçaları,

Caddede bağırıp çağıran bir tuhaf asabi insanlar;

Lümpen Proletaryalar!