Birileri bir şeyler yapıyor, Zonguldak’ın gelişmesi, kömür ve TTK bağımlılığından kurtarılması, başka sanayi sektörlerine ve yatırım alanlarına yönelebilmesi için yol gösteriyor, gücünün yettiğince ve deneyimlerini de baz alarak yeni iş sahalarının ilimize kazandırılması fikrini ortaya sürüyor.

Fuarlar açılıyor,

Paneller düzenleniyor,

Konferanslar veriliyor…

Peki bu kadar mı, böyle mi kalmalı?

Tabii ki hayır; öncelikle iktidarın vekilleri buralarda gündeme gelen tartışmalara iyi kulak vermeli, sanayicinin fikirlerini iyi değerlendirmeli, böyle yürür bu işler. Öyle “kanatlandık uçuyoruz” edebiyatını artık halk yemiyor, bu edebiyatı yapanlara da “dangalak” gözüyle bakıyor.

Bakın bir fuar düzenlendi;

Fuar alanımız olmadığı için mecburen Dedeman salonlarında yapıldı, ya orası da olmasaydı? Demek ki bu kente bir fuar alanı gerek, kapasiteli olmalı, fuar olmadığı zamanlarda da başka etkinlikler için kullanılabilmeli.

Bununla kalınmıyor…

Fuar için gelenler, iş insanından ziyaretçisine kadar, turistine kadar, nerelerde yiyip içecekler? Zonguldak’ta et yenilecek, balık yiyecek lokanta yok. Kordon boyunda olanlarda da alkol ruhsatı yok. İş mi bu? Konuklar dürümcüye mi gitsin, çiğ köfteciye mi? Haaaa?

Şu ruhsat işini halledin beyler!..

Ayıp oluyor…

Bu gelenin gidenin gezip tozacağı, yiyip içeceği mekanlar konusuna yakında geniş ve kapsamlı bir yazıyla yine dalacağız, gerçekten yakışmıyor bu kente, bu devirde böyle düşünce çağdışılığın bir göstergesi oluyor.

Olmamalı!

Halkın da toplum psikolojisi ve sosyolojik alanlarda uyandırılıp kalkınmanın sağlanabilmesi için önemli ve devrim niteliğindeki adımlar atılmalı.

Yoksa yok işte…