DÜNYA EKONOMİSİNİ 2020 YILINDA YÜZDE 3,3 ORANINDA BİR KÜÇÜLME BEKLİYOR

Geçtiğimiz yıl 2019 yılı ortasından itibaren geçen zaman içinde belirginleşmeye başlayan resesyon (durgunluk) yanında bilahare global anlamda pandemi ilan edilen Covid-19 koronovirüs vakalarının süratle artmasıyla gelinen noktada global iktisadi kırılganlığın derinleşmesi sonrası bu defa büyüme rakamlarının yeniden gözden geçirilmesine neden oldu. Dünyanın lider alacak sigortası şirketi olarak bilinen Euler Hermes Covid-19 (Korona virüs) salgınının yarattığı risklerin değerlendirdiği yeni raporda küresel nüfusun ve üretimin yarısından fazlasını kilit altında tutan bu krizin dünyayı 2. Dünya Savaşı’ndan bu yana görülen en kötü resesyona sürüklediği belirtilirken; bu kapsamda dünya ekonomisinin tekrar faaliyet geçmesi ile sermaye piyasalarındaki durumun iyileşmeden önce kötüye gidebileceği tahmin ediliyor. Rapor detayı incelendiğinde; U şeklinde bir toparlanma yerine krizin uzamasına neden olabilecek toplam 7 risk faktörünün hükümetler ve şirketler tarafından takip edilmesinin gerekliliğine dikkat çekiliyor

                                   *       *       *

Söz konusu 7 risk faktörünün ne olduğuna bakıldığında ise;

-Virüsün ikinci bir salgın dalgasına yol açması. Bu durum dünya ekonomisini 2021 yılı sonuna kadar kriz Euler Hermesönceki seviyelerinin altında tutmaya devam edebilir.

-Uzun süreli belirsizlik ve düşük güven seviyelerinin yatırımları geciktirmesi ve ihtiyati tasarrufları arttırması.

-Politika hataları ve Euro Bölgesi’nde mali yük paylaşımının yetersiz kalmasıyla kötüye gidişin tekrarlaması ve ulusal borç krizlerinin tetiklenmesi.

-Yüksek riskli kredilerdeki ciddi artış ve nakit sıkıntısı yaşayan şirketlerin ödeme güçlükleri nedeniyle bir bankacılık ya da gayrimenkul krizinin ortaya çıkması.

-Özellikle gelişmekte olan ülkelerde, artan eşitsizliklerin dikkate alınmaması nedeniyle artan sosyal hoşnutsuzluk ve siyasi gerginlikler.

-Dünya genelinde korumacı önlemleri tetikleyen ve şirketlerin yapısal olarak daha düşük marjlarla çalışmalarına neden olan daha kısa tedarik zincirleri.

-Aşırı ahlaki tehlikenin daha yüksek enflasyon, borçların yeniden yapılandırılması ve artan vergilere yönelik kolektif bir risk oluşturması.Şeklindeki başlıklarla dikkat çekiliyor.

                                   *       *       *

Bahsi geçen raporda mal ve hizmet ticaretinde iki çeyrek boyunca sürecek bir resesyon beklendiği ifade ediliyor. Ticaret hacminde yaşanması beklenen yüzde 15’lik bir

daralmanın sonucunda dünya ticaretinde 3,5 trilyon dolara varan kayıplar yaşanacağının altı çiziliyor. Bir diğer büyük risk olan iflasların ise hükümetlerin bu zamana kadar

göstermediği desteklere rağmen yüzde 20 oranında artacağı tahmin ediliyor. Dünya ekonomisinin 2020’de yüzde 3,3 küçülmesinin beklendiği raporda yaklaşık 9 trilyon dolarlık bir kaybın yaşanacağı ifade ediliyor. Bu kayıp Almanya ve Japonya ekonomilerinin toplam GSYH büyüklüklerine eşit. Kısmi işsizlik kategorisine giren işlerde çalışanların üçte biri işsiz kalabileceğinin altının çizildiği raporda Euro Bölgesi’nde toplamda 70 milyondan fazla insanın kısmi işsizlik programlarından faydalanacağı tahmin ediliyor. Raporda ekonomilerin yavaş bir seyirde yeniden faaliyete geçmesi ile şirketler için sabit maliyetlerin düşürülmesinin gerekeceği ve bu durumun en çok karantina önlemlerinin çok yavaş hızla kaldırılacağı otel ve konaklama, seyahat ve perakende sektörlerini etkileyeceği söyleniyor. Belçika, İngiltere, İspanya, Fransa ve Portekiz gibi işsizlik programlarının yaklaşık 6 ayla sınırlı olduğu ülkelerde kısmi işsizlik kategorisine giren işlerde çalışanların üçte birinin yılsonuna kadar işsiz kalabileceği öngörülüyor.

                                   *       *       *

Sonuç olarak, raporda ek olarak çift haneli bütçe açıklarının ve merkez bankalarının balon gibi şişen bilançolarının krizin finansal ekonomik ve sosyal maliyetlerini hafifletmeye yardımcı olduğu belirtilirken, Fransa’da 10 milyondan fazla insan kısmi işsizlik programı altında olduğuna değinilirken,Almanya’da 725 bin şirketin destek programından yararlandığı açıklanıyor. Bu arada istihdamı korumanın maliyetinin her ülkede GSYH’nin yüzde 1,5’ini aşacağı da tahminler arasında yer alırken, FED’in bilançosu nun 4.13 trilyon dolardan 6.34 trilyona çıkmasının ardından FED’den bir ay içinde 2 trilyon dolarlık bir bilanço artışı daha beklendiği ifade ediliyor.Sene sonunda ise FED’in bilanço toplamının 11.5 trilyon dolara yani GSYH’nin yaklaşık yarısına ulaşabileceği tahmin ediliyor. Diğer yandan Ülkemizdeki tabloya bir göz attığımızda da; Dünya Bankası’nın en son etapta yaptığı açıklamaya göre; Avrupa ve Orta Asya (Avrasya) kalkınmakta ve gelişmekte olan ekonomileri için yayınladığı raporda Türkiye ekonomisi için 2020 ve 2021 GSYH büyüme tahminlerinde koronavirüs salgını kaynaklı değişikliğe giderken, COVID-19 öncesinde Türk ekonomisinin 2020 yılında yüzde 3 civarında büyüyeceğini tahmin eden Dünya Bankası, bu beklentisini yüzde 0,5'e indirdiği izleniyor.