Tüm piyasaların stagflasyona doğru endişeli şekilde yol aldığı bu dönemde en fazla önem kazanan durum Amerikan Merkez Bankası’nın (FED) önümüzdeki ay lar itibarıyla yıl sonuna kadar gerçekleştireceği faiz artırımları olacak gibi gözüküyor. Bu yönde Fed Başkanı Powell, ABD merkez bankasının yüksek enflasyonu frenleme kararlılığından kimsenin şüphe duymaması gerektiğini, gerekirse oranları kısıtlayıcı bölgeye itmek de dahil olmak üzere adımların atılacağı konusunda kararlı olduklarını söylemesi FED’in yıl so nuna kadar geçecek sürede gerektiğinde faiz artırımın dan çekinmeyeceğini gösteriyor. Çünkü bu kapsamda öne geçen açıklamaya göre Wall Street Journal canlı etkinliği sırasında “Görmemiz gereken şey, enflasyo nun net ve ikna edici bir şekilde düşmesi ve bunu göre ne kadar zorlamaya devam edeceğiz” dedi. “Bu, geniş çapta anlaşılan tarafsızlık seviyelerini geçmeyi içeriyor sa, bunu yapmakta hiç tereddüt etmeyeceğiz.” Şeklin de ifade kullanılması da bunu açıkça teyitliyor.

* * *

Öyle ki, ABD merkez bankacıları bu ayın başlarında yaptıkları toplantıda faiz oranlarını yarım puan artırdı ve Powell, haziran ve temmuz aylarında iki benzer hareketin masada olduğunu söylerken;gösterge borç verme oranı şu anda %0,75 ila %1 aralığında olması olayı alenen açıklıyor. Görünür o ki, ABD tüketici fiyatları, 11 Mayıs’ta yayınlanan Çalışma Bakanlığı rakamlarına göre, nisanda yıllık ayına kadar 12 ay da %8,3 arttı. Bu, martta yıllık %8,5’lik artışın biraz altında ve son 40 yılın en yüksek enflasyon oranı olması çok şeyler anlatıyor. Diğer taraftan da FED’in ardından Avrupa Merkez Bankası (AMB) da parasal genişleme programından çıkıyor. Böylece, dünyanın büyük ekonomileri arasında sadece Japonya ve Çin gevşek para politikasına sahip çıkan ülkeler olarak kala cak.AMB’nın yükselen enflasyon karşısında, ekonomi nin resesyona girmesi riskini göz alarak bu yaz ya da sonbaharda faiz artırması bekleniyor. AMB PPK’nun iki önemli üyesi yeni açıklamalar ile piyasaları uyardı. AMB’nın da eksi faizleri artıya çevirme niyeti Euro/dolar’a 1.05’te destek verdi. Öte yanda, büyük merkez bankalarının eş zamanlı para arzını kısma karar lılığı Türkiye’nin de dahil olduğu Gelişmekte Olan Ülkeler’in (GOÜ) tahvil fiyatları ve kredi faizlerin de olumsuz yankılanıyor.

* * *

Hal böyle iken, 2008’den bu yana süren bol para, sıfır faiz döneminin bitmesi zaten pandemiden ağır yara alan GOÜ’in toparlanmasını iyice güçleştirecek. Türkiye açısından bu konjonktür 720 baz puana yükselen CDS primlerinde yankı buldu. Türk banka ve şirketlerinin önümüzdeki aylarda vadesi gelen dış borçlarının bir kısmını itfa etmesi (geri ödemesi) bekleniyor. Foreks Haber’e göre, İspanya Merkez Ban kası Başkanı ve ECB Yönetim Konseyi üyesi Pablo Hernandez de Cos, ECB’nin faiz artırımlarına tahvil alım programı sona erdirildikten kısa süre sonra başlamasının büyük olasılık olduğunu söylerken; De Cos, ECB’nin önümüzdeki çeyreklerde daha fazla faiz artırımı yapma potansiyeli olduğunu da vurgulamasına ek olarak; içinde bulunulan cari ortamda ekonomiye sağlanan olağanüstü parasal teşviğin kademeli olarak gere çekilmesi gerektiğini belirten De Cos, “Tahvil alım programı üçüncü çeyrekte sona ermeli ve bunu kısa süre sonra faiz artırımı takip etmeli” sözlerine ek olarak;”faiz artırımının zamanlaması konusunda belir sizlik bulunduğunu belirten De Cos’un, ancak faiz artırımını sürecinin kademeli olması gerektiğini” vurgulaması ise belirsizliğin halen sürdüğünü gösteri yor.

* * *

Sonuç olarak, içinde bulunduğumuz bu dönem itibarıy la küresel stagflasyonun (global anlamdaki durgunluk içinde enflasyon) adım adım yaklaştığı bir süreçte; FED’in sonraki aylarda uygulamaya koyabileceği faiz artırımlarının etkisiyle sıkı para politikasının cari olabi leçeği de düşünüldüğünde; özellikle gelişmekte olan ül kelerin para birimlerine yaratacağı düşüşlerin gerçek leşmesiyle yükselen hazine getirileri küresel olarak daha yüksek sermaye maliyeti anlamına geliyor, ancak dolar borçlanmasında boğulan ülkeler için özellikle acı verici pozisyonda bir görüntü veriyor. Bu nedenle bu ülkelerin olası döviz şoklarına karşı dayanıklılıklarını artırmak üzere döviz kuru üzerinden merkez banka larındaki rezervlerini mümkün olabildiğince güçlendir meleri gerekiyor.Aksi durumda cari açık pozisyonları nın artmasına ek olarak enflasyon oranlarının artması na da dayanak oluşturmuş duruma gelirler.