Uzun süren ve sancılı salgının ortasında, küresel finansal istikrara ilişkin riskler şu ana kadar kontrol altında görünüyor olsa bile,ancak ekonomik iyimserliğin azalması ve finansal kırılganlıkların yoğunlaşmasıyla, dikkatli politika kalibrasyonu zamanı. Dünyanın merkez bankaları, maliye bakanlıkları ve uluslararası finans kurumları bir buçuk yıldır eşi görülmemiş bir ölçekte, ekonomik büyüme için politika desteği sağladılar. Şimdi para ve maliye politikası eyleminin bir sonraki aşamasına güvenle yaklaşan stratejiler üretmeleri gerekiyor. Bu arada Dünyanın sistemik açıdan önemli merkez bankaları, eylemlerinin istenmeyen sonuçlarının büyümeyi riske atabileceğini ve muhtemelen dünya finansal piyasalarında ani ayarlamalara yol açabileceğini biliyor. Belirsizlik özellikle toplumun “üç sorununun” doğasında bulunan zorluklarla karşı karşıya kaldığı kalıcı pandemik atmosfer nedeniyle yoğun: COVID-19, kripto ve iklim değişikliği gibi önemli konuların öne çıktığı izleniyor.

* * *

Bu anlamdaki 2020 ve 2021’de ekonomiye yönelik büyük para ve maliye politikası desteği, salgının başlangıcında başlayan ve bu yılın büyük bölümünde güçlü bir ekonomik toparlanmayı destekleyen ekonomik daralmanın sınırlandırılmasına yardımcı oldu. Birçok gelişmiş ekonomide, finansal koşullar salgının ilk aylarından bu yana hafifledi. Bununla birlikte, yılın ilk yarısında piyasaları harekete geçiren iyimserlik duygusundaki azalma da görünür o ki riski altında bulunu yor.Bu kapsamda yatırımcılar, toparlanmanın gücüne ilişkin belirsizliğin giderek arttığı bir dönemde, ekonomik görünümden giderek daha fazla endişe duyuyorlar. Düzensiz aşı erişimi,COVID-19 virüsünün mutasyonlarıyla birlikte, enfeksiyonların yeniden canlanmasına yol açarak, ülkeler arasında daha farklı ekonomik beklentilerle ilgili endişeleri körüklemekte. Enflasyon okumaları birçok ülkede beklentilerin üzerinde gerçekleşti. Ve bazı büyük ekonomilerdeki yeni belirsizlikler piyasaları alarma geçirdi. Bu belirsizlikler, aşağı yönlü riskleri artırabilecek finansal kırılganlıklar, artan emtia fiyatları ve politika belirsizliği ile tetiklendiğine tanık olunuyor.

* * *

Piyasalardaki daha yüksek fiyat baskıları bağlamında, enflasyondaki artışın geçici olması beklenmesine rağmen, yatırımcılar şimdi birçok gelişmekte olan piyasa için hızlı ve oldukça keskin bir sıkılaştırma döngüsünde fiyatlama yapıyor. Çünkü özellikle girdi maliyetlerindeki hızlı artışların olduğu bu süreçte üstüne üstlük elektrik ve akaryakıt fiyat larındaki beklenmeyen yukarı yönlü değişimler daha çok imalat sektörüne yansıma yapıyor.Dolayısı ile maliyet etkenindeki bu yükselişler de A’da Z’ye tüm satış ürünleri nin domino etkisiyle artmasına neden oluyor. Öte yandan da bu durumdan en çok gelişmekte olan ülkeler olumsuz olarak etkilenirken içinde bulundukları finansal kırılganlıklar yüzün den dar bir hareket alanı içinde çıkış seçeneği aradıkları görü lüyor.

* * *

Sonuç olarak, gelinen noktada COVİD-19 pandemisine karşı etkili olan ve uygulama aşamasındaki aşıların dağıtımın daki eşitsizlik yanında; bir de aşı karşıtlarının oluşturduğu iki yanlı risklerin mevcut belirsizlikleri daha da arttırdığı izleniyor.Bu nedenle son gelişmelere göre ABD’nin aşı mecburiyeti getirmesi de çözüm alternatifi olarak ortaya çıkmış görünüyor Küresel ekonomilerin geniş yelpazedeki büyük tablosuna bir göz attığımızda ise;küresel ticaret göstergesinde Çin'in ekim ihracatında bir önceki aya göre (nominal, mevsimsellikten arındırılmış) yüzde 4,9 düşüş ve ithalatında yüzde 2,7 artış olacağı, ABD için ise ihracatta yüzde 1,8 gerileme ve ithalatta yüzde 0,4'lük artış olmasının öngörüldüğü bildirilen açıklamada, ihracatın ekimde Almanya'da yüzde 1,2 ve AB'de de yüzde 1,3 düşmesinin beklendiği aktarılıyor.lfW araştırmacılardan Vincent Stamer, konuya ilişkin değerlendirmesinde, "Küresel ticaret, ilerlemek için olumlu bir itici güçten yoksun. Şu anda Kovid-19 krizi başlamadan önceki seviyede sıkışmış durumda ve alışılmadık derecede uzun bir süredir durgunluk yaşıyor." İfadelerini kullanması da oldukça dikkat çekici. Öte yandan da önde gelen araştırma enstitüleri ve Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP) tarafından hazırlanan 2021 Üretim Açığı Raporu, artan iklim hedefleri ve verilen net sıfır emisyon taahhütlerine rağmen hükümetlerin, 2030 yılına gelindiğinde küresel ısınmayı 1,5 derece ile sınırlandırmak için gereken fosil yakıt üretiminin iki katından fazlasını planladığını ortaya koyuyor. Kısaca sadece kağıt üstünde kalan önlemler sebebiyle küresel ısınmanın gelecek te yaratabileceği risk,tehdit ve belirsizliklerin halen önemini koruduğu görülüyor.