Bizim Mister Mehmet Şimşek işin kolayını bulmuş vurdukça vuruyor, giydirdikçe giydiriyor. Zam yağmuru başladı,  aklınıza ne gelirse her şeye, her hizmete zam var. Vergiler, benzer devlet gelirleri zamlandı, oranlar artırıldı. köprüden geçiş bile 200 liradan 419 liraya çıkarıldı…

Çüşşşş! Gel de geç bu köprüden, otoyollar da öyle, yarın öbür gün para alınmayan yollara bile tarife çekerlerse şaşmayın…

Vurun abalı ile arabalının sırtına…

Peş peşe gelen zamlar diğer zamları da tetikliyor ve böylece bir domino taşı görüntüsü önümüze geliyor.

Yanmış bu millet!

Sarayın Nisan ayında bir dakikalık harcamasının 37 bin 129 lira olarak açıklandığı ülkemizde, bir de bakanlıkların kiraladığı binalara, lojmanlara, araçlara vs. oluk oluk para akıyor.

Bunlarda tasarruf olmuyormuş, itibar meselesiymiş…

Milleti “tasarruf edin,  boğazınızdan kısın, peygamberimiz de bayramdan bayrama et yerdi” diye nasihat veren Diyanet İşleri Başkanlığı tasarruf önlemlerinin açıklandığı gün 5 yıldızlı bir otelde tüm cemaatiyle çoooook önemli (!) bir toplantı yapıyordu.

Ben bir de şu Diyanetin üst düzey çalışanlarının altına verdiği otoları merak ediyorum. Kaç resmi plakalı araç var, kaç sivil plakalı araç var, vakfın tahsisi kaç araç var,  bunların yakıt giderleri hangi fasıldan?

Zonguldak müftülüğünde de örneğin, vakfın arabaları makam aracı görevi yapıyor mu, yapmıyor mu? Varsa bunların giderlerini nereden karşılıyorlar? Diyanet vakfına aktarılan vatandaş bağışlarının, camilerde toplanan paraların hesabını bir açıklayıversinler, biz de öğrenelim, vatandaş da öğrensin.

Vatandaş tasarrufa zorlanırken kimilerinin saltanat sürmesi insanın gücüne gidiyor…

Mister Mehmet Şimşek’in işin kolayına kaçtığı, bir yerlere yaranmak için devede kulak bir tasarruf önlemleri paketi açıkladığı, ülkeyi İMF programlarına teslim ettiği vatandaşın gözünden kaçıyor mu sanıyor bunlar?

Üç kilo meyve alsanız 150-200 lira para ödendiği bu devirde 10 milyon ile geçinmeye çalışan emekliye anlatamazsınız bu saçma sapan tasarruf önlemlerini…

Ve yüz yılık cumhuriyette Milli Eğitim için “maarif” tanımını yaparak ve Türkçe yerine Arapça Farsça kelimeler kullanarak gencecik beyinleri örümcek bağlamış kafalara teslim etmeyi görev bilen zihniyetin ne yapmaya çalıştığını da yarın bir gün tarih yazacaktır.

YAZA HAZIRLIKLAR NE ALEMDE?

Yaz yaklaştı, millet yakında denizlere girmeye başlar, hafta sonları çoluk çocuk bir sahile kaçar, peki ama kaçtığı bu sahillerde nereye sı…, pardon nereye abdest bozar?

Denize girebilmek için ille de belediyelerin plajına gitmek mi gerekir? Dünya kadar sahilimiz var. Kaç tanesinde WC var?

Kamping turizmi diye bir kavram var, peki bizim buralarda kamping yapacak kaç alanımız var?

Gelip karavanıyla deniz olanağından yararlanmak isteyen aileler için bir köşesine mutfak, wc, gibi gereken yaşam unsurları oluşturulmuş hangi sahillerimiz var?

Bu işleri bilmeyenler gitsin Bartın’a İnkumu’na öğrensinler bu işi!

Özel idaremiz bu konuda neler düşünür? Belediyelerimiz de neler düşünür de yapmayı beceremez?