Ereğli’de gemi batmış, mürettebatın bir bölümünün cansız bedenlerine bir türlü ulaşılamamış, aileleri bekliyor…

Cenazelerini alıp gidecekler… Kentlerine köylerine gömecekler…

Ama; bekle ha bekle…

İnsan doğası gereği böyle durumlarda aslında ilgi bekliyor, arama tarama sürecinin bir an önce sonuçlanmasını bekliyor. Olmadığı zamanda isyan ediyor. Ereğli’de de böyle oldu, vatandaş kalktı arama kurtarma işlemlerinin sürdüğü yere çadır kurup içinde yattı.

Bu da duyuldu tabii, hoş karşılanmadı…

Sonra Zonguldak Valisi geldi, olaya müdahale ederek; aile yakınlarına hava koşullarının kötü olması sebebiyle konakladıkları yerin ve koşulların uygun olmadığını açıkladı, arama çalışmaları sürecini 19 Kasım’dan itibaren olduğu gibi bundan sonrada ister kendileri için tahsis edilen kamu misafirhanelerinde veya istedikleri otelde takip edebileceklerini söyledi, tüm ihtiyaçlarının Valilik tarafından karşılanacağı da sözlerine ekledi ve arama çalışmaları hakkında bilgilendirmenin düzenli olarak yapılacağı iletti.

Validen güzel bir yaklaşım, devlet babalığını gösterdi…

Ama;

Vali Hacıbektaşoğlu bu işi duymadan, bu olay Valiye kadar intikal etmeden Ereğli’de bitirilemez miydi? Ereğli’de o aileye “yapmayın, etmeyin, kaldığınız yeri bırakmayın, bizler sizi olay yerine getirir götürürüz, hava şartları kötü, ne isterseniz emrinizde…” denilemez miydi?

Uyanık olup böyle bir durumu anında önleyerek Devleti güler yüzlü ve babacan bir şekilde lanse etmek daha akılcı değil miydi?

Gelinen bu durumda aslında bir de mağdur o aileyle görüşüp görüşlerini almak gerekirdi, neden çadıra çıktılar işin aslını(!) öğrenmek gerekirdi ama boş veriyoruz, Devlet babanın Vali eliyle düşünceli yaklaşımını takdir ediyor ve bundan sonra böyle üzücü olayların yaşanmamasını diliyoruz.

DİBE VURAN İL: ZONGULDAK

Şu TÜİK her ne kadar işçinin, emeklinin ekmeğiyle oynayıp hükümetin ülkedeki bu yüzde 90’lık kesimi sömürmesine ve aç bırakmasına neden oluyorsa da, bazen öyle bir veriler açıklıyor ki yaşadığımız yerin nasıl bir yer olduğunu anlıyoruz.

Örneğin girişimcilik konulu ve illerin girişimlerden aldıkları payları vurgulayan bir istatistik gösterge yayınladı, anaaaaa, o da ne; Zonguldak dibin de dibinde…

Burada ne bir ses ne bir nefes…

Bir tane daha yayınladı; turistik bazı veriler: Türkiye’ye bu yıl gelen turist sayısı... Bu rakam ile Zonguldak’a gelen rakamı karşılaştırırsak ortaya rezillik çıkıyor, bizde bir şey yok yani…

Bu konuda maillere de bir başka haber düştü, o da şöyle; Türkiye’ye bu yıl 50 milyon turist gelmiş, Zonguldak’a 50 tane bile gelmemiş…

Gelmez kardeşim;

Bizim burada millet turistik yatırım yapmayı bilmez, işleri güçleri çiğ köfteci dürümcü falan gibi langır lungur işyerleri açmak, lokal kıraathane çay ocağı açmak, kafe açıp çayı 30 liradan kahveyi 50 liradan kakalamak…

Zonguldak’ın tek halka açık plajının haftada iki gün bayanlara tahsisli olduğun buluyor musunuz? Böyle bir şey ülkenin üç tarafındaki sahillerinin hiçbir yerinde yok, burada var. Diyelim turist geldi, karısıyla kızıyla denize girecek, nerede girecek? Kapuz ’da kadınlar gününe denk geldiyse sen gel de buna anlat kadınlar günü ne demek…

Evlilik cüzdanı soran otelleri gel de izah et…

Amasra’da yok, Safranbolu’da yok, Çaycuma ve Bartın’da yok, Ereğli’de yok, Akçakoca’da yok, Zonguldak’a gelince o kafa…

Turizmde böyleyiz işte, sanayide de, dibe vurmuşuz!

Her türlü sektör ve iş kolunda, iş dalında Zonguldak yok,

Bunların olmadığını anlayabilecek ve vatandaşa anlatabilecek birileri de yok…

Bizde beleşçilik ve leşçilik var!..

ZONGULDAK AĞIZ DİŞ SAĞLIĞI MERKEZİ

69 Ambarları mevkiine taşınmış olan Zonguldak Ağız Diş Sağlığı Merkezimize yıllar önce yolumuz düştü, bir arkadaşımıza eşlik etmiştik…

Tertemiz, pırıl pırıl, bakımlı, çalışanları nazik bir sağlık merkezi olarak dikkatimizi çekmişti. Yetenekli diş hekimleri güzel bir hizmet veriyorlardı burada. Ben şahsen yıllardan beri buradan bir yakınma geldiğini duymadım.

En son geçtiğimiz bahar aylarının sonunda benim de yolum düştü; sağ olsunlar çok iyi ilgilendiler, tüm çalışanlarını kutluyorum. Başhekim Emre Erbaycu’yu da kutluyorum, tedavimi üstlenen nazik eşi  Ayşe Esra Erbaycu Hanımefendiyi de… Kendisiyle orada tanıştık ve baba dostu çıktık…

Gerçekten iyi bir iş çıkartılıyor orada…

Şimdi diyeceksiniz ki, “madem böyle bir şey başından geçti de neden 7-8 ay bekledin bir teşekkür için?”

Beklerim tabii;

Diş bu… Ne derece mükemmel tedavi gördüğü zamanla belli oluyor…