Zonguldak CHP için son zamanlarda her ortamda çeşitli yorumlar yapılıyor, bilen de konuşuyor, bilmeyen de…

Zonguldak’ta il başkanlığı için bir yarış var… 10 tane kadar da aday varmış, iyi bir gelişme, ne kadar aday çok, demokrasi de o kadar çok...

Ama;

Aday bolluğu konusunda dikkat edilmesi gereken noktalar da var, örneğin sırf etiket olsun diye aday olunmamalı…

Ya da “ben her gün partiye geliyorum, başkanlık bana yakışır” gibi ilkel düşünceler de gündeme gelmemeli…

Her neyse;

CHP kabuk değiştirmeli artık, eskimiş isimleri de değiştirmeli, son genel seçimde sanki seçimi garantilemiş havalarına girenlerin halini görüyorsunuz, onla bunla gizli kapaklı anlaşmalar, ona buna mevki makam vaatleri…

Ve bir de toplum psikolojisi bilmeyen danışmanların dangalakça akıl fikir verip adam yönetip yönlendirmeleri…

Örneğin ittifak salaklığı…

Yerel seçimle genel seçimi karıştıran aklı evvel birileri sanki oy oranlarını artıracakmış gibi gitti gerici yobaz takımıyla ittifak yaptı, n’oldu; onları meclise soktu, kendi 40 küsur adamını harcadı, oy oranları yine aynı, yine aynı…

Be birader;

Senin oyun yüzde 25 civarında, 70 senedir böyle, yanına onu bunu alınca sanki oy oranın mı artacak?

Kim veriyor sana bu aklı?

Aslında Kılıçdaoğlu’na sormak gerekir; tuttu çarşaflısına, sakallısına rozet taktı, oyu mu arttı? Toplum psikolojisi denen bilim dalı dinci takımın en iyi dinciye oy vermeyi tercih edeceğini keşfetti, bunlar hala çarşaflılara rozet takınca Akepe’den oy çalarız, Akepe’yi oy oranında geçeriz sanıyorlar…

Dedik ya; bazı fikirler değişmeli artık, değişmez başkan imajı da değişmeli… Bunu söyleyecek kişi de partide bir yerlere gelebilmeli ama nerdeeee? Adamlar korkudan, istemeseler bile “gık” diyemiyorlar. Sonra da “ben niye yerimde sayıyorum”

Her neyse; bu konularda geçtiğimiz yazılarımızda bir iki düşüncemizi aktarmıştık ve şöyle demiştik:

Şimdi diyeceksiniz ki; “Allah’a inandığı kadar son seçimi kazanacağına da o kadar inanan ama şeytana uyup kendi başına ve kimseciklere haber vermeden film çevirmeye kalkışan Kılıçdaroğlu n’olcak?”

Şöyle olacak;

Ya onurlu bir biçimde emaneti teslim edip görevi ehline verecek;

Ya da onursuz bir şekilde çekip gidecek…

Arkasından tef çaldıracak!

Bu yazılarımıza çeşitli yorumlar yapıldı, ben izinleriyle iki tanesini vereyim, okurlar belki bu yorumlara da yorum yaparlar.

Yorumda bulunanlardan biri Altan Yontan, şöyle demiş:

Geçen ki yorumumda da yazdım..

Lütfen son kullanma tarihi geçmiş olan,parti içinde hizipleşmelere sebebiyet veren kim olursa olsun elini ayağını partiden çeksin ve adam gibi adam tabandan gelen gençlere bıraksınlar.😡

Parti içinde bu çekişmeler olduğu sürece CHP olduğu yerde sayar, hatta geri geri gitmeye mahkumdur.

Bu İLÇE ve İL başkanlıklarında ballı börek mi var?

Bu makamlara gelmek isteyenler yemek için mi yoksa partiyi bir iki adım ileriye taşımak için mi bir birlerinin kuyusunu kazıyorlar?

Lütfen bu çekişme içinde olan 4 adayında, asla aday olmamalarını şahsım adıma istemiyorum, ayrıca da her şeye de burunlarını sokmasınlar😡

CHP adayının kesinlikle kim olursa olsun bir hanımefendi olmasını canı gönülden istiyorum.

X     X     X

Bir diğeri de Kenan Kasım, o da şu görüşlerini yansıtmış:

Sayın Aksu, muhalefete yönelik tespitleriniz genel manada doğru bazı bilgi eksiklerine rağmen.

Benim için en dikkat çekici olanı Kılıçdaroğlu tespiti çok çok doğru.

Bu kadarına da pes, sanki seçim kaybedilmedi her şey yolunda.

Ülke ekonomik kriz içinde insanlar cinnet geçiriyor kimin umurunda acaba?

X    X     X

Evet;

CHP cephesinde durumlar şimdilik böyle, bu konulara tekrar tekrar değineceğiz…

 GELDİ BAKAN, GİTTİ BAKAN (2)

Bildiğiniz gibi geçtiğimiz günlerde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanını da Zonguldak’ta ağırlamıştık…

Ondan önce de Adalet Bakanı gelmişti…

Artık adet olduğu üzere ocağa filan girdiler, fotoğraflar çektirdiler, gülücükler dağıttılar ve gittiler. Biz bu bakanların gelip gitmeleri üzerine geçtiğimiz hafta bir yazı yazmıştık, şimdi ikinci bir bakan geldiği için bir yazı daha yazmamızı vatandaş bekliyor ama ortada ne bir gelişme var, ne de değişen bir şey…

O nedenle geçtiğimiz hafta yazdığımız o yazıyı bir daha veriyoruz, okuyun işte sıkılmazsanız; okumayanlar da durumu bu boyutuyla kavrasınlar…

İşte o yazı:

Eskiden Zonguldak’a bir bakan geldiği zaman yer yerinden oynardı, çünkü o dönemlerde bakanlar güçlü insanlardı…

Meclis içinden seçilirler, bakanlığın başına geçirilirler, özerk bütçeleri olur ve her gittikleri yerde mutlaka ve mutlaka bir yatırım müjdesi verirlerdi. Yatırım demek de iş demekti, istihdam demekti, yöreye para akışı demekti…

Akepe öncesiydi bu işler, Akepe geldi bakan makan hava gazı oldu; hele hele son zamanlarda hiçbir güçleri kalmadı, ülke tek adamın emrindeydi çünkü. O ne derse bakan da onu yapacaktı, kafasına göre takılamayacaktı…

Öyle “şu adam işe başlasın” veya “şuraya şu bina yapılsın” ya da “şu ildeki bölge müdürlüğü bu ile gelsin” yokkkk…

Onun için şimdiki bakanlara da fazla rağbet yok!..

Sadece;

Geldi bakan, gitti bakan…

En büyük Cumhurbaşkanı, başka büyük yok!

Bakanmış filan, karnımız tok…

EMEKLİNİN NEFESİ KOKTU

Akşam saatlerinde evlerine gitmek için dolmuşa ya da halk otobüslerine binenler bin pişman bu günlerde;

Neden mi?

Nefes ve ağız kokusundan!

Nefesi kokan takım emekli takımı, sabah evden çıktıktan sonra bir şey yiyip içemiyor bu kesim, çay simit 15 lira, çorba 100 lira, domates ekmek bile yeseler 20 lirayı geçiyor, yanına su içerlerse 30 liraaaaa…

N’apıyorlar?

Yiyip içemiyorlar; sabahtan akşama işemek için bile beleş hela arayan emekli takımı karnını nasıl doyursun? Hal böyle olunca da akşam saatlerine doğru beleş halk otobüslerine doluşup eve gitmek isteyen bu takım maazallah otobüste iki çift laf etmek istediğinde yanındaki sağındaki solundakiler  kaçabilseler  beş metre uzağa kaçacaklar ama kaçamıyorlar, gidecek yer yok, mecburen o leş gibi ağız nefes neyse artık o kokuya katlanmak zorunda kalıyorlar.

Açlıktan kokuyor nefesler açlıktan!..

Peki suç kimin?

Nefesi kokan emeklinin mi, yoksa onun nefesini kokutan hükümetin mi?