AKP dört beş yıl daha iktidarda gibi görünüyor; eğer çok büyük bir aksaklık olmazsa, eğer parti içinde bir darbe gerçekleşmezse, eğer emr-i hak kimileri için kerhen tecelli etmezse, bu böyle…

Parti tabanı istedikleri kadar bir zafer kazandıklarını düşünsünler; ülkenin kaybettikleri kazanılandan daha fazla.

Boşuna “Pirus zaferi” şeklinde nitelemiyorlar bu sözde zaferi…

Ve bu zaferin akla getirdiği bazı gerçekler;

Gerici, Türk düşmanı, çağdışı ve ümmetçi zihniyeti meclise taşımak da AKP’nin ileride başını ağrıtır, Rahmetli Erbakan’ın içi boş teneke gibi sadece tın tın eden oğlunu meclise taşımak da aynı. “Bize akıllı ve tahsilli adam yaramaz, bize biat edecek cahil kesim yarar…” gibilerden açıklamalarla parti tabanının çizgisini belirleyen partinin çokbilmişleri yarın bir gün Hüdapar veya Yeniden Refah gibi sonradan türeme partilere kayacak seçmenlerine de tanık olacaklardır. Tabii bu seçmen kesiminin bu şekildeki tutum ve davranışlarının nedeni de, kendi istekleri doğrultusunda fazla akıllı olmamaları beklentisinden kaynaklanmış olacaktır.

AKP’yi bazı tehlikeler bekliyor yani…

Görürsünüz!

Aynı şeyler İYİ Parti için de geçerli ne yazık ki…

Efelenmekle, kabadayılıkla, bağırıp çağırmakla, posta koymakla kaybedilen güven duygusu geri kazanılmıyor.

Masadan bir kara kalkmış olmanın da telafisi olmuyor, seçmenin güven duygusu yitirilmiştir bir kere… Öte yandan İYİ Partiden bir beş sene daha bir şey çıkmayacağını anlamış olan partililerin ve hatta milletvekillerinin bir kısmının partide kalmaya devam edecekleri ne malum?

Ne malum bunların geldikleri yere yani MHP’ye dönmeyecekleri?

Ve kesin olan bir başka gerçek; eğer normal şartlar altında bir seçim yapılsaydı, bu seçimin kazananın mutlaka ve mutlaka CHP olurdu. Yüzde 23’lerden neredeyse yüzde 50’lere yakın seviyelere oy oranını yükselten Kılıçdaroğlu ve CHP; Mustafa Sarıgül’ün yaklaşımıyla, birlikte olduğu ortaklarca yenilgiye sürüklendi…

Öyle bir seçim ortamı düşünün ki rakip olan iktidar partisi ve adayı devletin tüm olanaklarını kullanarak, devletin resmi makamlarını kullanarak, devletin olmayan kurum ve kuruluşlara da baskı yaparak, dini istismar ederek, sahte yapım ve prodüksiyonlarla halkı kandırarak, bile bile göz göre göre yalan söyleyerek, köylüyü cahil bırakıp yanlarına çekmek için köylünün eğitim olanaklarını bile engelleyip ve bu yerleşim birimlerinden öğretmenleri çekip yerine cami imamlarını doldurarak, camilerde politik propagandalar yaparak, çeşitli yanıltma metotlarını partileri lehinde kullanarak sadece ve sadece üç beş puan farkla seçim alabilmişlerdir.

Bunda CHP’nin “ortak” diyerek bağrına bastığı ve hiç de laik görünümlü olmayan Babacan, Davutoğlu ve Karamollaoğlu gibi isimlerin topluma yansıttıkları çağdışı imajlarının da payı vardır.

Eyyyy CHP ve Kılıçdaroğlu’na akıl veren takım;

Türbanlı, çarşaflı, sakallı ve sarıklı takım senin altı okunun hangisinde var?

Hiç bunları CHP ile yan yana aynı stantta görüp de oy vermekten vazgeçecek olan laik kesimi aklına getirdin mi?

Yüzde 2’lik bile oyu olmayan bazı ortaklarının neler getirdiğini neler götürdüğünü hiç düşündün mü?

Evet;

Bu seçim için çok yorumlar daha birkaç sene yapılacak, olası bir anayasa değişikliği istemi gündeme geldiğinde de kıyametler kopacak.

Hepimiz buradayız,

Göreceğiz!..

Vuslata beş kala uçup giden güzel günleri de çok arayacağız…

FAKİRLEŞEREK BÜYÜME

İktidar yanlısı merkezler hemen her gün bir açıklama yaparak “uçtuk, uçuşa geçtik, uçuyoruz” gibilerinden açıklamalar yaparak vatandaşa güya moral pompalıyorlar.

Son olarak yılın ilk çeyreğinde Türkiye’nin yüzde 4’lük bir büyümeyi yakaladığı manşetlerden halkın gözüne sokuldu.

Böyle bir açıklamaya aklı başında ve ekonomisi sağlam ülkelerden Türkiye lehine bir tepki gelmedi, gelmez de; çünkü o ülkeler bizim ülkenin hangi durumda ve asıl olduğunu biliyorlar, halkın nasıl yaşadığını biliyorlar, vatandaşın satın alma gücünün nasıl gerilemiş olduğunu çok iyi biliyorlar, bu nedenle de böyle haberlere gülüp geçiyorlar.

Halk resmen fakirleşti, açlık sınırı 10 bin lirayı geçti, yoksulluk sınırı da 32-33 bin lirayı…

Peki nasıl büyümüşüz biz?

Fakirleşerek büyümüşüz!

Yalan mı?

Zenginleşen yüzde üçlük yüzde beşlik bir kesimin deveyi hamuduyla götürdüğü de mi yalan?