Nevzat Ayaz’dan bu yana 15 vali ile çalışmışız, şimdiki valimiz Osman Hacıbektaşoğlu 16. Valimiz… Ajda Pekkan’ın unutulmaz aranje eseri gibi; Kimler geldi kimler geçti… Neler duyduk, neler yaşadık, neler gördük, neler neler… Ama hani o ünlü söylem var ya; “Devlette devamlılık esastır”, işte bunu göremedik, böyle bir olaya hiç pek tanık olamadık. “Şunu yapacağız, bunu edeceğiz” gibi söylemlerle oyalandık, Zonguldak da bir zamanların ülke ekonomisine yön veren sanayi şehri, şu anda mikroskobik oldu, Karadeniz bölgesinin Samsun’dan sonraki ikinci büyük kenti, bölgenin büyükçe bir kasabasına dönüştü…

Yalan mı? Değil!..

Örnek mi?

Her gelen giden vali Kapuz-Orta kapuz-Tersane plajlarının birleştirilmesinden söz etti, 45 seneye yakın süre geçti, hala birleşecek. Birleşmelerinden geçtik, eskiden halk Orta Kapuz ve Tersane’de denize girerdi, o da elimizden alındı…

40 senedir bur Uzunkum plajına soyunma kabini ve wc koyulmadı…

Tüm diğer sahillerde de aynı dert, Kızlar plajına koydular da ne oldu? Hadi koyan gitsin de girsin görelim…

Ali Kaban valimiz vardı, baktı Zonguldak tepeler arasına sıkışmış, halkı dolmuşlara esir olmuş bir kent, tuttu “tepeler arasında teleferik çalıştıralım, proje hazırlatıyorum” dedi, bizim saf vatandaş ve bir kısım vali şakşakçıları “afferim, mafferim” dediler, n’oldi? Öyle kaldı…

Fazla eskilere girmeyelim diye son valilerden bahsediyorum, Ahmet Çınar valimiz geldi, kitaplarının tanıtımını yaptı, Cumhurbaşkanının oğlu Bilal Efendiye konferans verebilmesi için liman caddesinde denizin kenarına sahne kurdurttu, turizme önem verdiğini belirtti ve gitti…

Mustafa Tutulmaz valimiz de bol bol turizme değindi, turizmde çağ atladığımızı, belli bir noktaya gelmiş olduğumuzu söyledi, geldiğimiz pardon gelemediğimiz nokta belli.

Her neyse; fazla derinlere dalmayalım, okuyucu sıkılmasın…

Turizm benim ilgi alanım, bu nedenle örnekleri buradan verdim, eğitimimi de bu konuda aldım, turizmin bacasız sanayi olduğunu öğrendik, bu ülkenin her yanında turizmin getirdiği nimetlere ve halka sağladığı parasal yararlara tanık olduk, Zonguldak’ta da her fırsatta ilgilisine filan bunu anlatmaya çalıştık ama kellim kellim ya enfa!..

Şimdi;

Son valimiz Osman Hacıbektaşoğlu ile basını kabulünde tanıştık, Zonguldak’ı ve Zonguldak’ta gördüklerini, umduklarını, olması gerekeni, vs. bir saati aşkın bir süre anlattı. Yaşlı bir ulusal gazeteci mensubu yıllar önce bu kente gelmişti ve gazetecilere verdiği bir söyleşide “haber ayrıntılarda gizlidir” demişti, bu sözünü hiç unutmadım ve ne zaman bir yetkiliyi dinlesem, ayrıntılara da dikkat ederim. Bu nedenle Valimiz Hacıbektaşoğlu dinlerken konuşma sırasında hiç “eeee, hııııı” gibilerden söylem kalitesini düşürücü alışkanlığının olmadığını gördüm, kendimce takdir ettim.

Ve;

Sabık valimizin tam aksine turizm konusunda gerçeği “çizginin altındayız” diyerek itiraf etmesi de hoşuma gitti. Haddimize değil ama benden aldığı ilk not 10’a yakın…

Evet;

Turizmde hikayeyiz! Yöremizin hiçbir değeri böyle bir potansiyel kapsamında değerlendirilmemiş… Es geçilmiş… Ormanlarımız var, dağlarımız var, gezi alanlarımız var,  mağaralarımız var, hiçbir yerde olmayan sahillerimiz var, kamping alanlarınız var, var oğlu var; ama tanıtımları yok… Ülkenin hangi otobüs terminalinde, hangi havaalanında, hangi garında bir Zonguldak afişi gördünüz, Allah aşkına söyleyin…

Peki tesis?

O da yok! Olanlar devede kulak.

Üstüne üstlük kentin tam kapasiteli tek plajı haremlik selamlık! Haftada iki gün kadınlar günü, geri kalanı erkekler günü!

Soruyorum; turizme kucak açan, turizm ile geçinen, turizm yatırımları bekleyen şu koskoca Türkiye’nin hangi kentinde, beldesinde böyle bir ilkellik var? Birisi kuyuya bir taş atmış, kimse çıkaramıyor… Hadi Salı-Perşembe günleri kente bir gemi dolusu turist geldi diyelim, denize girecekler, şimdi siz onlara “erkekler Kozlu sahiline,  kadınlar Kapuz’da denize girebilir”  mi diyeceksiniz? Haaaaa?

Bunu o turistlere nasıl izah edeceksiniz?

Daha düne kadar erkeklerin ve kadınların birlikte denize girdiği bu yerleşim bölgesindeki insanların kafasına böyle bir çağdışılığın sokulmasını nasıl anlatacaksınız?

Bir Türkali sahilimiz var, bu yörenin ilk mavi bayraklı sahili… Yüz metrelerce plaj var, pırıl pırıl kumsal, tertemiz deniz, arkasında da köy, 20-30 metre mesafede Türkali köyü…

Ama köy ile deniz arasına toprak dolgu yapılmış neredeyse bir asır önce ve öyle kalmış, köyün deniz ile olan irtibatı kesilmiş… Üstünden de demiryolu geçirilmiş… Zamanında demiryolcularla konuştuk; “talimat versinler biz demiryolunu viyadük üstüne de alırız, köyün etrafından da geçiririz, o toprak dolguyu da temizleriz” dediler. Bu neden önemli biliyor musunuz? Eğer köy deniz ile kavuşsa o Amasra var ya o Amasra, Türkali’yi kıskanır, hasedinden çatlar. Çünkü Türkali genişlemeye ve büyükçe bir turizm merkezi olmaya müsait bir yer. En az 20 bin kişi ekmek yer. Gelecekte bu rakam daha da artar. Amasra gibi tepeler arasında sıkışıp kalmış değil Türkali. Bunu yazdık durduk, örneklemeleriyle anlattık, şu cevabı aldık geçmiş vali beylerden: “bakarız”

Hiç biri bakmadı, selvi gibi ümitler döndü birer iğdeye…

Neyse, uzatmayalım…

Yeni valimiz turizm konusunda doğru bir teşhiste bulundu da, bizim de bunlar aklımıza geldi, yazdık… Turizm için rahmetli İsmet Metin valimiz de bizim “kullanılmayan ocakları turizme kazandıralım, yer altında ocak restoranlar açalım, turistler rafting heyecanı yaşamaya Hopalara gidiyor, yerin 400 metre altında bir şeyler içip yemek yemeye hayda hayda gelirler” fikrimizi ve bu konudaki yazılarımızı beğenmişti de dönemin TTK genel müdürüne proje talimatı vermişti, vali gitti, o iş de bitti…

Evet; turizm konusunu ben çok severim ve çok sık yazarım, yazmaya da devam edeceğiz, daha ilginç fikirleri olanlar da bunları açıklasınlar, belki birileri ciddiye alır da gelecek nesillere istihdam konusunda kolaylık olur diyoruz ve Zonguldak limanının ayrı bir turizm kapısı şeklinde bir marina olarak hizmet verebilmesi konusundaki düşüncelerimizi de sonraki yazılarımıza bırakıyoruz…

Durum bu!..