Öyle görünüyor ki TCMB’nın döviz rezervlerindeki erime birçok riskleri de beraberinde getirdi. Bu yönde Kredi derecelendirme kuruluşu Fitch Raitings, Garanti Bankası, Ziraat Bankası ve Vakıfbank'ın kredi notu görünümünü "durağan"dan "negatif"e indirdi. Halkbank'ın kredi notunu ise bir kademe indirerek B olarak belirledi. Fitch tarafından hafta ortasında  yapılan açıklamada Akbank, İş Bankası, Yapı Kredi , Garanti BBVA, Ziraat Bankası ve Vakıfbank'ın notu B+ olarak teyit edildi. Fitch Halkbank'ın not indirimi ve diğer iki kamu bankasının notunda negatif görünümün "Ülke olarak Türkiye'nin zayıflayan döviz rezerv pozisyonundan, dolayısıyla ihtiyaç duyulması halinde bankalara döviz desteği verme kabiliyetinin azalmasından" kaynaklandığını belirtti. Öteden beri devam eden swap arayışları kapsamında da sadece Katar’ la 15 milyar dolarlık anlaşmaya varılmakla birlikte Retuers'ta yer alan habere göre Türkiye döviz takası (swap) hattı kurmak için dört ülkeyle görüşüyor. Tokyo ve Londra ile yeni hatlar kurulması için halen görüşmeler devam ediyor. Türk yetkililer görüşmelerin sonuçlanacağı konusunda iyimser, Japonya'nın şimdilik Türkiye ekonomisini izlediği ifade ediliyor. Türkiye'nin swap temasları haberinin ardından dolar/TL 6,90 seviyelerine çekildi. Önümüzdeki 12 ay içinde 168 milyar dolarlık dış borcu olan Türkiye'nin bu yükümlülüklerinin yarısını Ağustos ayında yerine getirmesi gerekiyor bu noktada yurt dışından sağlanacak döviz oldukça önemli

                                  *        *         *

Türkiye koronovirüs Kovid-19 pandemiden kaynaklı swap arayışları içinde olan ülkeler arasında olmakla birlikte; piyasa uzmanları, Türkiye'nin dış finansman ihtiyacını karşılamak için önündeki en önemli seçenekler arasında swap anlaşmasıyla sağlanacak kaynak olduğuna dikkat çektikleri görülüyor.Eğer swap görüşmelerinin olumlu sonuç getirmesiyle dış kaynak ihtiyacı giderildiği takdirde dolar likiditesinin artırılabileceği ve tüm zamanların en yüksek düzeyine ulaşan Dolar/TL kuru üzerindeki satış baskısını da bira olsun hafifletebileceği belirtiliyor.Bu yönde koronovirüs finansal baskısının hafifletilmesi için Amerikan Merkez Bankası Fed'in koronavirüs salgını öncesinde beş bankayla swap hattı anlaşması bulunmakla  birlikte koronavirüs salgınının küresel likidite üzerinde yarattığı baskıları hafifletmek için başka ülkeler de bu sisteme dahil edildi. Koronavirüs salgını öncesinde Fed'in swap hattına sahip olduğu ülkeler Kanada Merkez Bankası, İngiltere Merkez Bankası (BoE), Avrupa Merkez Bankası (ECB), Japonya Merkez Bankası (BoJ) ve İsviçre Ulusal Bankası olarak sıralanıyordu. Amerikan Merkez Bankası Fed, daha önce 19 Mart tarihinde yaptığı bir açıklamayla, bu swap hattı anlaşmalarına Avustralya Merkez Bankası, Brezilya Merkez Bankası, Danimarka Ulusal Bankası, Kore Merkez Bankası, Meksika Merkez Bankası, Yeni Zelanda Merkez Bankası, Norveç Merkez Bankası,Singapur Para Kurumu ve İsveç Merkez Bankası' nı da dahil ettiğini bildirdi. Açıklamada, Avustralya, Brezilya, Güney Kore, Meksika, Singapur ve İsveç'e 60'ar milyar dolar; Danimarka, Norveç ve Yeni Zelanda'ya da 30'ar milyar dolar likidite sağlanacağı ifade edildi

                                 *        *         *

Sonuç olarak, her ne kadar dış kaynak ihtiyacının geçici de olsa giderilmesine yönelik süregelen swap görüşmeleri  olumlu sonuçlansa bile bu yıl içinde TCMB’nin stoktaki döviz rezervlerini mutlaka yeterli seviyeye getirmesi zorunlu gözüküyor. Çünkü düşünce kuruluşu Council on Foreign Relations'da uzman olarak görev yapan Setser, "Fed'in ayrıca Türkiye'nin döviz rezervlerinin düzeyi ve para politikasının çerçevesiyle ilgili de kaygıları olduğunu düşünüyorum" şeklindeki değerlendirmelerine bakılırsa  sıkıntılı bir dönem söz konusu. Türkiye’nin gelinen noktada halen uyguladığı para politikasını mutlaka tümüyle gözden geçirilerek alternatif politikalar üretilmesi  gerekiyor. Bunun için de otokontrol sistemi ile denetleme   imkanı yanında vergi ve maliye politikalarının kökten ele alınarak gelir dağılımını çok olumsuz etkileyerek bozan  unsurların ayıklanması yanında vergi affı gibi vergi adaletini zedeleyen gelir kaybettirici kötü unsurlardan arındırılması da büyük önem taşıyor. Diğer taraftan da kayıt dışılığın ve merdiven altı faaliyetlerin denetim altına alınarak şeffaflık ilkesinin her aşmada uygulanabilir hale getirilmesi de kesinlikle unutulmamalı.