Bu kapsamdaki Ülkemiz şartlarındaki tabloyu çok yakından izleyen TMMOB Ziraat Mühendisleri Odasına göre;2020 yılında, Covid-19 salgınında insanların ilk önce market raflarına koşarak kişisel gıda stoku yapması, ülkelerin dış ticarette korumacı politikalara dönerek üretimlerini ve ülke stoklarını artırmaya çalışması, gıdanın önemini ve büyük ölçüde doğa koşullarına bağlı üretimin yapıldığı tarım sektörünün her koşulda desteklenerek üretimin devamlılığının bir zorunluluk olduğunu anımsattı. Tarım ve Hayvancılık sektörünün 2020 yılını değerlendiren TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Baki Remzi Suiçmez, 2021 yılına dair öngörülerini paylaşırken,Pandemi sürecinde gıda egemenliği, gıda güvencesi ve gıda güvenliği kavramlarının öneminin anlaşıldığına vurgu yapan Suiçmez, “Küresel salgın, bitkisel ve hayvansal üretimin bütünü olan tarım sektöründe dünya genelinde kamunun rolünün, tekelci özel sektöre bağlı serbest piyasa ekonomisinin, küresel ticaret kurallarının ve uluslararası ilişkilerin yeniden sorgulanmasına yol açtı. Halen AB’nin verdiği tarımsal destekler ülkemizden 4 kat, ülkeler bazında Almanya 18.4, Fransa 16.7, Hollanda 12.3, İtalya 4,1 kat daha fazladır. Çiftçisini ülkemizden çok fazla destekleyen AB, ABD, Rusya dahil gelişmiş ülkeler salgının yarattığı risklere karşı tarım sektörüne yönelik ek ekonomik önlemler aldı. Çözülmeyen altyapı sorunlarının yanında yetersiz ve zamanında ödenmeyen destekler, yüksek girdi maliyetleri ve yüksek kredi faizleri nedeniyle dış ülke çiftçileriyle rekabet edemeyen ülkemizde, Cumhurbaşkanı tarafından 18 Mart 2020 tarihinde açıklanan “Ekonomik İstikrar Kalkanı” ve 25 Mart 2020 ile 14.12.2020 tarihinde açıklanan ek ekonomik destek paketlerinde tarım sektörüne yer verilmedi”şeklindeki  değerlendirmesi gerçekte tarım sektörünün son durumunu kısaca özetliyor.

 *        *         *

Tarım sektörünün içine düştüğü sıkıntılı durumla ilgili söylemine devam eden Suiçmez;”“2006 yılında çıkarılan 5488 sayılı Tarım Kanunu’nun 21. maddesindeki tarımsal desteklemeler için bütçeden ayrılacak kaynağın milli gelirin %1’inden az olamayacağı hükmüne rağmen, verilen desteğin milli gelire oranı yıllara göre %0,4-0.6 aralığında kaldı. 2019 yılında 16,1 milyar TL, 2020 yılında 22 milyar TL olan Tarım ve Orman Bakanlığı destekleme bütçesi, 2021 yılı için yine 22 Milyar TL olarak teklif edilmiş, TBMM görüşmelerinde bu miktar 24 Milyar TL’ye çıkmıştır. Oysa 5488 sayılı Yasaya göre çiftçilerimize verilmesi gereken en az destek miktarı 2020 yılı için en az 43 milyar TL, 2021 yılı daha da fazla olmalıydı.Budurumda çiftçi devletten yine alacaklıdurumda” ifadelerini kullanması bu acı tabloyu açıkça ortaya koyuyor. Gerçekte tarım sektöründeki çiftçinin asıl boynunu  büken durum girdi maliyetlerinde zaman içinde döviz kuru dalgalanmalarından kaynaklı önlenemeyen artışlar yanında bir de ürettikleri ürünleri gereği gibi satamayıp o ürün dönemini gittikçe artan zararlarla kapatmaları. Hadisenin neresinden bakarsak bakalım bu kesinlikle tarım sektörünün normal şartlarda yaşam tarzı olmayıp çiftçi sayısı süratle azalmaktadır.

 *        *         *

Sonuç olarak,TÜİK verilerine göre tarım sektöründe istihdam edilen kişi sayısı ise 2002’de 7 milyon 458 bin kişiyken, 2020 Şubat ayı itibariyle 4 milyon 157 bin kişiye geriledi. Bu da son 18 yılda 3 milyon 301 bin daha az tarım çalışanı anlamına geliyor. Tarım sektöründe istihdam edilen kişi sayısının yüzde 44 azaldığı ortaya çıkıyor. Diğer taraftan da özellikle sebze fiyatları arttığından bahisle sebze bahçeleri alanına bakıldığında da düşüş açık şekilde görülüyor. 2002’de 930 bin hektar olan sebze bahçeleri alanı 2017’de 798 bine hektara kadar düştü. Bu dönemde düşüş oranı yüzde 15 olarak gerçekleşti. Mamafih gelinen noktada Türkiye,  günümüzde  üretebildiği  pek  çok  tarımsal  ürünü  dışarıdan  almaya  yönelmiştir.  Bu durum bir yandan dışa bağımlılığı arttırırken, bir yandan da tarım alanlarının boşalmasına yol açmıştır. 2000-20017 yılları arasında tarımsal ürün ithalat ve ihracatına bakıldığında bu durum daha net olarak görülmektedir. Son 17 yıllık süreçte tarımsal ürün ihracatında yaklaşık 3 katı bir büyüme varken, ithalattaki büyüme 4,5 katını geçmiştir.Türkiye dış ticaretinde tarımsal ürün ihracatının payı yarı yarıya düşüş gösterirken, tarımsal ürün ithalatındaki payı 0,2’lik bir artışla %3,8 olmuştur. Tarım alanlarının  gerileme  eğilimine  bağlı  olarak  önümüzdeki  yıllarda  bu  farkın  daha  da  büyüyeceği öngörülmekle birlikte; küresel ısınmanın gündemde olduğu bu kuraklık döneminde tarım ürünlerindeki ortaya çıkan açığın sadece ithalatla karşılanması da sürdürülebilir bir durum değildir. Arz-Talep dengesi için de önümüzdeki yıllarda devasa sorun oluşturacak bu sıkıntının mutlak şekilde önlenerek Tarım ve Hayvancılık sektörlerine yeteri kadar destek verilmesi de mutlak öncelik olmalıdır.