Bilindiği gibi pandemik Covid-19 Koronovirüsü vakaları        nın hızla arttığı son dönemde küresel resesyonun yansıma        durumu da dikkate alındığında makroekonomik açıdan  kırılganlığın önüne geçmek üzere öncelikle iş alemine kredi imkanlarının sağlanabilmesi için kamu ve özel bankalara start verilmesine rağmen; kamu bankaları kredi    musluklarını açarken; özel bankalar ihtiyatlı davranmayı tercih etmişlerdi.Bu defa Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın özel bankalar için kullandığı “Takındıkları tavır bizi üzüyor” açıklamasının ardından Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK)’dan da bir mesaj geldi. BDDK Başkanı Mehmet Ali Akben, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını nedeniyle bankalara iletilen talimatların yakından izlendiğini belirtti ve alınan kararlara uyulması yönünde telkinde bulunurken;Akben: “Bankalara iletmiş olduğumuz talimatların uygulamasını yakından izliyoruz. Bankacılık sektörümüz salgın sürecine gerek sermaye yapısı gerekse kaynak ve varlık kalitesi açısından güçlü bir şekilde girdi.Aynı dönemde özel bankalarımızın toplam kredi hacminin yaklaşık 5 milyar TL daraldığına şahit olduk.Bankalarımızın yurt dışı yerleşiklerle yapacakları hiçbir işlem türüne ilişkin yasaklayıcı bir tavır almadık. Yurt içinde yapılacak swaplara yönelik herhangi bir kısıtlamamız söz konusu değildir. Tüm bankalarımızı müşteri odaklı davranmaya, kredi kanallarını açık tutmaya, kurumumuz ve sektör birlikleri tarafından alınan kararlara uymaya davet ediyorum.Kamu bankalarımızın kredi destek programlarını başarıyla yürüttüklerini, son 10 günde 27,5 milyar TL ilave kredi hacmi oluşturduklarını görüyoruz. Sermaye yeterlilik oranımız yüzde 17,7 ile uluslararası standart olan yüzde 8’in, ihtiyatlı olarak yüksek belirlediğimiz hedef oranımız olan yüzde 12’nin ve de diğer birçok benzer ülke oranlarının üzerinde bir seviyeye sahiptir.”değerlendirmesi kayda geçmiştir.

                     *         *         *

Gerek küresel anlamda, gerekse Türkiye’nin mevcut iktisadi yapısında bakıldığında; Dünyanın en büyük ekonomisine sahip ABD’de ise sadece bir haftada 6.6 milyon kişi işsizlik ödeneğine başvurdu. Son üç haftada bu sayı 16.8 milyona ulaştı. Tahmin edersiniz ki bu son derece ürkütücü bir sayı. ABD’de ekonomistler bu yılın birinci ve ikinci çeyreğinde daralma değil, ciddi oranda küçülmeden, yani ‘resesyondan’ bahsetmeye başladı. Bunun dünya piyasalarına ve dolayısıyla ekonomilerine ciddi olumsuz etki yaratacağı kuşkusuz. Gelişmekte olan ve özellikle ekonomileri kırılgan ülkelerde bunun yansımasının daha da ciddi olacağını söyleyebiliriz. Bir örnek verecek olursak, virüsün piyasalarda yarattığı panik şu an güvenli liman olarak görünen ve dünyanın rezerv para birimi olan dolara ve dolar cinsi varlıklara karşı büyük talep yarattı. Dolayısıyla şu an dolar, diğer ülke para birimlerine karşı ciddi değer kazanma eğiliminde.

                               *         *         *

Sonuç olarak,bu kapsamda Türk Sanayicileri ve İş İnsanları erneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Simone Kaslowski, koronavirüs salgının tam olarak ne kadar süreceğini kestirmenin mümkün olmadığına işaret ederek “İşsizlik tarafı bizi ciddi anlamda endişelendiriyor. Krizin uzun sürmesi yoksulluğun önemli ölçüde artmasına yol açabilir. Belli bir gelirin altındaki hane halkına direkt destekler verilmesi gerektiğini savunuyoruz” değerlendirmesi yanısıra;” Yeni Ekonomi Programı (YEP) dahil yapılan tüm tahminlerin artık geçerliliğini yitirdiğini anlatan Kaslowski, buradan mümkün olan en kısa sürede çıkabilmek ve gerekli politikaları belirlemek için tıpkı Sağlık Bilim Kurulu’na benzer iş dünyasının da temsil edildiği bir yapının kurulması gerektiğini vurgulaması, bu yönde zaman içinde ortaya çıkan iktisadi çözüm içeren beyin fırtınası .uygulamasına işaret ediyor.Bu arada kendisine yöneltilen

Özel sektörün çok ciddi bir borç sorunu var, Türkiye'nin de yaklaşık 170 milyar dolar dış borç ödemesi söz konusu, burada alarm boyutunda bir sorun var mı, borç sorunuyla baş etmek için ne tür adımlara ihtiyaç var? Mesela IMF seçeneği düşünülmeli mi?Sorusuna da Kaslowski;” Merkez Bankası TL likiditesinde sıkıntı yaşanmaması için bankalara destek veriyor. Kendi para birimimiz söz konusu olduğunda Merkez Bankası bunu rahatlıkla yapabilir. Ama kriz başladığından beri tüm dünyada bir döviz likiditesi sorunu da başladı. Burada Merkez Bankamızın gücü elindeki rezervlerle sınırlı. Rezervlerin son bir yıldır aktif olarak kur politikasında kullanıldığı biliniyor. Önümüzdeki bir sene için borç çevirmede sorun görmüyoruz ama piyasa algısı açısından riskler var.” Şeklinde yanıt vermesi de durumun oldukça sıkıntılı olduğunu gösteriyor.