İçinde bulunduğumuz dönemde “Orta Gelir Tuzağı”en çok tartışılan konuların arasında yer aldı. Son on yılda Dolar bazında kişi başına gelir 3.000 Dolardan 10.000 Dolara yükseldi şeklinde açıklanıyorsa da gerçekte döviz kurundaki dalgalanmalardan kaynaklı yedi  bin yediyüzonbeş dolara takıldı.Siyasi otorite iyimser bir yaklaşımla 2023’te kişi başına gelirin 25.000 Dolara yükseleceğini iddia ederken, kimi iktisatçılar bundan böyle Dolar bazında kişi başına gelir artışının çok daha yavaş olacağını ve Türkiye’nin Orta Gelir Tuzağı olarak adlandırılan konuma sıkışıp kalacağını öne sürüyorlar.Pandeminin de etkisiyle ekonomik olarak zor günler geçiren Türkiye’de halk bir yılda yaklaşık bin 500 Dolar fakirleşti. IMF’in yayımladığı raporda yer alan 202 ülke arasında 78. sırada yer alan Türkiye’nin 2021 yılındaki kişi başına düşen milli gelir beklentisi ise 7 bin 659 Dolar olarak açıklandı. Halk 1 yılda neredeyse ortalama 1.500 dolar fakirleşti, Türkiye halkının geliri İran’la (7 bin 260 Dolar) yakın seviyeye düştü.Diğer ülkelerle mukayese edildiğinde ise IMF’in yayımladığı rapora göre kişi başına düşen milli gelirin en fazla olduğu ülke Lüksemburg oldu. Asgari ücretin ve asgari ücretin satın alma gücünün en fazla olduğu bir ülke olan Lüksemburg bu alanda da zirvede yer aldı. Koronavirüspandemisi nedeniyle Lüksemburg’da ekonomik olarak etkilendi ve 2019 yılına göre kişi başına düşen milli gelir ücretinde düşüş meydana geldi. 2019 yılında 115 bin 839 Dolar olan kişi başına düşen milli gelir 2020 yılında 109 bin 602 Dolara gerilediLüksemburg’un ardından kişi başına düşen milli gelirin en fazla olduğu ülkeler ise şu şekilde: İsviçre (81 bin 867 Dolar), İrlanda (79 bin 669 Dolar), Norveç (67 bin 989 Dolar), ABD (63 bin 51 Dolar) ve Singapur (58 bin 484 Dolar)

                            *        *         *

Gerçekte Orta Gelir Tuzağının tarifine baktığımızda;Bir ekonominin belirli bir kişi başına gelir düzeyine ulaştıktan sonra orada sıkışıp kalması haline orta gelir tuzağı denir. Orta gelir tuzağı bir ekonomide kişi başına gelir düzeyinin belirli bir aşamadan öteye gidememesi ya da belirli bir gelir düzeyine ulaştıktan sonra durgunluk içine girilmesini, özetleyen bir yaklaşım. Bu tanımda açık olmayan konu hangi gelir düzeyinin orta gelir düzeyi olarak kabul edilmesi gerektiği meselesidir. Orta gelir tuzağı yaklaşımı ilk kez ortaya atıldığında ABD’de kişi başına düşen gelirin yüzde 20’si ekonomiler açısından orta gelir düzeyi olarak kabul ediliyordu. Bugünkü ölçülere göre ABD’de kişi başına gelir kabaca 50 bin dolar düzeyinde olduğuna ve bunun yüzde 20’si 10 bin dolar ettiğine göre orta gelir düzeyinin karşılığı 10 bin dolar / yıl olarak ortaya çıkıyor.Yani bu açıklamaya göre Türkiye şu anda bırakın gelir açısından aradaki iki rakam arsında bırakalım sıkışmayı şu anda 10 bin doların altına düşmüş pozisyonda olduğumuzdan açıkça daha da fakirleşmiş durumdayız. Normal şartlarda Belirli bir noktadan sonra bir ekonomide kişi başına gelirin arttırılabilmesi için o ekonominin içinde bulunduğu sisteme uygun atılımları yapması gerekiyor.Bu, büyümeden gelişmeye geçiş aşaması. Bir ekonomi büyüyebilir ama bu büyümenin kalitesini kalibre edemezse büyüme gelişmeye dönüşemez. Bu dönüşümü sağlayacak şey yapısal reformlar. Bu reformlar sanıldığının tersine yalnızca ekonomiyle ilgili değil. Eğitimde bilimsel kalite artışının sağlanmasından yargı bağımsızlığına, ifade özgürlüğünün desteklenmesinden vergi yüklerinin düşürülmesine kadar pek çok konu bu kapsamın içine giriyor.

                            *        *         *

Sonuç olarak,Orta gelir tuzağına yakalanmamak için nelerin yapılması gerektiği ekonomik göstergelerden ve istatistiklerden net bir şekilde görülüyor. Mesela, Türkiye’de Ar-Ge harcamalarının milli gelire oranı yüzde 1’in altında bulunuyor. Yüksek gelir grubundaki gelişmiş ekonomilerde bu oran yüzde 1.5 ila 3.5 arasında değişiyor. Demek ki, biz onlar kadar Ar-Ge ve inovasyon yapamıyor, bizi üst kademeye taşıyacak yüksek katma değer ile yüksek teknolojili ürünleri üretemiyoruz. Bu yönde öncelikle zih niyetlerimizin değişmesi gerekiyor.Kişi başına düşen geliri artırabilmek ve orta gelir tuzağından çıkmak için uluslararası işbölümünde katma değeri daha yüksek ürünlerin üretilmesini teşvik eden yeni bir üretim ve kalkınma modelini kurgulayıp, ona uygun reformları hayata geçirmemiz gerekiyor. Bu reformlariçersinde makro düzenlemeler kadar mikro düzenlemelerin, KOBİ’leri verimli kılacak çalışmaların da büyük önemi var. Daha çok yerli hammaddeli, “yerli” katkılı bir üretim modeline ihtiyacımız var.Özellikle marka yaratma konusundaki zaafları mızın bir önce aşılarak ileri seviyedeki gelişmiş ülkelere yetişme azminin en üst düzeyde olmasını sağlamak zorundayız. Bu arada da zaman zaman dillendirilen %5 lik büyüme modelini de  terk edip %7 ve üzerinde olabilecek büyüme modellerine yönelmek zorundayız. Örneğin Orta gelir tuzağında 17 yıl kalan Çin, yüzde 7.5’lik büyüme ortalamasıyla bu tuzaktan çıktı. Orta gelir tuzağında 19 yıl kalan Güney Kore’de bu durumdan yüzde 7.2’lik geçiş dönemi kalkınmasıyla kurtulabildi. Biz de ancak böylesi yüksek büyümeyle bu tuzaktan kurtulabiliriz.