Son birkaç yıldan bu yana süregelen iktisadi kırılganlığın yanı sıra finansal kırılganlıkla eşleşen tabloya ek olarak bir de küresel pandemi koronovirüs Covid-19 vakalarında hızla artış yaşanmasının getirdiği tahribatı tolere etmek üzere hazırlanan önlem paketleri uygulamaya konulsa da  kabaran iktisadi faturası öyle yenilir yutulur gibi değil. Bu kapsamda kamusal açıdan olduğu kadar özel sektör bazında da pandemiden kaynaklı belirsizliklerle ilgili halen sıkıntılar devam ediyor. Bu kapsamda (TPP) Türkiye Patronlar Platformu ve (ASİAD) Avrasya Sanayici ve İşadamları Derneği Genel Başkanı Ömer Faruk BAŞARAN, Küresel Koronavirüs Salgını sebebiyle dünya ekonomilerinde yaşanmak üzere olan ve 1929 Buhranından daha büyük yaralar açması düşünülen küresel ekonomik buhranla mücadelede kamuda tasarrufun önemini hatırlatarak, “Ekonomide kara kışa girmek üzereyiz. Tünelin ucundayız. Tünelden sağlam çıkabilmemiz için kamuda tasarruf tedbirleri almak zorundayız” derken; Küresel pandeminin, tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de birçok konuda dengeleri sarstığını ifade eden Başaran, “Değişen dengelerde siyaset de değişmeli. Bu denli büyük ölçekli bir olayın içerisinde hâlâ değişmeyen şeyler varsa, burada ciddi yanlışlar vardır demektir. Bir şeylerin adam akıllı değişmesi için önce siyasetin yenilenmesi, siyasi bakışın güncellenmesi, yorgun bir siyasi akıl yerine, taze ve dinamik bir siyasi akıl gerekir” şeklindeki açıklaması da kayda geçti.

                                *      *       *

ASİAD Başkanı Ömer Faruk Başaran;” “Dünyada gelir eşitsizliğinin yaygın olduğu ve giderek büyüdüğü bir dönemde ortaya çıkan ‘Koronavirüs İlleti’nin küresel ölçekte yarattığı olumsuz koşullar nedeniyle ekonomide kara kışa girmek üzereyiz. Kaçınılmaz bir şekilde bizi bekleyen o zorlu şartları göğüsleyerek en hafif şekilde atlatabilmek için acilen kamuda tasarruf önlemleri almak zorundayız. Aksi taktirde önümüzde süreçte Lübnan’a dönebiliriz.”sözleri yanıı sıra;” “Dünyada birçok ülke, 1929 Buhranından çok daha büyük yaralar açacağı beklenen küresel pandeminin etkilerinden ancak kamuda tasarrufla, en az seviyede etkilenmeyi düşünürken, bizim de bu konuda ciddi adımlar atarak kamuda tasarrufu tabir yerindeyse bir seferberlik haline getirmemiz ve alacağımız zararı en aza indirmemiz şart görünmektedir.”uyarısına ek olarak,” “Henüz tünele girmedik fakat tünelin ucundayız. 1929’dan sonraki en büyük buhranı ilerleyen günlerde hep birlikte yaşamaya başlayacağız. Ne kadar doğru tedbir alır ve arkasında durursak, geleceğimizi o kadar teminat altına almış olacağız.”şeklindeki vurgulaması da dikkat çekti.

                                *      *       *

Sonuç olarak, Ülkemizin en son 5 yıllık CDS Risk Primi durumuna bakıldığında; Türkiye CDS 5 Yıllık USD (TRGV5YUSAC=R) 600,00 -4,93 -0,81% olduğu dikkate alındığında, bu şartlarda risk priminin oldukça yüksek olması sebebiyle ancak çok yüksek faizle borç bulması söz konusu olduğu kadar borçlanma maliyetinin de çok yüksek olacağı bilinen bir durum. Ekonomi yönetimi Merkez Bankası başta olmak üzere tüm enstrümanlarıyla dolar kurunda 7 TL seviyesini savunuyor. 21 Nisan’dan bu yana 6,97 seviyesi ve üzerinde olan Dolar/TL kuru o günden beri 7 TL’nin de altında. Piyasaya dolar enjekte ederek yapılan bu müdahale aynı zamanda Merkez Bankası’nın döviz rezervlerinin yeterliliğini de gündeme getirdi. Özellikle dış basında çıkan haberler ekonomiyi spekülatif ataklara daha dayanıksız hale getiriyor. Peki Merkez’in rezervleri gerçekten ne durumda? Dış basında konuşulan ne brüt ne de net rezervler. Çünkü net rezervlerin içinde Merkez’in kendi varlığı gibi gösterdiği swap işlemlerinden doğan yükümlülükleri bulunuyor. Bunlar Çin ve Katar Merkez Bankası’ndan takas anlaşmalarıyla edinilen borçlardan oluşuyor. Ancak Merkez, bu borçları varlığına eklerken yükümlülüğüne eklemiyor.Böylece net rezervler tabloda olduğundan büyük görünüyor. Bu nedenle yapılan swap sözleşmelerinden edinilen tutarların ne büyüklükte olduğu önem kazanıyor. Merkez Bankası’nın mevcut durumda swap sözleşmelerinden emaneten elde ettiği 35 milyar dolarlık rezervi bulunuyor. Bunun da Merkez’in gerçek rezervi olmadığı varsayılırsa, Banka’nın gerçekte net rezervi eksiye düşüyor. Özetle tek seçenek kalıyor; o da her dönem gündeme gelen israfın tümüyle önlenerek kamuda top yekün tasarruf önlemlerinin devreye alınması.