Yıllarca yazdık çizdik, anılar yayınladık, şimdi yaşamayan insanları örnek gösterdik, falan filan dedik ama anlatamadık…

Tutturmuşlar bir kurtuluş, Zonguldak’ın kurutuluşuymuş…

Her 21 Haziran geldiğinde bir şeyler yazdık bu konuda, sonra baktık milletten “tın” sesi gelmiyor, “ammaaaaan sana ne be birader, bırak kurtuluşu oynasınlar…” dedik ama bazen öyle yanlış yaklaşımlarla karşılaşıyoruz ki karışmamak elde değil…

Yine öyle oldu,

Yine 21 Haziran’da Fransız işgalinden kurtuluşu oynadılar bu kentte.

102 sene önceki bazı varsayımları gerçekmiş gibi yutturdular!

Sanki 102 sene önce Zonguldak varmış gibi bir de işgalini kakaladılar. Madem öyle 102 senedir niye kutlamıyorsunuz birader? Son 50 yılda mı aklınıza geldi? “Her yerin kurtuluşu var da, Zonguldak’ın niye olmasın” diye kim söyledi?

Şu Zonguldak Belediye meclisinin ilk kurtuluş günü kabulüne ait tutanakları biri çıkartsın da okusun Allah aşkına.

Yüksel Aytaç, eski belediye başkanımız 6 yıl önce 22 Haziran 2017 günü gazetelere yaptığı açıklamada aynen şöyle demiş:

“Zonguldak’ın Kurtuluş Günü bir uydurmacadır”

Eski Belediye Başkanı Yüksel Aytaç kendi döneminde bu konu üstünde Genel Kurmay’dan bile görüş alındığını ancak “böyle bir olay yoktur” cevabının alındığını belirtti.

Sermet Aksu’nun bu konuyu her 21 Haziran’da dile getirdiğini, bunun sonucunda konunun yetkililerce araştırıldığını ve Sermet Aksu’nun öne sürdüğü gibi Zonguldak’ın Kurtuluşu diye bir tarihi olayın geçmişte yaşanmamış olduğunun anlaşıldığını ama buna rağmen halen bazı kesimlerin anlaşılmaz nedenlerle Zonguldak Kurtuluş günü düzenlediklerini ve bunda ısrar ettiklerini söyledi.

Yüksel Aytaç kendi Belediye Başkanlığı döneminde bu konuyu Genel Kurmay’a sorduğunu oradan da “Böyle bir tarihi vaka yoktur, Zonguldak İl merkezinde o dönemlerde kurtuluş gerektirecek bir işgal olmadığı gibi bir çarpışma vs. de yaşanmamıştır, Genel Kurmay’ın kayıtlarında böyle bir vaka yoktur” cevabını aldığını söyledi.

Aytaç; “Ancak yeniden Belediye başkanı olamamam bu konuyu uygulama şansımı bana yaratmadı” diyerek sözlerine son verdi…”

Evet; buyurun…

Bu konuyu en iyi bilen kaynak Genelkurmay değil mi?

O da “yok böyle bir olay” diyor; ama bizim burada birileri “kurtuluş da kurtuluş…” teraneleri estiriyor. Her halde törenlerde nutuk atmak hoşlarına gidiyor…

Bizim Genelkurmaya inanmıyorsanız gidin Fransız Genelkurmayına sorun birader…

Bıktık walla…

Ortaya bir de resim atmışlar; “baaaak Fransız askerleri bilmemne tepesinde çay içiyor” gibilerinden uydurmalar; yahu kardeşim nerede bu Fransızların ordugâhları, nerede dikili bir bayrakları, nerede, nerede?

Kaldı ki biz “Fransız askeri yoktu” demiyoruz ki, evet vardı, ama bu varoluş bir işgal değildi…

Katar’da, Yemen’de, Sudan’da, Kıbrıs’ta vs. Türk askerleri var, şimdi bizimkiler orada işgalci mi? Haaaaa?

Gerçekten bıktık; şu 21 Haziran sadece Uzun Mehmet’i anma günü olsun, bırakın Fransızını mransızını…

Bırakın kardeşim,

Tarihi de rahat bırakın!

VELİAHT EVLENDİ

Çok ama çok yakın bir geçmişte, bir iki hafta önce, Ürdün Veliaht Prensi Hüseyin evlendiiii… Suudi Arap bir zenginin kızını tavladı, aldı…

Hani “Alan memnun satan memnun” derler ya, aynı öyle oldu…  Gelecekte Veliaht ve doğacak çocukları Ürdün Kralından bile zengin olacak, paraya konacaklar çünkü,  gelin hanım da bunun karşılığında durduğu yerde “prenses” oldu…

Suudi kraliyet ailesi ile bağları olduğu söylenen zengin bir işadamının kızı mimar Racva Al Seyf artık hanımefendi değil, prenses hanımefendi.

Bir de;

Sonradan görme saraylı değil… 

Sülaleden!

Düğüne bizden kimse gitmedi ama dünyanın önde gelen politikacıları, kraliyet aileleri, zenginleri menginleri oradaydılar, Ürdün Kralı’nın nazik davetini geri çevirmediler…

Kraliyetin Çerkez muhafızları karşıladı onları…

Düğünün de videoları, fotoğrafları dünya basınında, televizyonlarında saatlerce yayınlandı, yayınlanmaya da devam ediyor. Bizim dikkatimizi çeken şey de şu oldu: Ne Ürdünlü Arapların ne de Suudi Arapların kadınları kızları düğünde öyle çarşaf, çadır vs. gibi giysiler giymemişlerdi. Diğer Arap ülkelerinin de. Araplar çarşafı filan kaldırmışlardı. “Bu çağda dünyaya rezil olmanın ne alemi var” diyen Arap erkeği karısını kızını çağdaş kıyafetlere sokmuştu. Var olan yasaları da çağa uygun olarak değiştirmeye başlamışlardı. Örneğin Suudi Arabistan’da kadınlar artık araç kullanma ehliyeti alabiliyorlar, yanlarında kocaları yokken seyahat edebiliyorlar, yurt dışında bulundukları ülkenin kadınından daha modern giyiniyorlar…

Bizim isimlerinin önlerinde prof. sıfatı bulunan ve zırt pırt kanallara çıkarak millete Müslümanlık dersi veren kimi hocalarımız da hala “kenefe nasıl girilir, girerken hangi dualar okunur, bilmemnereye su kaçarsa oruç bozulur mu” sorularına cevap arıyorlar, kalan zamanlarında da kadını aşağılamak için ellerinden ne gelirse yapıyorlar.

İçlerinde “bırakın diş macununu, misvak kullanın” vaazları bile veren var. İyi be; kıçını da taşa sil bari, ne gereği var tuvalet kağıdının, di mi?

Araplara özeniyorlardı bunlar, şimdi Arap uyandı, bunlar da döndüler oldular Emevici…

Bizde bilinen tanınan isimleriyle; gerici!..