Ve sonunda imamlara gün doğduuuuu…

Ara sıra vaaz vermeye ilaveten bir de minareye tırmanmadan aşağıdan mikrofonla ezan okuyan imamlarımıza bir maaş daha verilebilecek.

Diyanetten aldığı aylığın dışında bir de mezarlığı, yedisi, kırkı, elli ikisi, hatim indirmesi, helva yedirmesi gibi durumlarda da hakk-ı huzur parası alan imam beylerimiz şimdi de okullarda görevlendirilecek.

Her ne kadar tüm ülkenin velileri bu durum karşısında ayağa kalkmış olsalar da, “biz okullarda öğretmen istiyoruz imam-vaiz vs. değil…” deseler de hükümet bildiğiniz gibi “dediğim dedik…”

Akıllı toplum da istenmiyor nasılsa, “cahil olsun bizim olsun” gibi bir çağdışılığı benimsiyorlar. Onun için dayan imamı gitsin…

Zaten seçimde kendilerine çalıştığı için vefa borcu da var Akepe’nin imamlara.

İnşallah tarikat kurslarında bademlenmişleri seçilmez ya da Cübbeli Ahmet Efendinin dediği gibi “bodoslamacılar…” Sonra “tilkiye tavuk sever misin diye sormuşlar?” hikayesini anlatırız birbirimize…

İmam efendiler öyle kafadan gitmeyecek okullara; yazışmalar yapılacak, imzalar atılacak filan; sonunda da imamlara bu çoooook değerli hizmetleri karşılığında belli bir para ödenecek. Üçüncü, dördüncü bir maaş gibi…

Öyle on binlerce öğretmen atama bekliyormuş filan, boş veeeeer; imamlar bu işi de yaparlar di mi yani? Hem de minikler muzır şeyler öğrenecekleri yerde şifa niyetine okunması gereken dualar ile “faideli bilgiler” öğrenirler…

Fizikmiş, kimyaymış, matematikmiş, felsefeymiş boşveeeeeerr…

“Şu bakara iyi makara” felsefesini öğrensinler; büyüyünce ya bakan olurlar, olamazlarla da en azından büyükelçi!..

Peki atama bekleyen öğretmenler ne mi olacak?

Onları da camilere gönderin, cemaate hayatın diğer gerçeklerini öğretsinler… Hemi de Türkçe, herkesin anlayacağı dilden… Bu hocalar cami hocasından fazla dinlenmezlerse ben de Balkayası’ndan aşağı atlarım…

81 YENİ VALİ

Beni bir ağabeyim var Ankaralarda, ara sıra açarım telefonu konuşuruz, son dedikoduları da alırım kendisinden, işime gelenleri, yerel boyutta olanları yazarım kafama göre.

Okuyan okur, okumayan okumaz!

Kimseye zorla bir şey okutacak halimiz yok,  ben bir de gıcığımdır öyle sağa sola telefon açıp “seni yazdım abi, beğendin mi?” diye soran yandan çarklı tiplemelere…

Neyse boş verin, huylu huyundan vazgeçmez, eski çamlar nasıl ki bardak oluyorsa eski çay dağıtıcıları da köşe yazıyor bu memlekette, maalesef böyle ama biz işimize bakalım. “81 yeni vali” dedik ya, işte cumhurbaşkanımız yeni döneminde yeni isimlerle çalışmak istiyormuş. Önce tepedekilerden başlamış, yavaş yavaş aşağı inecekmiş; silsile Valiler, Emniyet Müdürleri, Genel Müdürler filan diye devam edecekmiş. Bir ay içinde de bu iş bitecekmiiiiş!

Yalnız bir sorun varmış;

Akepe’nin elinde bu kadar “manevi görüşlere yatkın kadro” yokmuş… Eldekilerin bir kısmı da  sonradan olma, yani sahte, yani “yaranabileyimci”

N’olcak şimdi? Gel de çık işin içinden, gel de ayır pirincin taşını…

Ankara’daki abim diyor ki; “geniş kapsamlı atamalar yapılacak, kendi adamları ana merkezlere; daha az önem arz eden merkezlere de yandaş partiler vs…”

Abim böyle dedi,

Zonguldak konusunda da bir şeyler söyledi…

Neler mi dedi?

Eccük bekleyin;

Bir dahakine,

O kadana!..

BİZE AKILLI VE ÖNGÖRÜLÜ ADAM GEREK

Zonguldak halkı enayi yerine konuluyor,

Düzen denetleme yok, canı isteyen istediği fiyata istediğini satıyor, kazık vatandaşa giriyor, belediyenin zabıtası işyerlerine asılmayan fiyat tarifelerinin hesabını bile sormuyor…

Yaz geliyor, bekleyin görün, yine Kapuz’un üç bin dört bin kişinin sabahtan akşama kadar işeyip kirlettiği denizine muhtaç kalacağız,

Orta kapuz Tersane plajları yine halka kazandırılamadı, bizde öngörülü ve halkın iyiliğini isteyen yöneticiler yok çünkü…

Bir Türkali plajının önemini kavrayamadılar, zeka ve öngörü meselesi tabii ki…

Bütün Türkiye turizme yönelmiş, en ücra ilçelerde bile muazzam tesisler yapılmış, bizimkiler yan gelip yatmış…

Limanı bile değerlendiremiyoruz limanı, o limanı küçük çaplı bir marinaya çevirip, gelecek yat, kotra vs. kurvaziyer servislere elektrik su verebilecek montajları yapamıyoruz, atıklarını alamıyoruz, en acısı da ne biliyor musunuz? Limanın bir tarafı halkın oturup nefes alabileceği gezi alanları gibi, diğer taraf ise kömür yükleme boşaltma tesisi… Bir Zonguldak kadar alan bizim gibi avanaklarla alay ediyor öyle oradan. Adama gülerler adama! Birisi çıkıp da “alın kömürünüzü gidin Eren limanına boşaltın birader” diyemiyor.

Şunu diyorlar; “TTK limandan para kazanıyormuş…”

Ülen, Ro Ro’lar bile Düzce’ye ve civarı sahillere kaydı, sen ne para kazanmasından bahsediyorsun, kaldı ki TTK’nın asli görevi liman işletmeciliği mi, kömür çıkartmak mı, haaa?

Bazen kızıyorum da birilerine “dangalak” diyorum, kızıyorlar…

Gel de deme birader!