Kesin aday listeleri belirlendi, peyderpey Pazar öğle saatleri itibarıyla da basın ve diğer sitelerde yayınlandı…
Beğenirsiniz beğenmezsiniz hatta sempatizanı olduğunuz partiniz için “çakmışım böyle listeye…” de diyebilirsiniz ama bildiğiniz gibi her zaman olduğu şekliyle temayül memayül hikâye; genel başkan ne derse o oluyoooor…
Yalan mı?
Dost çevremizde yaptığımız ilk yoklama sonucu önümüze gelen CHP listesi beğenildi. Diğer partilerin listelerine sonraki yazılarımızda değineceğiz…
Bu günkü işimiz CHP listeleri.
Listedeki CHP’lilerin her biri okumuş etmiş, genel kültür sahibi, vizyonları olan insanlar…
Referansları tarikatlardan, hacılardan hocalardan değil…
Ülkenin aydın yüzü bu isimler!
Bakmayın siz “şu kimmiş, bu kimmiş…” gibi provokatif çıkışlara ya da yerini beğenmeyenlerin timsah gözyaşlarına, ne demiş atalarımız; “mabadına güvenmeyen porsuk suya dalmaz…”
Yani madem bu işe soyundun, çıplak da kalabilirsin…
Çalış çabala, sıranı kazandır, sen de tarihe geç; di mi?
CHP böyle bir listeyle normal şartlarda fark atması gerekir, ama seçmen vatandaşlan arasında futbol takımı tutar gibi parti tutanlar var, şartlanmışlar var, bağnazlar var, makarnacılar var, sabit fikirli uyurgezerler var; bunlar nedeniyle CHP’nin atacağı fark belki yarım puan veya bir puan az olabilir ama fark kesinlikle olur.
CHP’den sonra gelecek olan parti mi?
İYİ Parti de olabilir, AKP de.
Ama bana mecburen AKP gibi geliyor.
Ne de olsa iktidar, bunun sağlayacağı olanaklar var, bence bir vekile bu nedenle İYİ parti ile ortaklar…
Peki ya MHP?
Genel Başkanları eliyle erozyona uğratılmış olan, fırıldak Kubi’ye ters takla attıracak sapmalarla sürekli gündeme gelen MHP, AKP’ye destek vereceğini açıklamış bulunan DSP’nin başına gelen gibi, tabanında büyük bir çöküşün ders vereceği bir politik oluşum.  Gururlu olanlar çekti gitti zamanında, kalanlar da kara kara düşünüyor ama “belki” diyerek bir sürpriz peşinde de koşmayı sürdürüyorlar.
Ama, hani ne derler; “fakirin ümidi…”
İşte ele!
MHP içinse söyleyebileceğimiz son söz; bu oyunda yoklar!
Bakın, MHP Zonguldak Milletvekili 1’inci sıra adayı Murat Kotra, seçim çalışmaları kapsamında AKP İl Başkanlığı tarafından Gazipaşa Caddesine açılan seçim bürosuna geçtiğimiz hafta sonu nezaket ziyaretinde bulundu.
Kim karşıladı kendisini, ortağı AKP’den kim vardı? Peşinde kim vardı?
Kotra’yı İl Teşkilat Başkan Yardımcısı Fatih Kazancı ile Merkez İlçe Başkanı Hüseyin Yıldız karşıladı. Birkaç tanede üye, ya da partili… Peşinde de kimse yoktu, kaldırımlarda yürürken kendisine bakanlar “kim bu vatandaş?” bile demiyorlardı… 
Böyle mi olmalıydı, böyle mi yapılmalıydı MHP’nin 1. Sıra adayına?
Dedik ya; Kotra’nın işi zor!
Oyunda kalmak istiyorsa, oyunu kurallarına göre oynamalı;
Yani;
Bol bol reklam; direklere, duvarlara, billboardlara ve basına… 
Yoksa yok!
Evet; seçim kapıda ve gündemler de hep bu yönde oluşacak, her kes bir şeyler yazacak çizecek ve elbette biz de, şimdilik politika bu kadar…
TANGO
Bu yazımızı güncelleme gereği duydum, şöyle;
Son yıllarda eğitim sistemimiz mevcut iktidarın arzuları doğrultusunda bol bol niteliksiz eleman yetiştiriyor biliyorsunuz…
Bu elemanlar öyle tango, vals, vs. gibi salon danslarından bîhaber, davul zurna eşliğinde “haydeeeee…” diye naralar atıp kendilerini izlediklerini sandıkları kızlara hava atan maganda takımlarını oluşturuyor.
Mehter takımı izlemenin doğal sonucu olarak çağdaş medeniyetlerin eğlence kültürünü sindirememiş bu kesime “tango nedir?” diye sorarsanız “Afrika’da yetişen bir ot türü” cevabını almanız sizi şaşırtmasın…
Zaten 1400 küsur senedir dini kadının saçının teline bağlayan yobaz takımının “kızlarla erkekler bir arada oynayamaz, eğlenemez, dans filan edemez…” söylemleriyle aşılanmaya başlanmış bir nesli “acaba nasıl kurtarırız?” sorusunu bunlara sorarsanız eğer; “ilahi dinlesinler, kendi kendilerini kurtarsınlar” yanıtını alırsınız…
Çünkü bunlar da, bunların akıl hocaları da hiç unutulmayacak ZORRO filminin yine insanlık var oldukça yaşayacak dans sahnesinde AntonioBanderas ile CatherinaZeta-Jones’u tango yaparken izlememişler ki… Yine AntonioBanderas’ın“TakeTheLead” filmindeki tango sahnesini… Al Pacino’nun “kör adam” rolünü üstlendiği “TheScent Of a Woman” filmindeki tango sahnesinden uzaktan yakından haberleri yoktur… Portekizli bir çingeneyi dönemin gündemine taşımış CesarioEvora ile dünyaya nam salmış “Tango toEvora” bunların düşlerini bile süslemez ama ne zaman ki bu parçayı “Çok uzaklarda” ismiyle Nilüfer’in Türkçemize ve müziğimize kazandırmış olduğunu kulaklarına fısıldarsanız “heeeee, bildim, güzeldir” cümlesi pişkin bir sırıtıkla bunların dudaklarından dökülür…
Vals’ten de mi örnek verelim?
Dimitri Shostakovich’in “The Second Waltz” namlı ünlü müziği ve bu dansın yer aldığı filmdeki ünlü sinema yıldızlarının bu parçayla vals yapmaları hiçbir toplu zikir ile karşılaştırılamaz bile…
Böyle bu işler…
Gerçi bizim yerli malı bazı filmlerde de tango, vals sahneleri yer alıyor ama bu işleri bilen bir rejisör, yönetmen filan bu sahneleri görse insanlık adına utanç duyar… Ne yazık ki böyle! Kültür meselesi bu işler kültür…
Kafkaslardan dünyaya dağılan şahane ritimli, izlemeye doyamayacağınız güzellikte figürlerle süslenmiş, el ve ayak hareketlerinin eşsiz uyumu ile taçlanmış halk dansları dağıldığı her ülkede yerel, yöresel birer dans şaheseri olmuş, Tango olmuş, Vals olmuş; ama Karadeniz’in kuzeyinden doğru yüzyıllar önce başlamış olan bu dağılımdan bizim topraklarımızın kültürel aktiviteleri ne yazık ki payını alamamış. Davul zurnaya mahkum edilmiş bir toplumun bireyleri olmaktan biraz biraz Karadeniz Horonu, Ege Zeybeği, Çiftetelli ile kurtulmaya çalışmışız o kadar. Gerçi bunları Yunan Halk Dansları ekipleri de kendi yöresel halk oyunları kapsamında oynuyor ama; hadi biraz milliyetçilik yapalım; bizimkiler daha güzel!..
Eveeeeet;
O günlerden bu günlere geldik…
Kültürsüzlük sardı dört bir yanımızı, maganda olarak yetiştirilmek istenen bir toplumun bireyleri olmaya zorluyorlar bizi, çünkü etraflarında çağdaş ve akıllı insanlar görmek istemeyen bir tuhaf zihniyetin pençesindeyiz…
Ekranlarda tongolar, valsler yok…
Mehter takımı gırla… 
Mehter takımını küçümsemiyoruz da, bu kadar sıklıkla ve belediyelerin kalitesiz gruplarının izlettirilmesi adamı bayıyor…
Neyse, kısa keselim…
Bakın nereden nerelere akıyor sözcükler, kimimiz anlıyoruz, kimimiz de “gereğini yaparız” diyoruz. Öyle olacak gibi. Gereği yapılacak, böyle gitmez. Toplum bu kadar gerilmez. Bu günler geçecek. Vizyona tangolardan “Son Tango” girecek. İzlediniz mi, izlemediniz mi bilmiyorum ama böyle bir son tango konulu film Fransa’da geçiyordu, Paris’teydi; adı “Paris’te son tango” idi…
Bizimkisi ise burada;
Türkiye’de!..