Şu CHP’yi bir türlü anlamıyoruz, bir o yana, bir bu yana, bir türlü bir karar alamamanın sancısı dokuz doğurtturuyor insanlara.

Bir belediye başkan adayı belirleyecekler, “ön seçim olsun”, aradan bir kaç gün geçer “olmasın”, bir süre sonra “olsun ama şu isimler girsin…”

Allallalllaaaaa,,,

N’oluyo kardeşim?

Quo vadis CHP?

Karar ver artık!..

“Biz de demokrasi var” diyen sensin,  sonra da ön seçime girecek isimlere kısıtlama getiren de sensin…

Aday adaylarını birbirine düşüren de!

Birisinin bişeyini mi beğenmedin; yoksa bir başkasına angaje mi oldun? Birilerine söz mü verdin yoksa, haaa?

Haaaa, sürpriz  biri mi var yoksa?

Bakın buradan söylüyorum, o üyelere emrivaki yaptığınız üç kişi içinden seçimden seçime buralara kadar zahmet edip yoklama macunu çeken isim için  “partiden istifa ederim de o kişiye oy vermem” diyen vatandaş sayısını hiç aklına getirdin mi? Veya mevcut Başkana tepki göstererek bu kez CHP’ye yönelebilecek olan AKP’li ya da İYİ Partili seçmen kitlesinin hangi isme ters baktığını hiç düşündün mü?

Aklını başına al CHP, 2019 hezimetini unutma…

Ya tüm aday adaylarının katılacağı bir önseçim, sürprizi mürprizi…

Ya da ilk gireceği seçimi kaybedecek bir yönetim…

İkisinden birini seç!

 ZONGULDAK’TA KAST SİSTEMİ

Tarihi bir Hindu geleneği olarak felsefe ve tarih derslerinde öğrendiğimiz Kast sisteminin benzer uygulamaları Osmanlı’da da vardı.

Özellikle de İstanbul’da…

“İstanbul Beyefendisi” olarak literatürümüze girmiş olan kibar ve centilmen erkeklerimizle “Osmanlı kadını” olarak adlandırdığımız çarşafsız türbansız, saçını şeffaf bir renkli tül ile örtmüş hanımlarımız, yaşadıkları dönemlerinde “üst sınıf” ve “asil” olarak nitelendirilen elit bir toplumsal tabakanın halka yansımasıydılar.

Kast olayının üst sınıfı gibi yani…

Yakın geçmişimize kadar süregeldi bu sınıflandırma; siz istediğiniz kadar “toplumda herkes eşittir” diye bas bas bağırın, gözle görünen ve hissedilen bir ayrımcılık daha düne kadar yaşandı…

Bir İstanbul vardı; bir de Taşra vardı…

Taşrada da yerlisi vardı, yabancısı vardı!

Zonguldak’ta da öyle…

Küçüklüğümüzde, ilkokula başlamadan ve başladıktan hemen sonra annemizin elinden tutarak götürüldüğümüz komşu veya akraba gezmelerinde hanımların dedikoduları hep Laz Eminler, Barlılar, Kürt Ali Beyler, Araplar, Çakaloğlu, Hulusi Çavuş, Türk Ahmet, Yağcılar, Günerler, Şeker Ali, Taşçıoğulları ve daha nice adını şimdi hatırlayamadığım bu kentin ilk yerleşik aileleri üstüneydi…

Varsaydığımız kast sisteminin en üstündeki ailelerdi bunlar!

Yok “Filyos yenge şöyle yapmış…” veya “Laz Eminin gelini böyle demiş…” ya da “Aziz Çavuş’un torunu İstanbul’a gitmiş…”  gibi günün önemli başlıkları tartışılırdı ev ziyaretlerinde çünkü daha halk televizyon ve tv dizileriyle tanışmak şerefine ermemişti…

Genelde ticaret ile uğraşan bu aileler dışındakiler de işçi ve memur aileleriydiler, onların da içinde Zonguldak’’ın ilk gelenleri vardı ama hissedilen bir kast sisteminin daha alt sıralamalarında yer alırlardı.

Dönemin kömür şirketinin mühendisleri ve yöneticileri ise başka bir gruptu, saygı görürlerdi…

Bakın nereden nereye geldik, ben aslında geçtiğimiz hafta yitirdiğimiz Afitap Kaya için bir başsağlığı yazısı yazacaktım, ne de olsa akraba sayılırdık, gençliğimiz Deniz Kulübünde geçmişti, babası Adnan Kaya’yı pek tanımazdım, öldüğünde küçüktüm ama Araplardan Aziz Çavuş ahfadından olduğunu bilirdim, benim anneannem de Aziz Çavuş’un kardeşi Ahmet Çavuş’un kızıydı, filan falan işte neyse… Afitap’ın kızları geldi, Fener Camisinde anmasını yaptılar, gittim tanıştım, başsağlığı diledim, diğer gelenlerin tanıdık olanlarıyla konuştum, görüştüm ve şunu fark ettim; soylar, aileler, geçmişin bu kentin tarihine mal olmuş isimleri… Hepsi mazide kalmış ve kalmaya da devam ediyor… Asimilasyon denen kavram almış bunları çarkının dişlileri arasına öğütüyor… Ve kast denen sistem günümüzde iki gruba dönüşüyor, çok fakirler ve çok zenginler olarak ortaya çıkan bu grupların özelliklerini ve tiplerini burada anlatmak istemiyorum, siz anlamışsınızdır… Eski kültürlü Zonguldak yok artık, lümpen burjuvazisi ile karışık bir maganda takımı giriyor her görüntüye buralarda…

Yine uzattık konuyu;

Her neyse…

Konumuz rahmetli Afitap Kaya

Afitap için üzüntüm büyük, geride bıraktıklarına da sabırlar dilerim, çocuklarına da…

Zonguldak dışında benim gibi üzülen akrabalara da buradan selam;

Tanısalar da, tanımasalar da…

İmza: SermetZübeyde’nin oğlu, Feride’nin torunu…