Zonguldak’ın gazetecileri olarak, kalemimizi yıllardır kömür karasıyla değil, gerçeğin ağırlığıyla yoğurduk. Ancak bugün hep birlikte itiraf etmeliyiz ki; gazetecilik, hakikatin peşinden giden bir meslek olmaktan uzaklaşıyor. Zonguldak’taki gazetecilerle, mesleğimizin bugününü ve geleceğini konuşmak istedik. Cevaplar çarpıcı, içten ve düşündürücüydü. Çünkü bu sorunun cevabı hepimizin yüreğinde kanayan aynı yarayı gösteriyordu: Gazetecilik “bir şey” kaybetti ve biz hala tam olarak neyin eksildiğini konuşuyoruz.

Hakikatin izinden, reytingin gölgesine…

BİR MESLEK NEYİ KAYBEDERSE ÇÖKER?

Kimi “güven” dedi, kimi “merak”, kimi “etik”, kimi “onur”. Ortaklaştığımız en temel kayıp ise “hakikatin izinde yürümek”ti. Susma Gazetesi’nden Talip Oruç’un ifadesiyle; “Kalabalığa göre şekil almayan, iktidarın gölgesine sığınmayan bir gazetecilik anlayışı” yok oluyor. Çünkü artık doğruluk değil, hız; kamu yararı değil, tıklanma; emek değil, algı konuşuluyor.

Anka Haber Ajansı'ndan Ersen Berk Çelik, gazeteciliğin kaybettiği “güven”in yalnızca kamuoyuna değil, gazetecinin kendi meslektaşına da yabancılaşmasından kaynaklandığını söylüyor. Birçok meslektaşımız gibi o da çözümün, dijital çağda “bağımsızlık” ve “etik” ilkelerle yeniden sahaya dönmekte yattığına inanıyor.

PEKİ YA EMEK?

Bir başka kaybımız da gazetecinin emeğine duyulan saygı. Pusula Gazetesi'nden Öznur Güneş ve Şafak Gazetesi’nden Arife Güleryüz’ün ortak kaygısı burada düğümleniyor: “Emek hırsızlığı.” Haberin izini süren muhabirin emeği, masa başında, kopyala-yapıştırla çalınıyor. Meslek içi rekabet, meslek ahlakının önüne geçmiş durumda. Editör Duygu Elma Özfidan ise işaret ediyor: “Önce gazeteci saygısını kaybetti, sonra gazetecilik.” Birbirimize olan saygının kaybı, dışarıdan beklenen itibarı imkânsız kılıyor.

“Gazeteci kalemini satmamalı” diyor Çağlayan Gazetesi'nden Cengiz Çağlayan. Ancak gerçek şu: Basın emekçileri ekonomik baskılar altında eziliyor. Gazeteci arkadaşımız Melisa Sapaz’ın sözleri çarpıcı: “Aldığımız maaşlar maaş değil. Tatil lüks oldu. Saygı yok.” Adalet ve Kalkınma Partisi Basın Bürosu’ndan Emre Can Bayram ise ekonomik koşulların mesleği eritip saygınlığını yok ettiğini söylüyor. Selçuk Koçaklı da ekliyor: “Basın kendine saygı duymazsa, kimseden saygı beklememeli.”

GÖRÜNMEZ KAHRAMANLAR GÖLGEDE KALDI

İhlas Haber Ajansı’ndan Onur Altındağ’ın tespiti ise mesleğin evrildiği yeri gösteriyor: “Gazeteci, haberi aktaran değil; önünde duran, kendini parlatan bir figür haline geldi.” Haber değerini yitiriyor; onun yerine, o haberi kim sunduğu konuşuluyor. Görünmeyen muhabir, görünmez kalıyor.

AMA TÜM BU ÇÖKÜŞE RAĞMEN HALA UMUT VAR

Gazeteci İlknur Yılmaz İpekçi’nin dediği gibi: “Bu iş sadece severek yapılır.” Lokman Gül, “Yapmayanları ifşa edelim, Zonguldak’ta birilerinin baş olduğunu herkes görsün” derken mesleğin yeniden kamu yararı adına hareket etmesi gerektiğini hatırlatıyor.

Ve belki de asıl çıkış yolu burada:

“BİRLİK”

Ali Cinal, Zonguldak’ta bir zamanlar dini bayramda bile birlikte hareket eden gazetecilerin, bugün tek ses olamadığını, birbirlerine saygı duyamadığını söylüyor. Haklı. Çünkü hiçbir gazeteci, başka bir gazeteciyi küçük düşürerek yükselemez. Ortak sorunlarımız için ortak manşet atamazsak, sesimiz yankılanmaz. Karaelmas Gazeteciler Derneği bu nedenle var: Ortak dertleri ortak sesle dillendirmek için.

Gazetecilik bitmedi. Ama kabuk değiştirdi. Merakını yitirmiş, dik duruşunu unutmuş, onurunu savunamamış olabilir. Ancak yeniden “hakikatin tarafı” olmayı seçersek; doğruyu, her koşulda yazma cesaretini taşırsak; rekabet yerine dayanışmayı, kıskanmak yerine paylaşmayı seçersek — gazetecilik yine ayağa kalkar.

Ve son olarak, gazetecilik alanında uzun yıllardır mücadele yürüten Turhan Oral, mesleğin bugün geldiği noktayı demokrasi düzeyiyle ilişkilendiriyor. Oral’a göre gazetecilik, tarihsel olarak demokrasinin gelişimiyle birlikte anlam kazanmış bir meslek. Ancak bugün Türkiye'de basının karşılaştığı sorunlar, doğrudan demokrasinin işleyişindeki aksaklıklardan besleniyor.

Ve unutmayalım:

Gerçek yazıldıkça, gazetecilik yaşayacaktır.

Bu dernek, bu gazete ve bu şehir; hala o gerçeği taşıyan kalemlere sahip.

++++++

Susma Gazetesi Çaycuma Muhabiri Talip Oruç: “Gazeteciliğin en büyük kaybı, sanırım hakikatin peşinden gitme kararlılığı oldu. Eskiden bir haberi yazmadan önce defalarca teyit eder, toplumun vicdanını gözetirdik. Şimdi ise hız, reyting ve tıklanma uğruna bu değerler yıprandı. Oysa gazeteciliği ayağa kaldıracak olan yine o eski duruş: Doğruyu, bedeli ne olursa olsun söyleme cesareti. Kalabalığa göre şekil almayan, iktidarın gölgesine sığınmayan bir gazetecilik anlayışı... Başka türlüsü sadece gürültü olur.”

++++

Hürdüşün İmtiyaz Sahibi Lokman Gül: “Şehir için yapılması gerekenleri dile getirilip yapmayanları ifşa edelim Zonguldak’ta başının olduğunu birileri görmeli.”

++++

Anka Haber Ajansı Zonguldak Temsilcisi Ersen Berk Çelik: “Gazeteciliğin dünden bugüne en çok kaybettiği şey ‘güven’ oldu. Ne yazık ki, bilgi kirliliğiyle dolu dijital çağda, kamuoyunun gözünde gazeteciyle dedikoducu, haberle algı arasındaki çizgi bulanıklaştı. Oysa gazetecilik; doğruya, gerçeğe ve kamu yararına adanmış bir meslektir. Ne sansasyonel başlıklar ne de ‘tıklanma’ rekabeti bu mesleğin özünü yansıtmaz. Ancak her kayıp, bir uyanışı da beraberinde getirir. Mesleği yeniden ayağa kaldıracak olan şey, ‘bağımsızlık’ ve ‘etik’ ilkelerde ısrarcı olmaktır. Genç gazetecilerin dijital çağın imkânlarını kullanarak sahaya dönmesi, yerel hikâyelere kulak vermesi ve halkın gündemini yansıtan içerikler üretmesi en büyük umut kaynağımızdır. Gazeteciliğin gerçek gücü; iktidar karşısında eğilmeyen kalemlerde, halkın sesi olma cesaretini gösteren yüreklerde gizlidir. Bu cesaret yaşadıkça gazetecilik de yaşayacaktır. Karaelmas Gazeteciler Derneği'nin bu anlamlı çağrısı, mesleğe duyulan inancı diri tutuyor. Hep birlikte daha şeffaf, daha güçlü ve daha vicdanlı bir medya için çalışacağımıza inanıyorum.”

++++

Pusula Gazetesi Yazı İşleri Müdürü Öznur Güneş, “Gazetecilik, herkesin internet sitesi açarak yapabileceği bir meslek değil. Bu meslek olayların içinde öğrenilir. Son zamanlarda biraz çalışma şekli değişti. Emek hırsızlığı çoğaldı. Haber paylaşmayan arkadaşlar haberlerimizi çaldı. Birbirimizi hazmedemez duruma geldik. Meslek etiği olarak bir başka meslektaşımızın haberini yalanlamamız gerekiyor! Bunu farklı bir görüş olarak kabul etmeliyiz. Şehrin önemli sorunları için ortak manşet atmalıyız. Yanlışın üzerine hep birlikte gitmeliyiz. Haber yarışı yapmalıyız.”

++++

Şafak Gazetesi Editörü Arife Güleryüz: “Gazetecilik, dünden bugüne en çok güvenilirlik ve bağımsızlık duygusunu kaybetti. Eskiden haberin kaynağı, tarafsızlığı ve doğruluğu tartışmasız bir değerdi; şimdi ise haberin kime hizmet ettiği, hangi algıya katkı sunduğu görülüyor. Özellikle de dijital çağda hız, doğruluğun önüne geçti. önce doğru haber ilkesi yerine önce tıklanmaya yenildi. Tıklanma uğruna haberlerin doğru kaynağı olmadan tabiri caizse ‘uydurma’ niteliğinde haberler çoğaldı.  Özellikle de sahada çalışan muhabirlerin haberleri çalınarak ‘emek hırsızlığı’ yapıldığı ve o emeğin üzerinden de tık kazanmalar mesleğin değer kaybetmesine de neden oldu.”

++++

Sürmanşet Gazetesi Muhabiri Buse Akbıyık: “Çağın değişmesi teknolojinin gelişmesi ile medyanın da dinamikleri evrildi. Daha çok üretmek daha iyi anlamına gelmeye başladı. Bu “çok”luğa ve bunun hızına düşmek basın hayatında birçok gazetecinin merakını köreltti bence. İstemeyerek de olsa. Gazetecinin en önemli silahlarından biri merak olmuştur bana göre. Birçok şeyin doğmasına sebeptir. Ancak dolaylı ya da doğrudan etkenler var ama ben “merak” kaybedildi derdim buna. Kaybettirildi ya da.”

++++

Tecrübeli ve yaptığı haberlerle kente yön veren Gazeteci Doğan Gönüllü: “Daha çok izlenme kaygısı(reyting) ve beraberindeki popülist rekabet, diğer tüm kaygıların önüne geçtiği sürece bu ve benzeri sorunları ne yazık ki yaşamaya devam edeceğiz. Yapay zekanın sağlayacağı rekabet veya fırsat ise başka bir tartışma konusu… Hazırlıklı olmalıyız. İyi geceler diliyorum…”

+++++

Çınar Gazetesi İmtiyaz Sahibi Ali Cinal: “Bir dönemler gazetecilik, titizlikle işlenen bir zanaattı. Tipo tekniğiyle hazırlanan gazetelerde çok nadir fotoğraf klişe olarak kullanılır, haberin her satırı, 5N1K kuralına uygun biçimde hazırlanırdı. Fotoğrafsız gazeteler 5-6 bin baskı yapıyordu. Bugün istemediğin kadar görsel olsa da gazeteler okunmuyor. Teknolojik gelişmeler, haberciliği ışık hızında dönüşüme uğrattı. Sosyal medya mecraları, herkesin "gazeteci" olduğu, haberin doğruluğunun değil yayılma hızının önemli olduğu bir zemine dönüştü. Bu dönüşüm ne yazık ki gazeteciliğin temel ilkelerini de zedeledi. En basitinden, haberin omurgası olan 5N1K kuralı dahi çoğu zaman hiçe sayılıyor; çünkü hız, doğruluğun önüne geçmiş durumda. Ekonomik koşullar da basın sektörünü derinden sarstı. Maddi zorluklar gazetecileri tarafsızlıktan uzaklaştırarak farklı çıkar gruplarına yakınlaşmaya itti. Bu da mesleğin en temel değerlerinden biri olan güvenilirliği neredeyse yok etti. Özellikle yazılı basın bu dönüşümden en ağır darbeyi aldı. Bir zamanlar bayram tatilinin ilk uygulandığı şehir olan Zonguldak’ta bile, bugün gazetecilik neredeyse yok olma noktasına geldi. Ne yazık ki emek hırsızlığı, fikir çalınması, kaynak belirtmeden haber alma gibi etik dışı davranışlar da yaygınlaştı.

Peki bu durum düzelebilir mi? sorusu ise maalesef hayır. Bu saatten sonra, özellikle Zonguldak gibi ekonomik ve sosyal olarak zorlanan illerde gazeteciliği eski onurlu konumuna döndürmek neredeyse imkânsız görünüyor. Çünkü birliktelik sağlayamıyoruz. Zonguldak'ta ilk kez gazeteciler dini bayramda izin yapmıştı. O gün resmi ilan alan gazete sayısı çoktu ama bugün merkezde tek gazetede resmi ilanlar toplansa da bayram izni için birliktelik sağlanamadı. Bir dip not olarak ta gazeteciler birbirlerine hakkında belden aşağı iğrenç yazılar yazdığı bir dönemde kamuoyu ya da okurlardan güven beklemek doğru olmasa gerek. Güven için öncelikle birbirimize saygımız olması gerektiğini düşünüyorum.”

++++

Halkın Sesi Gazetesi Spor Müdürü Selçuk Koçaklı: “Gazetecilere güven 10 yıl önce bazı kişi ve kişiler yüzünden bitti. 50- 500 lira ver basına her şeyi yazdırırız ifadelerini hepimiz duymuş ve duymaya da devam ediyoruz. Hangi toplantıya gitsek konuşan kişi ve kişiler basını ağzına bile almıyor. Eskiden sayın valim, sayın belediye başkanım vs. son olarak da ‘Zonguldak’ımızın güzide basın mensupları’ diye söylenirdi. Kısacası gazetecilere olan saygı tam anlamı ile bittiğini görüyoruz. Birde gazete olayları kapanınca birçok gazeteci Kısacası bazı masa başı çalışanları izinsiz haberleri alırken, haberi değiştirmeden rahatça kendi haberiymiş gibi ismini yazmaları da emek verenleri çileden çıkarıyor.  Basın olarak önce kendimize saygımız olmalı ama onu da çok başaramadığımızı görüyoruz.”

BASIN OLARAK KENDİMİZE SAYGIMIZ OLURSA HERKES DE BİZE SAYGI GÖSTERİR.”

+++++

Pusula Gazetesi Editörü Duygu Elma Özfidan, “Bence ilk önce gazeteci saygısını kaybetti, sonra da gazetecilik. İlk olarak toplumda gazetecinin yeri değiştirilmeli ve önemi yeniden hatırlatılmalı. Evet çağ değişti, internet gücü ilerledi, teknoloji şekil değiştirdi. Bununla birlikte gazetecilik çok farklı noktalara gelebilir. Ama bu mesleğin içinde kolay yol seçiliyor. Ne yazık ki bunun adı da emek hırsızlığı oluyor. Bu konu aslında sizi sadece gazeteci olarak değil insan olarak da toplum önünde farklı bir kimlik kazandırıyor ve ne yazık ki olumsuz…Önce gazeteci sonra gazetecilik mesleği için farklı adımlar atmak gerek bence. Ama bu adımda ben alaylıyım, ben mektepliyim tartışması yaşanmamalı. Herkes birbirinden bir şey kazanma odaklı olmalı ve gelişen dijital teknolojilerle de birlikte bu kötü görüntüyü yok etmeli..”

Gazetecilik mesleğine uzun yıllar hizmet veren ve günümüzde BAKKA’da görev yapan İlknur Yılmaz İpekçi, “Meslekten ayrılmış ama halen içinde gibi yakından takip eden biri olarak dostluk - güven duygularının azaldığını NET görüyorum.  Bu iş sadece severek yapılır.. Birilerinin üzerine basarak, çalarak, yalan dolanla değil kendini ispat edilerek yapılır.. Yaptığın haberle gurur duyuyorsan işte o zaman her şey düzelir..”

+++

Demirören Haber Ajansı Zonguldak Muhabiri Ali Sencer Arslan: “Gazetecilik, bilgi verme kaygısını kaybetti. İnsanlar; gazeteleri, gazetecileri desteklemeyince, gazete sahipleri ekonomik şartlara teslim olmak zorunda kalıp özgürlüğünü kaybetti.  Gazetecilik ruhunu kaybettiğindeyse insanlar, gerçekliği kaybetti.”

++++

Çağlayan Gazetesi İmtiyaz Sahibi Cengiz Çağlayan: “Gazeteci onu bunu bilmem kalemini satmamalı onurlu ayaklar altına almamalı.”

++++

Zonguldak’ta 10 yılı aşkın süre çeşitli gazetelerde görev yapan, günümüzde Adalet ve Kalkınma Partisi Basın Bürosu ile İhlas Haber Ajansı’nda mesleğini sürdüren Emre Can Bayram: “Gazeteciliğin bitme noktalarından bence en önemlisi ekonomik sebepler zaman zaman asgari ücret altında alınan maaşlar ve açlık sınırının altında kalan yaşam standartları gazeteciliği bitirdi. Eskiden saygınlığın en önde gelen isimlerinden olan gazetecilik artık kimse tarafından önemsenmeyen duruma geldi.”

++++

Zonguldak’ta Z Haber’de görev yaptıktan sonra Ankara’da mesleğini sürdüren Melisa Sapaz: “Tabi ki arkadaşlar söylenecek her şeyi söylemiş ama meslekte 3 yıldır var olan biri olarak şunu söylemek istiyorum, değer görmüyoruz. Aldığımız maaşlar maaş değil ve her alanda kullanılmak zorunda kalıyoruz. Gazeteci sadece gazeteci olmuyor, editör oluyor, reklamcı oluyor daha başka başka şeyler.. bir sürü yeni mezunu var ancak iş bulamıyor, iş bulup çalışanlardan bir süre sonra meslekten vazgeçiyor. Önceden basın denildiği zaman BİR saygınlık varmış sanırım, şimdi o saygı dediğimiz olay yok. Meslekte bir yerlere gelmeniz için genel de kurumlarda çok iyi torpiliniz olması gerekiyor kimse artık sizin başarılı işlerinize bakmıyor. Zaten can güvenliğimiz hiç bir zaman olmuyor onu da geçtim, tatil yapmak bile lüks haline dönüşüyor. Sanki gazeteci insan değilmiş gibi kısacası ne hak ettiğimizi paraları alıyoruz, ne de hak ettiğimiz değeri görüyoruz”

++++

İhlas Haber Ajansı Zonguldak Temsilcisi Onur Altındağ: “Gazetecilik, hakikatin izini sürme mesleğidir. Bu yolculukta ne alkışa aldanmalıyız ne de tehditle geri durmalıyız. Gazetecinin sahip olması gereken en temel vasıf, “dik durmak”tır. Ama bu dik duruş, kimseye kafa tutma, gerçekleri çarpıtma hevesiyle değil; gerçeğin karşısında eğilip bükülmemek için olmalı bence. Gerçek, doğası gereği çoğu zaman rahatsız edici oluyor. Bazen yalnız, çoğu zaman da güçlü odakların hedefinde oluyor. İşte bu yüzden gazeteci, diklenmeden dik durmasını bilmeli.

Bugün gazeteciliğin en büyük kaybı, işte bu duruşun zayıflamasıdır. Mesleğin geneli olarak söylüyorum ulusal, yerel birçok gazeteci artık haberin ardında değil, önünde durmayı tercih ediyor. Haberi aktaran değil, kendini parlatan figürlere dönüşüyor. Çünkü ya çalıştığı kurum ekonomik olarak yada az önce bahsettiğim sebeplerden gazetecinin çalışmalarını kısıtlıyor. Bu da başka alanlara yöneltiyor. Ancak bu durum da ekranlarda, sosyal medyada bir “kişilik” inşa etme çabasıyla, gazeteciliği bir gösteriye, gazeteciyi ise bir aktöre çeviriyor.

Bu durum ise iki temel sonuç doğuruyor. Birincisi, haberin değeri kişiye bağlı hale geliyor. Bir gerçek, ancak “ünlü” bir gazeteci dile getirirse gündem olabiliyor. İkincisi ve daha da önemlisi ise sahada ter döken, olayın merkezinde çalışan, tanıklık eden o görünmez kahramanlar yani asıl gazeteciler gölgede kalıyor.

Bunları konuşurken bir yandan da bütün sorumluluğu dış etkenlere yıkmak kolaycılık olur. Biz gazeteciler, önce kendimizi sorgulamak zorundayız. Duygu'nun dediği gibi emek hırsızlığını, diğer arkadaşların da dediği gibi mesleki saygınlık...  Konfor alanlarımızı mı koruyoruz, yoksa gerçeklere mi hizmet ediyoruz? Bu meslek bir çağrıdır, bir duruştur. Her gün yeniden hakikatin tarafını seçmeyi gerektirir. Bir taraftan da bu gün dünden farklı ne yapıyoruz? Doğan abinin de dediği gibi teknoloji, yapay zeka tüm bu detaylar bizi köreltip daha da kolaycılığa mı alıştıracak yoksa mesleğin yok olma endişesiyle daha da mı kamçılayacak?

Elbette medya patronları da bu sistemin başka bir cephesinde hayatta kalmaya çalışıyor. Artan maliyetler, azalan reklam gelirleri, sürekli yükselen tıklanma ve reyting baskısı altında gazeteciliği sürdürebilmenin yollarını arıyorlar. Bu ekonomik sıkışma, kimi zaman içerik kalitesini ikinci plana atmaya; gazeteciyi de iki arada bir derede bırakmaya yol açıyor: Bu tartışmalar hep sürecek. İşte bu tercih de çoğu zaman da böyle dramatik bir ikileme dönüşüyor. Ama bu ikilemi aşmak bence imkânsız değil. Mesleğin bu günlere gelmesinde hepimiz birer pay sahibi isek ayağa kaldırmak; hak ettiği yere getirmek mücadelesinde de elbette en önde bayrağını taşımakla da birer birer mükellefiz. Her gün saygınlığı arttırmak adına kendimize görevler verip emin adımlarla ilerlemeliyiz.

Bir araya gelmeli, mesleki standartları birlikte savunmalı, birbirimizin hem vicdanı hem teminatı olmalıyız. Gazeteci, gücünü bağırarak değil; bildiğini susmayarak gösterir. Ama doğru bilgilerle... Arife'nin de dediği gibi tık uğruna yanıltıcı bilgilerle, uydurma haberlerle, clickbait denilen tıklama tuzağı haberlerle değil; Halkı küstürmeden, inandırıcılığını yitirmeden... Gazeteci ağırlığını, karşısındakini susturarak değil; hakikati anlatırken hissettirmeli.

Mesleki ve teknik donanımlarla mesleğin istediği seviyeye gelmek gerekir. Eskiden olduğu gibi yine o atölye çalışmalarıyla, eğitimlerle telafi edilebilir. Hatta üstüne bu teknolojik gelişmişlikle çok dahası katılır. Küçük hesapları kenara bırakıp ileriye odaklanmalıyız. Hepimize çok önemli görevler düşüyor. Bu meslek, yeniden kalkar hiç merak etmeyin. Umudumuzu kaybetmek yok. Kolay olmayacak, moral bozmak yok. Disiplinle, kendi iç muhasebemizle, eğilmeden, bükülmeden ama bağırmadan; diklenmeden dimdik durarak olur. Ve bizler, hâlâ bu duruşu hatırlayanlara son sözüm, biraz uzun oldu ama yeni kuşaklara sadece bir meslek değil; bir omurga, bir vicdan, bir hafıza mirası bırakabiliriz.”

+++++

Zonguldak’ın Çaycuma ilçesinde uzun yıllar gazetecilik yapan ve sonrasında farklı sektörde çalışma hayatını sürdüren Eren Çolak: “Gazetecilik demokrasinin temel taşı. Özgür şeffaf ve adil bir toplumun oluşmasında da kritik rol oynar. Gazetecilik yanlış olan her iradenin hesap vermesini sağlar. Toplumsal bilinç ve farkındalık oluşturur. Geleceğe kanıt bırakır. Bu denli önemli iken bu kadar basitleşmesi üzücü. Gazetecinin hakkını alamaması, değersizleştirilmesi asla kabul edilemez. Yapay zekâ ve dijitalleşen dünyada bu daha zor hâle geliyor maalesef. Kontrol edilebilir bir düzen oluşturulmaya çalışılıyor. Hepinize kolaylıklar dilerim. Mücadele etmek elzemdir.”

+++

Şafak Gazetesi Muhabiri Sertaç Özdemir: “Gazetecilik, emeğin, dayanışmanın ve hakikati ortaya çıkarma sorumluluğunu taşıyan kutsal bir meslektir. Geçmişte bu meslek çok daha zor şartlar altında, daha gerçekçi bir duruşla icra ediliyordu. Ancak ne yazık ki günümüzde aynı saygıyı görmüyor. Bu saygı kaybının en önemli nedenlerinden biri de, mesleğimizin bazı değerli büyüklerinin, kardeşlerimizin ve meslektaşlarımızın kişisel meseleleri kalemlerine taşıması, birbirlerini köşelerinden eleştirmesidir. Birbirimize yönelik bu tavır, mesleğimizin dışarıdan bakıldığında duyulan saygınlığını yitirdi. Oysa bizim önce kendi içimizdeki kavgalara son vermemiz, aramızdaki düşmanlığı bitirmemiz gerekiyor.

Ne yapmalıyız?

Öncelikle, geçmişte birbirimize yaptığımız hataları, kırgınlıkları, saygısızlıkları bir kenara bırakmalı; geçmişin üzerine bir sünger çekmeliyiz. Birlik ve beraberlik içinde yeniden yol almalıyız. Çünkü biz, önce kendi içimizdeki saygıyı yeniden inşa edebilirsek, bu şehirde gazetecilik mesleği tekrar hak ettiği değeri ve itibarı kazanacaktır.

Unutmamalıyız ki; mesleğimizin itibarı, bizim birbirimize olan yaklaşımımızla doğrudan ilgilidir. Saygıyı önce kendi aramızda inşa edersek, toplumun da bize olan güveni ve saygısı yeniden yükselecektir.”

+++

Cuma Medya İmtiyaz Sahibi Sezai Bilici: “Bir zamanlar haber denince akla derinlik gelirdi, güven gelirdi. Gazeteciler, bir konuyu didik didik araştırır, farklı açılardan ele alır, doğruluğundan emin olduktan sonra okuyucuya sunardı. Her haberin bir bağlamı vardı, bir hikayesi vardı. Peki şimdi ne oldu? "İlk olma" telaşı, tık tuzağı, sosyal medyanın anlık tüketim çılgınlığı... Tüm bunlar, haberi maalesef sığlaştırdı. Artık okuyucu, bir haberle karşılaştığında içten içe "Buna inanabilir miyim?" diye sormadan edemiyor. İşte tam da bu noktada, gazeteciliğin en temel değeri olan güven ilişkisi yara alıyor.

Kaybolan bu derinliği ve sarsılan bu güveni yeniden inşa etmek için ne yapmalıyız?

Gazeteciliğin özünde okuyucuyla yeniden güven bağı kurmak yatıyor. Haberi bir "ürün" olarak değil, topluma sunulan bir hizmet olarak görmek zorundayız. Bu güveni bir kez kazandığımızda, gerisi kendiliğinden gelecektir. Çünkü güven, her şeyin üzerindedir. Güveni kazandığımızda, doğru bilgiye ulaşmak isteyen, sorgulayan, düşünen bir okuyucu kitlesini de yanımızda bulacağız. Peki, sizce bu dönüşüm ne kadar mümkün? Gazetecilik, kaybettiği bu değerleri geri kazanabilir mi?”

+++++

Kanal B Zonguldak Muhabiri Batuhan Darakcı, “Bence en büyük problem meslek olarak hem objektifliğimizi hem saygınlığımızı kaybettik. Ülke genelinde genel olarak en büyük problemlerin başında bence bunlar geliyor. Yönlendiren değil yönlenen oluyoruz çoğu zaman bunu yaparken de kimseyi suçlamamak gerekiyor alt etkenlerinde ekonomik nedenler olduğu için buna mecbur bırakılıyoruz. Ayrıca gazetecilik kavramı bile yerini zamanla internet haberciliğine bıraktı. Okuyucular uzun uzun haberleri okumak istemiyor, iki cümleden tüm haberi anlamak istiyorlar bu yüzden sosyal medya platformlarında haber siteleri daha çok takipçi yaparak daha çok kitleye hitap etmeye başladı. Bu kadar değişimin olurken Basın İlan Kurumunun bize dayattığı maddeleri uygulamak zorunda kalırken oto kontrolü tamamen kaybediyoruz. En kötüsü bu kadar olay yaşarken tepki vermeye kalkıştığımızda ise ya ekonomik açıdan yada başka yollarla tehdit ediliyoruz.”

++++

Basın sektörünün tecrübeli önderlerinden Turhan Oral, “Hayatın akışı içinde her şey değişiyor, dönüşüyor, gelişiyor.  Gazetecilik de teknolojiye, üretim araçlarının ve toplumsal ilişkilerin değişimine göre şekilleniyor. Görsel medya, internet ile alan genişliyor, yeni uzmanlık alanları açılıyor. Bir yandan sermayenin etkinliği artarken öte yandan mesleğin bağımsızlık karakteri de yeni alanlar yaratıyor.  Gazetecilik, demokrasi mücadelesi içinde gelişmiş ve saygınlık kazanmış. Çünkü gazeteciler, iktidar güçlerinin baskısı altında ezilen ve sömürülen halktan, emekçilerden yana, haksızlıkları kamuoyuna aktarmış. Tabii ki yandaş basın ve satılık kalemler de hep vardı. Demokrasilerde; Yasama, Yargı ve Yürütmenin bağımsızlığı, yani kuvvetler ayrılığı vardır. Tüm kurumlar halk adına görev yapar. Kurumların kurallarını (yasalarını),  halkın gerçek temsilcilerinden seçilen ve toplumun tüm kesimlerinin temsil edildiği meclis belirler.

Bu da yetmez, toplumun örgütlendiği meslek odaları ve diğer sivil toplum örgütlerinin de görüşlerinin alındığı komisyonlar oluşturulur. Sivil toplum örgütleri gelişmiş demokrasilerde beşinci Kuvvet olarak görülür. Dördüncü kuvvet ise tüm toplum adına her kurumu denetleyen basındır. Haksızlıklar genel olarak iktidar güçlerinden ve kurumlardaki yönetici kadrolardan geldiği için, basın her zaman muhalif olarak görünür.  Tabii ki, iyi işler de topluma duyurulur, bunlar da zaten kamu yararına olan işlerdir. Bugün içinde bulunduğumuz koşullar, demokrasi seviyemizin yansımalarıdır. 6-7 ulusal gazetenin aynı başlığı attığı bir Türkiye’de yaşıyoruz. Tüm kurallar, iktidarın gücünü korumak ve artırmak amacıyla getiriliyor. Mesleğin bağımsızlık karakteri de yeni yollar açıyor. 3 temel güç; Yasama, Yargı ve Yürütme bağımsız değil. Doğal olarak 4. güç olan basın da bağımsız kalamıyor ve çırpınıyor. Her şey, demokrasiyi ne kadar hak ettiğimizle orantılı. Demokrasi, sınıf mücadelesinden doğmuş bir uzlaşma rejimidir. Sermayenin egemenliğine karşı, emekçilerin ve geniş halk kesimlerinin örgütlülük düzeyi; toplumsal dengeyi, uzlaşma seviyesini belirler. Arkadaşların görüşlerini dikkatle okudum. Hepsini takdir ediyorum. İçinizdeki demokrasi tohumu büyümek istiyor. Siz suya, güneşe uzanmak için mücadele veriyorsunuz. Yen yollar bulacağımıza ve hedefe ulaşacağımıza inanıyorum. İlk adımın örgütlenme ve dayanışma olduğunu biliyorum.”

Kilimli Belediyesi’nden personel alımı yapacak
Kilimli Belediyesi’nden personel alımı yapacak
İçeriği Görüntüle

Muhabir: Fadime YILMAZ ELMA