Atalay, konuşmasında son iş kazaları ve işçi kayıplarına değinerek, bu tür trajik olayların kamuoyu gündemine geldiğini belirtti. Ayrıca, çalışma hayatındaki zorluklara ve ekonomik sıkıntılara vurgu yaparak, sendika olarak işçilerin haklarını savunmaya devam edeceklerini ifade etti.

Genel Başkan Atalay, Türkiye genelinde bir milyon dört yüz bin üyelerinin çalışma koşullarını iyileştirmek için çaba harcadıklarını ve sendikal mücadelelerinin devam edeceğini belirtti. Özellikle kamuda ve özel sektörde yaşanan sorunları dile getirerek, işçi ve memur kesiminin ekonomik zorluklarla mücadele ettiğini söyledi.

Ergün Atalay’ın açıklamalarından konu başlıkları şöyle:

Değerli arkadaşlar, gücüm yettiği kadar iyi günde de zor günde de, nerede ihtiyaç varsa bu bölgeye ziyaret etmeye gayret sarf ediyorum. Otuz senelik sendikacıyım. Şube başkanlığından temsillikten mali sekreterlikten ne aklınıza geliyorsa, şimdi on yıldır da Türkiye'nin genel başkanıyız. Bir milyon dört yüz bin işçi var. Ailelerle beraber beş milyonluk bir aileyiz. Ben başıyım. Hakan Bey gibi otuz beş tane genel başkan var. Bu şube başkanları gibi de 450 tane şube başkanımız var. Yani topladığınız zaman yirmi beş bine yakın temsilcimiz var. Seksen bir ilde varız. Özellikle ben zaman zaman anlatırım işte iki bin on üç senesinde ben buraya geldim. Işte madene girdim, sonra Ankara'ya gittim. Genellikle her ramazan ya da yılbaşı gecesi burada madende yerin altına girmeye gayret sarf ediyorum. Bu sene yılbaşına gelme imkânımız olmadı. Dedik onu Ramazan'da telafi edelim.

GAZOZUN HAVASI KAÇTI!

İl Genel Meclisinde gündem Çaycuma Depolama alanı İl Genel Meclisinde gündem Çaycuma Depolama alanı

Ben otuz senedir böyle bir ekonomik sıkıntı hiç görmedim. Siz gördünüz mü de bilmiyorum. Şimdi ben bakıyorum yani kendi kurumuma bakıyorum. Bizim bir milyon dört yüz bin üyenin dört yüz bini kamuda, bir milyonu özel sektördeyiz. Şimdi özel sektörde problem başka. Kamuda problem başka, yani çalışma hayatına ilgili öyle bir noktadayız ki, gazozun havası kaçtı. Yani enteresan bir durumdayız. Şimdi bu memurlar için de geçerli. Bizim için de geçerli. İşte kovid oldu. Arkadan savaş, deprem. Yani bedelini ülke olarak beraber ödüyoruz.

BEDEL ÖDÜYORUZ

Ben bu depremde, bu arkadaşlarımızla beraber, madencilerle beraber işte o gecesi ertesi günü onlarla beraberdik o bölgede. Bölgenin tamamını dolaşma imkanı buldum. Altı yedi kere gittik. Bu arkadaşlarınız başkanlar oradaydı. Biz işçiler, madenciler, komple ya iş kazasında on tane, yirmi tane ölürsen kamuoyunun gündemine geliyorsun. Bir tane bana öldüğün zaman gündemde yoksun. Depremde diyorlar ki bunlar iyi iş yaptı. O zaman gündeme geliyorsunuz. Böyle bir tablo. Biz işçiler yorgun dünya geldik. Yorgun gideceğimizi biliyorum. Bu benim için de geçerli. Herkes için geçerli.

DAMADA NE OLDU, GİTTİ?

Yorgun geldik dünyaya. İşi kim olur? İşte okuma imkanı olmayan, yahut işte memuru olmayan, bürokratı olmayan işçi olur. En kolay oydu. Benim yaşım da öyleydi. Şimdi de gene öyle. Böyle bedel ödüyoruz. Şimdi yolda telefon ediyorlar. Diyorlar ki ben bugün, dün kadar, memurla iş ayrımını hiç yapmadım. Yapmaya da devam edeceğim yani. Hiç yapmam. Şimdi bundan bize on bir ay evvel bir kamu sözleşmesini yaptık beraber arkadaşlarla. İşte tamamının olmasa da yüzde doksanının memnun olduğu, yani işte düşük ücretler on beş bin lira, yukarıda en düşük kırk yedi, kırk sekiz ifade yüzde yirmiye, yüzde yüz yirmiye yakın bir zam alındı. Ama on bir ayda ne para kaldı, ne pul kaldı, damada ne oldu gitti.

Muhabir: Fadime YILMAZ ELMA