Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu, 8. Dönem Toplu Sözleşme süreci kapsamında Türkiye genelinde sürdürdüğü bölgesel eylemlerine Zonguldak’ta devam etti. Konfederasyon, bugün saat 18:00'de Madenci Anıtı'nda basın açıklaması yaptı.
Basın açıklamasını bugün kente gelen Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu Genel Başkanı Orhan Yıldırım okudu.
Başkan Yıldırım açıklamasında, Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu’na bağlı sendikaların yöneticileri ve üyeleri olarak, siyasi partilerin ve sivil toplum örgütlerinin temsilcileriyle birlikte 8. Dönem Toplu Sözleşme sürecinin bir parçası olan eylemi emek tarihinin simge kentlerinden Zonguldak’ta gerçekleştirdiklerini ifade ederek, "Zonguldak, yalnızca bir şehir değildir; Türkiye işçi sınıfı mücadelesinin belleğidir. Bu topraklarda, alın teriyle yoğrulmuş bir direniş geleneği vardır. Maden emekçilerinin yıllara yayılan kararlı ve onurlu mücadelesi, bugün biz kamu emekçilerinin de yolunu aydınlatmaya devam etmektedir. Karanlığın içinden ışığı çıkaran maden emekçilerinin cesareti, bizim de emek ve adalet yolundaki inancımızı büyütüyor." dedi.
Zonguldak'ta sadece emeğin hakkını savunmak için değil, aynı zamanda Cumhuriyetin temel değerlerine, demokrasiye ve halkın iradesine sahip çıkmak için bulunduklarını belirten Yıldırım, "Biliyoruz ki bu ülkenin geleceği, emekçilerin alın teri ve kararlılığıyla şekillenecektir. Birleşik Kamu-İş olarak, Zonguldak’ın tarihinden, maden işçisinin onurlu direnişinden güç alarak, emeğin bu güçlü biçimde sesleniyoruz:
Emeğe saygı, toplu sözleşmede adalet, Türkiye’de eşitlik ve özgürlük istiyoruz!
Eşit yurttaşlık mücadelesi, aynı zamanda halkın haklarını kazanma mücadelesidir. Coğrafyamızda emperyalist ülkelerin Orta Doğu ülkeleri üzerinde savaş oyunlarını kurguladığı bir zamanda ülkemizde, halkın bu büyük bilinçle hareket etmesi bir zorunluluktur. Bu nedenle biz kamu emekçileri olarak buradayız." dedi.
ben yirmi üç yıldır türkiye tek başına yöneten AK Parti iktidarını sert sözlerle eleştiren Yıldırım, "Ülkeyi yöneten bir iktidarın ülkeyi getirdiği nokta açlık, sefalet ve yoksulluk olmuştur. İşçisi, köylüsü, emeklisi, asgari ücretlisi ve memurları hep bir ağızdan 'Açız! Hakkımızı verin!' diyorsa ülkede bir sorun vardır.
Yıllar yılı sermayeyi koruyan ve önceleyen, emeği dışlayan ve ezen siyasi politikaları uygulamaktan vazgeçmeyen iktidar da ömrü zamanını gelmiştir." diye konuştu.
Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu olarak emek ve sınıf mücadelesi öncülüğünde yürüttülen sendikal kavga ile Türkiye’nin üçüncü büyük memur konfederasyonu olduklarını söyleyen Yıldırım konuşmasının devamında şu ifadelere yer verdi:
"Doğru zeminde yürüttüğümüz emek ve sınıf mücadelesinden aldığımız güçle, uzun yıllardır Toplu Sözleşme masasında emekçilerin ezilmesine ses çıkaramayan sözde yetkili konfederasyonların aynı oyunu bir kez daha oynamasına izin vermeyeceğiz!
Ülkemizde son dönemde art arda yaşanan hukuki dışı ve antidemokratik uygulamalar, yalnızca bireysel hak ve özgürlükleri değil, ekonomik dengeleri de altüst etmiştir. Seçilmiş siyasetçiler, belediye başkanları ve gazetecilerin hukuk normlarına aykırı tutuklanması; yabancı ve yerli yatırımcının güvenini sarsmış, döviz kuru ve borsa üzerinde büyük baskı yaratmıştır.
Ekonomik çöküşün ve zam sağanağının temelinde, demokratik değerlerin ayaklar altına alınarak hukuk sistemine güvensizlik yatmaktadır.
Bu adaletsiz, korku yayan baskıcı düzene demokratik olarak karşı çıkmak, ses yükseltmek sadece anayasal bir hak değil; aynı zamanda bir vatandaşlık görevidir!
Bunun en çarpıcı örneklerinden biri geçtiğimiz günlerde yaşanmış; halkın oylarıyla seçilmiş belediye başkanları, hiçbir somut gerekçe gösterilmeden gözaltına alınmıştır. Bu uygulamalar sadece seçilmişlere değil, doğrudan halk iradesine yapılan bir saldırıdır.
Emeğin yok sayıldığı, sermayenin öne çıkarıldığı bir dönemde yeni bir toplu sözleşmenin hazırlanacağı sürece giriyoruz. Kamuda çalışan 4 milyona yaklaşan memur ve 2,5 milyon memur emeklisinin 2026-2027 yıllarında alacakları maaş zamlarının, sosyal ve özlük haklarının belirleneceği 8. Dönem Toplu Sözleşme görüşmeleri Ağustos ayında başlayacaktır. 'Bu düzen böyle gitmez! Masanızın değil, emekçinin dediği olacak!' Uzun zamandır yanlış ekonomik politikalarla sürdürülen ısrar; çalışanı geçinemezliği, çalışmayanı işsizliği ile bulamadığı, geleceği umudu kalmayan gençlerimizin yurt dışına gittiği, en temel ve nitelikli hizmetlerin fiyatlarının gereğinden yüksek olarak arttığı, toplumun sadece üst sınıfına ayrıcalık verilirken, dar gelirli kesimlerin giderek yoksullaştığı bir ortam yaratmıştır. Ekonomideki bu karanlık iklimin gölgesinde girilirken, daha yeni başında ay sonunu düşünür hale gelmiş kamu emekçileri için kritik bir süreç başlayacaktır.
17 yıllık emeğimizin birikimiyle inşa ettiğimiz ve sınıf kardeşlerimizin gücüyle büyüyen bu Toplu Sözleşme görüşmelerine bu yıl Türkiye’nin üçüncü büyük memur konfederasyonu olarak katılacak. Alın terini, emeğini ve haklarını savunmaktan bir an bile vazgeçmeyen Konfederasyonumuz, emeğin gerçek sesi olarak alanda sözünü söyleyen bir irade olmuştur. Olmaya da devam edecektir!
TÜİK’in masa başında ürettiği, halkın yaşadığı gerçeklikle hiçbir ilgisi olmayan aylık ve yıllık enflasyon rakamları; siyasi iktidarın halkın ekmeğini elinden almanın bir başka aracı haline gelmiştir. TÜİK, güvenilir bir istatistik kurumu değil, Saray’ın muhasebe dairesi gibi çalışan kamu kurumuna dönüşmüştür.
Açıklanan sahte verilerle milyonlarca kamu emekçisinin, emeklinin, işçinin cebinden çalınan alın teri; yoksullukla, borç batağına, açlığa dönüşmüştür.
Birleşik Kamu-İş’e bağlı AR-GE birimi Kamu-Ar verilerine göre, Haziran 2025 itibarıyla açlık sınırı 27.415 TL, yoksulluk sınırı ise 83.859 TL’ye ulaşmıştır. Ancak memura ocak ayında verilen altı aylık %6 zam, çoktan enflasyon karşısında erimiş; asgari ücret, açlık sınırının altında kalmıştır. Bu tablo, milyonlarca insanımızın yaşam mücadelesi verdiğinin açık göstergesidir.
7 dönemdir sürdürülen Toplu Sözleşme Masası gerçek bir müzakere alanı olmamış, yıllardır Çalışma Bakanlığı ile yetkili konfederasyonların tiyatro sahnesine dönüştürülmüştür.
Masada Hükümetin önerilerini görüşecek, iktidarın dışına çıkamayan sözde yetkili konfederasyonlar, emekçinin haklı taleplerini değil, iktidarın taleplerini dillendirmektedir.
Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu olarak emekçilerin yok sayıldığı masada oynanan bu oyunu bozmakta kararlıyız."





