Emek Partisi Zonguldak İl Başkanı Ateş Türeli, asgari ücretin belirlenmesine ilişkin yaptığı açıklamada, iktidarı ve sermaye çevrelerini sert sözlerle eleştirdi. Türeli, belirlenen ücretin milyonlarca emekçi için bir geçim ücreti olmaktan çıkarıldığını vurguladı.
“ASGARİ ÜCRET AÇLIK SINIRININ ALTINDA”
Türeli, açlık sınırının 30 bin TL seviyesine dayandığını hatırlatarak, açıklamasında şu ifadelere yer verdi:
“Asgari ücret belirleme sürecinde sendikalar, komisyonun yapısının antidemokratik olduğunu söyleyerek toplantılara katılmadılar. Sanki komisyonun yapısını yeni keşfetmişler gibi. Yapılması gereken, milyonlarca işçiyi talepler etrafında birleştirmek ve işçi sınıfını örgütlemek iken; adeta sorumluluklarını üzerlerinden atıp kenara çekildiler. Belirlenen sefalet ücretinde sendikal bürokrasinin sorumluluğu az değildir. Sadece konuşmak, sadece eleştirmek yetmez. Sorumluluk almak, sarayın ve sermayenin karşısına dikilmek, milyonları mücadeleye çekmek gerekirken adeta top taca atılmış, sorumluluktan kaçılmıştır” diyerek şunları söyledi:
“Açlık sınırı 30 bin TL’ye dayanmıştır. Belirlenen ücret açlık sınırının altındadır. Yoksulluk sınırının ise ancak dörtte birine denk gelmektedir. Bu tablo, asgari ücretin bir geçim ücreti olmaktan tamamen çıkarıldığını açıkça göstermektedir.
Asgari ücretin belirlenme süreci, işçilerin taleplerini yok sayan, demokratik olmaktan uzak ve tamamen sermaye lehine işletilen bir sürece dönüşmüştür. Uluslararası sermaye kuruluşlarının, yerli ve yabancı tekellerin daha fazla kâr ve daha düşük ücret talepleri esas alınmış; işçilerin yaşam koşulları bilinçli biçimde görmezden gelinmiştir.
Bugün Türkiye’de çalışanların yarıdan fazlası asgari ücret ve civarında çalışmaktadır. 11 milyondan fazla işçi, asgari ücretin yüzde 20 fazlası ve altında bir gelirle yaşam mücadelesi vermektedir. 2025 yılında asgari ücretin yıllık alım gücü kaybı 50 bin TL’yi aşmış, ücretler açlık sınırının yüzde 18, yoksulluk sınırının ise yüzde 76 altında kalmıştır. Buna rağmen iktidar, bu tabloyu değiştirmek yerine yoksulluğu kalıcı hâle getirmeyi tercih etmektedir.
Türkiye, Avrupa’da asgari ücretin en düşük olduğu ülkeler arasına itilmiştir. 2015 yılında Türkiye’den daha düşük asgari ücrete sahip 14 AB ülkesi varken, bugün bu sayı yalnızca ikiye düşmüştür. Bu durum, iktidarın övündüğü “büyüme”nin emekçiler için hiçbir anlam ifade etmediğinin somut göstergesidir.
Bu sefalet ücretini tanımıyoruz. İşçilerin açlığa mahkûm edilmesini, emeğin ucuzlatılmasını, sermayenin kârı için halkın yoksullaştırılmasını kabul etmiyoruz. Asgari ücret, insanca yaşamı güvence altına alacak düzeyde olmalı; insanca yaşama koşullarında bir geçimi esas almalı, yılda en az dört kez güncellenmeli ve toplu pazarlık mekanizmaları güçlendirilmelidir. Örgütlenmenin önündeki engeller kaldırılmalıdır. Barajsız sendika, yasaksız grev, güvenceli iş yasa tasarısı Meclis Genel Kurulu’na getirilerek yasallaştırılmalıdır.
İşçi sınıfının ve emekçilerin kurtuluşu, bu düzenin dayattığı açlık politikalarına boyun eğmekte değil; birlikte, örgütlü ve kararlı bir mücadeleyi büyütmekte yatmaktadır. Tüm işçi ve emekçileri, sefalet düzenine karşı omuz omuza mücadeleye çağırıyoruz” (Haber Merkezi)


