Zonguldak Belediyesi’nde yaşanan skandal, sadece liyakat tartışmalarını değil, aynı zamanda basın özgürlüğünün geldiği tehlikeli noktayı da gözler önüne serdi. Belediye Başkanı Tahsin Erdem’in, gazetecilere hakaret eden personelini savunması ve yapılan açık tehdide karşı sessiz kalması, kamuoyunda infiale yol açtı.
İddiaya göre torpille belediyeye alındığı öne sürülen Yaşarcan Akkaya, sosyal medya üzerinden gazetecilere yönelik hakaretler savurdu, meslek onurunu hedef alan küçümseyici ifadeler kullandı. Akkaya’nın özellikle yerel basından bazı isimleri hedef aldığı açıkça görülürken, olayın merkezinde yer alan isim olan Başkan Tahsin Erdem’den beklenen açıklama bir türlü gelmedi.
Aksine, Başkan Erdem’in gazetecilere yönelik şu sözleri eleştirilerin dozunu artırdı:
“Batuhan Karamalak bana nasıl yazıyorsa, hiç kimsenin kılı kıpırdamıyorsa, bu kişinin de yaptığı doğru değil, hoş değil. Ama; bütün şimşekler buna çekildi. Herkes nasıl bir araya geldi ki; gelmeli zaten. Bu da enteresan değil mi?”
Bu açıklama, gazetecileri hedef gösterdiği ve liyakatsizliğin üstünü örtmeye çalıştığı yorumlarına neden oldu. Personelinin gazetecilere hakaret etmesini "hoş değil ama..." diyerek geçiştiren Başkan, kendi ifadesiyle “enteresan” bir durumu normalleştirmiş oldu.
Olayın daha da çarpıcı yönü ise sosyal medyada yapılan açık bir tehditti. Pusula Gazetesi'nin haberine gelen bir yorumda şu ifadeler kullanıldı:
"Sevgili Başkan, kafasına sıkmak için sizden emir bekleyen onlarca Vakfikebirli Tonyalı var!"
Bu açık tehdit karşısında Zonguldak Belediyesi’nden ya da yetkili kurumlardan herhangi bir açıklama gelmemesi, sadece gazeteciler için değil, ifade özgürlüğü açısından da alarm zillerini çaldı.
Yaşanan gelişmelerin ardından şu sorular cevapsız kaldı:
Belediyeye torpille alınanlar hesap vermekten muaf mı?
Gazetecilere açıkça tehdit savurmak normalleştiriliyor mu?
Bu sessizlik, bir tür gözdağı ve sindirme politikasının parçası mı?
Kamuoyunun sesi olmaya çalışan gazetecilerin hedef haline getirilmesi, halkın haber alma hakkının doğrudan engellenmesi anlamına geliyor. Zonguldak’ta görev yapan basın mensupları, bu süreçte yalnız bırakıldıklarını düşünürken; vatandaşlar ise belediye yönetiminden adalet, şeffaflık ve liyakat ilkelerine uygun hareket etmesini bekliyor.
Zonguldak’ta yaşanan bu skandal, sadece bir kişinin hadsiz paylaşımı değil; aynı zamanda yönetim anlayışının, değerler sisteminin ve demokrasi kültürünün de sorgulanmasına yol açtı. Şimdi gözler, Başkan Erdem’in bu sessizliği ne kadar daha sürdüreceğinde…