Yazar Mehmet Seyda ‘Yanartaş’ adlı romanında 1937-1940 yıllarının Zonguldak’ı ile ilgili bir yöneylem araştırma çalışmasından (verimlilik uygulaması) bahsederek şu şekilde devam eder.

“Havza’da, ‘Sistem Bedo’ adıyla bir yöntemi denemek, uygulamak istediler. Belçikalı, Fransız mühendisler geldi. Bunlar kronometre tutarak, bir işçinin kazma kürekle, bir küfelik kömürü ne kadar zamanda ürettiğini hesaplıyorlardı. Arabanın ana yola gelip ocak ağzından çıkışı, domuz damlarındaki üretim, iki büklüm olarak kazma sallama, küfe doldurma, aşağı indirme işleri için ayrı kronometreler işlemekteydi. Ancak E.K.İ müdürü Bekir Vehbi Ergene bu çalışmaya isyan ederek Ankara’ya şöyle yazar; ‘Belçika, Fransa gibi ileri teknikle çalışan ülkelerde Bedo sistemini uygulamak belki mümkündür. Lâkin makineye değil de doğrudan doğruya insan gücüne, onun her an değişebilecek verimine dayanılarak kömür istihsal olunan havzamızda bu sistemin hiçbir pratik değeri yoktur ve olamaz. Delici makineleri biz ancak birkaç ocakta kullanabiliyoruz. ‘Sistem Bedo’, makinenin sağlayacağı verim yerine, insanın sağlayacağı verimi ölçmeye kalkışıyor. Sekiz saat çalıştırılan bir işçinin kronometreler tutularak dakika başına isabet eden randımanı asla hesaplanamaz. Bize verdikleri raporlarda bazı müstehzi ibarelere tesadüf etmiş bulunuyoruz. Bu raporlardan birkaç örnek, yazımıza ilişik olarak sunulmuştur. Binaenaleyh, Bedo grubu ile aktedilmiş mukavelenin bir an önce feshini...’

Bedo’cular tası tarağı toplayıp gittiler. Şımarık adamlardı gerçekten. Yalnız Belçikalı mühendis, yanaklarından kan damlar Mösyö Paquet ile eşi Madam Paquet Zonguldaklının ilgisini çekmişti. Onlar, Maden Mektebinin önündeki kortta tenis oynarlardı. Tellerin arkasında, kadınlı erkekli bir küçük kalabalık birikir, ilgiyle seyrederlerdi oyunlarını. Madam Paquet, kısacık beyaz fistanıyla bir kelebek gibi sıçrar, havalanır, beyaz, güzel, tombul bacaklarıyla açılırdı. Donuna kadar görürlerdi. Madam Paquet tele yaklaşır, birinden saati sorardı. Gözlerini açar, ...O benim çocuk... mama! der, raketi, kocasıyla oynamak için sıra bekleyenlerden birinin eline tutuşturur, ta Maden Mektebi’nden Vakıflar apartmanına, mama zamanı gelmiş üç aylık bebeğine süt vermeye koşardı. Oturduğu dairede de bir bakıcı falan, hiç kimse yokmuş. Yarım saat, bir saat kadar sonra, Madam Paquet gittiği hızla, koşarak gelir, kaldığı yerden oyunu sürdürürdü”.

1941- Fotoğraflar: Solda Madam Paquet, sağda Mualla Grodetsky

Bu hikâyesini okuduğunuz Belçikalı Madam Paquet, Tarabya Kupası Turnuvasında Mualla Grodetsky ile karşılaşır. Mualla bu zorlu maçı çok güzel bir oyun çıkararak iki sette kazanır ve İstanbul şampiyonu olur.

Hasan Bircan son yolculuğuna uğurlandı Hasan Bircan son yolculuğuna uğurlandı

Zafer Kalafat-Zonguldak Nostalji

Editör: Murat Barutçu