Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Zonguldak ziyaretleri kapsamında İl ve İlçe İnsan Hakları Kurulları 1. Bölgesel Toplantısına (TİHEK) katıldı.

Dedeman Otelde düzenlenen toplantıya Zonguldak Valisi Mustafa Tutulmaz, Ak Parti Zonguldak Milletvekilleri Polat Türkmen, Ahmet Çolakoğlu, Hamdi Uçar, Zonguldak Belediye Başkanı Ömer Selim Alan, Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahim Alan, Bakan yardımcıları Yakup Moğol, Hasan Yılmaz, Zekeriya Birkan ve Akın Gürlek, Ceza ve Tevfik Evleri Genel Müdürü Enis Yavuz Yıldırım, BEÜ Rektörü Prof. Dr. İsmail Hakkı Özölçer, AK Parti Zonguldak İl Başkanı Muammer Avcı, MHP İl Başkanı Varol Demirköse, İyi Parti İl Yöneticisi Dursun Şirin, sivil toplum kuruluşları temsilcileri ve protokol üyeleri katıldı.

“Türkiye’mizin en güzel illerinden biri olan Zonguldak’ımızda ilkini yaptığımız İl ve İlçe İnsan Hakları Kurulları 1. Bölgesel Toplantımızın hayırlı olmasını temenni ediyorum” diyerek sözlerine başlayan Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, şunları söyledi:

ZONGULDAK, TÜRKİYE’MİZİN EN GÜZEL İLLERİNDEN BİR TANESİ

“Zonguldak’ımız Türkiye’mizin en güzel illerinden bir tanesi. Madenciliğiyle, işçi haklarıyla, insan haklarıyla Türkiye’nin gündeminde bugün değil geçmişte de yer almış ve bu mücadelenin içerisinde insan haklarının gelişmesine her alanda hakim hale gelmesinde Zonguldaklılarında büyük katkıları olmuştur. Zonguldaklı hemşerilerimize ülkemizde insan haklarının gelişmesi ve geliştirilmesi emek mücadelesi konusunda ortaya koydukları irade ve mücadele için şükranlarımı sunuyorum. İnşallah Türkiye’miz bu alanda attığı adımları daha da geliştirerek, güçlendirerek insan hakları alanında ülkemizi dünyaya örnek ülkeler arasına koymayı başaracaktır.

ÖNEMLİ REFORMLARA İMZA ATTIK

Türkiye insan hak ve hürriyetlerini koruma, hukuk devletini tahkim etme ve insanımızın ülkenin her nerede olursa olsun onurlu bir birey olarak yaşamasını sağlama konusunda büyük bir gayretle çalışma iradesini ortaya koymada kararlıdır. Biz, her bir insanımızın insan haklarından herhangi bir korku endişe ve baskı duymadan ve nerede olursa olsun kendisini daima hür hissederek istifade etmesini, güvenli bir şekilde haklarını ve hürriyetlerini kullanmasını temin etmenin devletimizin ana görevi olduğuna inanıyoruz. Hem yürütme, hem yasama, hem yargı üçü beraber varlık nedeni pek çok sebebe bağlanabilir ama en önemli varlık nedenlerinden birisi Türk vatandaşlarının ve onun ötesinde Türkiye'de yaşayan her bir insanın insan hak ve hürriyetlerini korku, endişe, baskı yaşamadan hür ve güven içerisinde bu ülkenin her bir yerinde yaşamasını sağlamak olduğunu buradan bir kez daha ifade etmek istiyorum. Ak Parti iktidarları döneminde biz insanlarımızın insan onuruna yaraşır bir biçimde yaşaması, insan haklarının güçlendirilmesi maksadıyla hem anayasal düzeyde hem de yasal düzeyde önemli reformlara imza attık. Sadece değişiklik yapmakta kalmadık bunları da bir bir hayata geçirdik. Türkiye’de hak aramanın önündeki nice engeli kaldırırken hak arama yollarını da çoğaltmayı, milletimizin haklarını daha güvenceli bir şekilde kullanması için üzerimize düşen en büyük vazife olarak gördük.

ANAYASAYA GÖRE KADIN VE ERKEK EŞİT HAKLARA SAHİP

Kadınlarımızla ilgili anayasamızda pozitif ayrımcılığı getirip koyduk. Çünkü biliyoruz ki Türkiye’de kadınlar ve kadın hakları konusunda oldukça sıkıntılarımız var. Anayasaya önce kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir, devlet bu eşitliği hayata geçirmekle yükümlüdür hükmünü koymuştuk. Ama gördük ki kadınlar ve erkekler arasında ki eşitliği sağlamak ilkesine rağmen pek mümkün gözükmüyor. Aradaki mesafe çok fazla onun için anayasanın eşitlik ilkesine aykırı bazı yasal düzenlemeler, idari tedbirler ya da uygulamalar ihtiyacı ortaya çıkabilir. Bu nedenle anayasaya getirdik eşitsizliği ortadan kaldırmak maksadıyla yapılacak düzenlemelerin, alınacak tedbirlerin anayasanın eşitlik ilkesine aykırı olmayacağını anayasamıza koyduk. Bu büyük bir değişikliktir, kadın hakları konusunda devletin bakışında ve uygulayışında büyük bir reformdur.

TÜRKİYE’DE KADININ GÜÇLÜ OLMASI TÜRKİYE’NİN GÜÇLÜ OLMASI DEMEKTİR

Türkiye’de kadının güçlü olması demek Türkiye’nin güçlü olması demektir. Kadını dışlayan her türlü mücadele bizim değişmez asli mücadelemiz olduğu gibi değişmez gündemimizdir. Eğer bu gündemi değiştirirsek o zaman biz kendimize de ülkemize de kötülük etmiş oluruz. Zonguldak'ta da ülkemizin her yerinde de insan hakları kurullarımız elbette bu konularla ilgili şikayetler geldiğinde gereğini takdir edecek, gereğini yapacaktır. Bundan da benim hiç şüphem yoktur.

HER TÜRK VATANDAŞI DEVLETTEKİ KİŞİSEL VERİLERİNİ SORGULAMA HAKKINA SAHİPTİR

Türkiye'de insanların, insan onuruna uygun bir hayat sürmesi için kişisel verilerinin korunmasının da son derece kıymetli olduğuna biz yürekten inanıyoruz. Türkiye'de sağlıkta başka alanlarda eğitimde her alanda nice insanımızın kişisel verisi var. Bu verileri güvenli bir şekilde işlenmesi, bu verilerin güvenli bir şekilde korunması, pazara düşmemesi, vatandaşlarımızın aleyhine kullanılmaması son derece kıymetlidir. Eğer biz insanımızın insan oluruna uygun bir biçimde yaşamasını istiyorsak onun onurunu kişisel verilerini de korursak ancak burada başarılı olabiliriz. Bugün her bir Türk vatandaşı devletteki kişisel verilerini sorgulama hakkına sahiptir. AK Parti öncesi Türkiye'de kimin devlette bana dair ne bilgi var diye doğru dürüst sorgulama hakkı vardı. Adeta kişisel verileri konusunda vatandaşı devletin karşısında idareci pozisyonuna getirdik.

TÜRK KADINLARI ARASINDA KIYAFETİNDEN DOLAYI HİÇ KİMSE AYRIMCILIK YAPMA CÜRRETİNDE BULUNAMAZ

Bugün Türk kadınları arasında kıyafetinden dolayı hiç kimse ayrımcılık yapma cüretinde bulunamaz. O eski Türkiye! Merhum başkanımızın birisi Merve Kavakçı ile ilgili “Burası devlete meydan okunacak yer değildir. Bu kadına haddini bildirin” diye kükrediği bir Türkiye’den geliyoruz. Başını örttü diye vatandaşlığı elinden alınan, çocukları okulda linçe tabi tutulan, vekilliği de elinden gasp edilen bir hanım efendi Merve Kavakçı. Bunları daha dün yaşadık. Şimdi var mı? Şimd, yok. Bütün bunları Türkiye bir bir aştı. Allah’ın izniyle daha nice yasakları kaldırarak insan haklarını güçlendirme, hukuk devletini tahkim etme, insan onuruna yaraşır bir yaşamı her bir vatandaşımız için anayasal ve yasal düzeyde güvence altına alma yanında uygulamayı da fiilen buna uygun dizayn etme konusunda kararlı adımlar attık. Atmaya da devam edeceğiz.

HİÇBİR MESLEK ÖRGÜTÜ AMACI DIŞINDA FAALİYETTE BULUNAMAZ

Türkiye’de pek çok meslek örgütü var. Anayasamızın 135. maddesinde kamu kurumu niteliğinde ki meslek kuruluşları ve üs kuruluşları belli bir mesleğe mensup olanların müşterek ihtiyaçlarını karşılamak, mesleki faaliyetlerini kolaylaştırmak, mesleğin genel menfaatlerine uygun olarak gelişmesini sağlamak, meslek mensuplarının bir birleriyle ve halk ile olan ilişkisinde dürüstlüğü ve güveni hakim kılmak üzere çalışırlar. Hiçbir meslek örgütü amacı dışında faaliyette bulunamaz bu da anayasa hükmü. Ama Türkiye’de kimi meslek örgütlerinin amaçlarını bırakıp başka faaliyetlerin içerisine girdiği de çok aşikardır. Ben şimdi Türk Tabipler Birliğinin siyasette olan bir kardeşiniz olarak tabiplerin hakkını savunduğuna şahit değilim. Sadece iktidarın zarar görebileceği bir şey varsa orda iktidar zarar görsün diye tabiplerin menfaati olsun diye değil. Bugüne kadar Tabipler Birliğinin Türkiye’de ki tabiplerimizin mesleki menfaatleri, meslekleri ve diğer alandaki işlerinin daha iyi olması için sundukları tekbir tedbir, tek bir öneri yoktur. Ama PKK terör örgütü veya başkaca bir terör örgütünün başı dara girdiğinde ya da ihtiyacı olduğunda onların lehine açıklama yapmada yarışa girenler var. Tabiplerin lehine açıklama yok ama Türk Silahlı Kuvvetlerine, Türkiye Cumhuriyeti Devletine kimyasal silah kullandı iftirasını yapanlara ve b iftirayı doğrulayanlara destek verildiğini görüyoruz. Tabipler Birliğinin böyle bir görevi var mı veya başkaca bir meslek örgütünün böyle bir görevi var mı? Hiçbir meslek örgütü kuruluşları amacı dışında faaliyette bulunamaz. Bulunduğu zaman elbette bunun hukukta bir karşılığı vardır hukukta bununla ilgili gereğini yapacaktır.

TERÖR BİTENE KADAR MÜCADELE KESİNTİSİZ DEVAM EDECEK

Diğer bir konuda Türk Silahlı Kuvvetlerinin Irak’ın Kuzeyi ile Suriye’nin Kuzeyine yaptığı harekattır. Türk Silahlı Kuvvetleri ve emniyet teşkilatımız terörle mücadelesini etkin ve kararlı bir şekilde sürdürmektedir bundan sonrada sürdürecektir. Terör bitene kadar bu mücadele kesintisiz devam edecektir. Ama şunun altını özellikle çizmekte fayda görüyorum; Türk Silahlı Kuvvetleri terör örgütleriyle ve teröristlerle mücadele etmektedir. Hedefi terör örgütleridir, teröristlerdir. Bugüne kadar yaptığı mücadelede sivil vatandaşlarımıza yahut başka ülke içerisinde devam eden harekatlarda oradaki sivillere en ufacık bir zarar ve siyan vermemiştir. Hem iç hukukumuza hem de uluslararası hukukumuza uygun bir biçimde mücadelesini sürdürmektedir.”

Haber: Seçkin KIRARSLAN

Editör: Haber Merkezi