Zonguldak Demokrasi Platformu, 2 Temmuz 1993 yılında Sivas Madımak Oteli’nde hayatını kaybedenler için Madenci Anıtı'nda eylem yaptı.
Programa Cumhuriyet Halk Partisi İl Başkanı Devrim Dural, Cumhuriyet Halk Partisi Merkez ilçe Başkanı Osman Zaimoğlu demokrasi platformu üyeleri ve vatandaşlar katıldı. Programda topluluk adına konuşma yapan Demokrasi Platformu sözcüsü Erdoğan Kaymakçı, "Unutmadık, Unutmayacağız, Unutturmayacağız Yakanları da, Aklayanları da, Katilleri Serbest Bırakanları da Affetmeyeceğiz!
Türkiye’nin yakın tarihinde kara bir leke olarak yer eden 2 Temmuz 1993 Sivas Katliamı, katillerin sloganlar eşliğinde yaklaştığı, güvenlik güçlerinin seyirci kaldığı, dönemin siyasi iktidarının sessizliğiyle gölgelenmiş ve sadece Türkiye'nin değil, insanlık tarihinin kara lekesi, bu coğrafyada farklı olana, inanca, düşünceye, aydınlığa ve insanlığa karşı işlenmiş bir insanlık suçudur.
Bu vahşi katliamın üzerinden 32 yıl geçti. Ama ne acımız azaldı, ne de öfkemiz dindi. Çünkü adalet yerini bulmadı. Katillerin büyük bir bölümü cezasız kalırken ceza alanlar affedildi, serbest bırakıldı. İnsanlığa karşı işlenmiş bir dava, zaman aşımına uğratıldı. Üstelik davada verilen zaman aşımı kararını "milletimize hayırlı olsun" diyerek savunan o günkü Başbakan bugünkü Cumhurbaşkanı'nın vicdanlarımızı yaralayan o sözleri hiç unutulmadı.Sivas'ın öncesinde yaşanan katliamlarla da, Sivas'la da, sonrası yaşanan katliamlarla da yüzleşilmedi. Yaşanmış hiç bir katliamla hesaplaşılmadı. Hesabı verilmedi. Çünkü katiller, bizzat siyasi iktidarlar tarafından korundu, bu tür cinayetler ve cinayet şebekeleri, gerici, ırkçı, faşist çeteler, örgütler cesaretlendirildi, dolayısıyla katliamlar teşvik edildi. Katiller ve onları koruyup kollayanlar, devlet protokollerinde yer buldu. Sivas Katliamı’nın katilleri ve onları savunan avukatlar, el üstünde tutuldu, ödüllendirildi. Çünkü Sivas'ı yakanlar da aklayanlar da aynıydı.
Laiklik karşıtı siyasal İslamcı çizginin, Sivas Katliamı’nı bir "kaza" olarak değil, bir "başlangıç" olarak görüp meşrulaştırmaya çalıştığı açıktır. 2000’li yıllarla birlikte adım adım büyüyen bu zihniyet, laiklikten, eleştirel düşünceden, kültürden ve sanattan korkan karanlık bir ittifakla yol almıştır. O gün Madımak’ta yakılanlar; yalnızca insanlar değil, çokkültürlü bir Türkiye idealidir. Ve o ideali temsil edenlerin bugün hâlâ itibarsızlaştırılması, ülkenin geleceğine dair endişeleri daha da derinleştirmektedir. Bugün Sivas’ın katillerinin, Hizbullahçıların salıverildiği, gazetecilerin, öğrencilerin, aydınların cezaevlerinde tutulduğu, halkın iradesiyle seçilmiş belediye başkanlarının yerine kayyumların atandığı bir karanlık dönemden geçiyoruz.
Bugün iktidarda olanlar, Madımak Oteli’ni hâlâ bir utanç müzesine çevirmemiştir. O bina failleriyle birlikte yaşatılmak istenen bir “unutturma politikası”nın simgesidir. Çünkü hafıza ile yüzleşmek, suç ortaklığını kabul etmek demektir. Ve bu sistem, yüzleşmek yerine unutturmayı seçmiştir.
Ama biz unutmuyoruz. Çünkü unutmak, bir sonraki katliama yol verir. Çünkü Sivas, sadece geçmişin değil, bugünün de sorunudur. O gün sustukları için bugün daha gür sesle konuşmak zorundayız.
32 yıl önce Sivas’ta yakılan ateş, bugün hâlâ yüreklerimizde yanıyor. Ama o küllerin içinden yeniden birlik, direniş ve umut yeşeriyor. Mücadelemiz yalnızca geçmişin hesabı değil, geleceğin de savunusudur. Karanlık yenilecek, aydınlık kazanacak, insanlık kazanacak. Sivas’ta yakılanları saygı ve özlemle anıyoruz" dedi.
Konuşmaların ardından kalabalık grup maden canından maden mühendisleri odasına kadar sloganlar atarak yürüyüş gerçekleştirdi


