29 Ekim Kadınları Derneği Zonguldak Oluşum Grubu adına bir açıklama yapan Gülhan Çetin, “Kadınların insan hakları mücadelesi aynı zamanda demokratik bir toplum mücadelesiydi” dedi.

Çetin açıklamasında, “Yeni bir “Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesi “ günündeyiz. Ancak, kadına yönelik şiddet yeni yaşam ihlalleri ile her gün yakıcı bir sorun olarak varlığını sürdürüyor. Dünyada ve ülkemizde milyonlarca kadının örgütlü isyanı, ölümleri, işkenceyi, kötü muameleyi ve eziyeti de sonlandıramıyor.  Kadına ve kız çocuklarına yönelik cinsel istismar, taciz, tecavüz, mobing,  aşağılama, ayırımcılık, emek sömürüsü önlenemiyor. Özellikle ev içinden ve en yakın erkeklerden gelen şiddet, bugün, pandemi koşullarında, kadınların eve kapatılması ve kendi kaderlerine terk edilmesiyle daha da tırmanıyor” diyerek şunları söyledi:

“Kadına yönelik şiddet, insan hakları ihlalidir. Hakların güvencesi ise demokratik bir toplum. Kadınların mücadelesi, aynı zamanda demokrasi mücadelesidir. Bugüne adını veren Mirabel Kardeşler, 1960 lı yıllarda Dominik Cumhuriyeti’nde Trujillo Diktatörlüğü’ne karşı “Sosyal Değişim Hareketi” içinde sürdürdüğü mücadele de özünde demokrasi mücadelesiydi. İktidar,  onların yaşamlarını hedef almakla kalmadı. Kadınlık onurlarına da saldırdı.  

Ne var ki, tüm kazanımlarımıza göz dikmiş olan dinci-gerici iktidarlar, haklarımızın yaşama geçmesini engelliyor. Var olan yasaları, kadınlar aleyhine değiştirmeye çalışıyor. İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme girişimleri, yoksulluk nafakasına göz dikme, esnek çalışma ile kadını sosyal güvencesiz hale getirme uygulamaları bu tutumun birkaç örneğini oluşturuyor.  Biz kadınların hak mücadelesinde üzerine düşeni yaptığı inancındayız. Ancak, kadın yurttaşlar olarak, İktidarı, kazanımlarımızı geri çekmekten vazgeçmeye, Anayasa’nın, yasaların ve uluslararası Sözleşmelerin güvence altına aldığı hakları uygulamaya davet ediyoruz:

Yasaların kadın yararına uygulanması; polisten yargıca;  okuldan, üniversiteye; sokaktan aileye; iş yerlerinden, sağlık kuruluşlarına; sosyal hizmet kurumlarından adalet kurumuna; partilerden, parlamentoya kadının insan hakları bilincini verecek politikaları yaşama geçirmekle olanaklıdır.Bu konuda atılacak ilk adım, eğitimin cinsiyetçi yapıdan arındırılması olmalıdır. Medyanın, kadını cinsel meta olarak görmekten uzaklaşması,  siyasetin dilinin ve yüreğinin kadının insan kimliği ile bütünleşmesi, evde-işte eşitliğin sağlanması ancak topyekün bir seferberlikle başarılacaktır.  

Kadınlar yaşamak istiyor. Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin yok edildiği, şiddet ve ayırımcılıktan uzak bir dünya da, kendi kararlarını kendileri vermek, öğrenmek, üretmek, yönetmek, güçlenmek ve yaşamı güzelleştirmek istiyorlar. İstekleri insan olarak haklarıdır. Elbette ve bir gün Mutlaka” (Şaban YILMAZ)

Editör: Haber Merkezi