Atatürk'ün sağlığı bozulmaya 15 yıl öncesinden başlamıştı. İlk kriz Cumhurbaşkanı seçilmesinden hemen 10 gün sonra gelmişti. O günlerde kafası sürekli Nutukla meşguldü. Bu büyük eser için saatler boyu çalışıyordu. Aradan 10 yıl geçti. Yeni bir cumhuriyetin doğuş sancıları yerleştirilmeye çalışılan büyük reformlar çok partili demokrasi hareketleri bir örnek evliliğin hazin finali. Yorulmuştu. Artık 55 yaşındaydı ve güçsüz bedeni tüm bu savruluşlarla iyiden iyiye yıpranmıştı.

Minibüs ve otomobil çarpıştı: 1 yaralı Minibüs ve otomobil çarpıştı: 1 yaralı

Atatürk'ün sağlığının bozulmasına ve ölümüne neden olan hastalık konusunda çeşitli iddialar vardır. Bir karaciğer rahatsızlığına dair hemen herkes hemfikirdir. Ancak hastalığın adı konusundaki tartışmalar günümüzde bile devam etmektedir. Atatürk'ün sağlığı 1937 yılından itibaren bozulmaya başladı. 1938 başlarında iştahsızlık ve halsizlik hissetmeye başladı. Geceleri sofrada öksürük nöbetleri geliyor, soluk almakta zorlanıyor, boğuluyormuş gibi oluyordu.

Atatürk sözde devamlı doktor kontrolü altındaydı. Ama şikayetlerine karşı hep anlık tedaviler uygulanıyordu. Doktorları nasıl iştahsızlığa karşı iştah açıcı mezeler tavsiye ediyorlarsa burun kanamalarına da tamponla çare bulmaya çalışıyorlardı. Vücudunun çeşitli yerlerinde kaşıntılar meydana geliyor ve burun kanamaları güçlükle önleniyordu. Bu kaşıntıların Çankaya Köşkü'ndeki karıncalardan meydana geldiği öne sürüldü ve köşk ilaçlamaya alındı. Atatürk de özel bir kür tedavisi için Yalova Termal'e gönderildi.

Termal Otel'de, 22 Ocak 1938 günü Atatürk'ü muayene eden Dr. Nihat Reşat Belger, karaciğer rahatsızlığından kuşkulandı ve Atatürk'e siroz teşhisi koydu. Doktor Belger, Atatürk'e mutlak surette perhiz yapmasını tavsiye etti. Atatürk, Termal Otel'deki tedavisine bir süre daha devam etti, ancak doktorların bütün itirazlarına rağmen 1 Şubat 1938'de tedaviyi yarıda bırakarak Bursa'ya hareket etti.

Atatürk'ün sağlık durumunun ciddiyet göstermesi hükümeti de telaşlandırdı. Başbakan Celâl Bayar, Avrupa'dan iki hekim getirilmesini önerse de Atatürk o günlerdeki Hatay Sorunu yüzünden hastalığının dışarıda duyulmasının iyi olmayacağını düşündüğünü belirtti ve bunu reddetti.

Türk doktorların kapsamlı bir muayene yapmasını kabul etti. Nihayet 6 Mart 1938 günü beş doktor Çankaya Köşkü'nde Atatürk'e bir konsültasyon yaptılar ve siroz hastalığı teşhisini yenilediler

Başbakan Celâl Bayar'ın tavsiyesi üzerine Paris Tıp Fakültesi'nden Prof. Dr. Noel Fissenger Ankara'ya davet edildi. Fransız doktor Atatürk'ü muayene etti ve diğer doktorların teşhis ve tavsiyeleriyle örtüşen bir tanı-tedavi ortaya koydu.

Atatürk'ün rahatsızlığı ve özellikle Avrupa'dan doktor getirtilmesi, dünyada geniş bir yankı buldu. Atatürk'ün ölmek üzere olduğu ve siyasi mirasını kime bırakacağı yönündeki haberler üzerine Atatürk tüm dünyaya sağlıklı olduğunu göstermek istercesine 19 Mayıs 1938 günü Ankara Stadyumu'nda halkın karşısına çıktı. O gün son defa Ankaralıların karşısındaydı. Kutlamalar çok parlak geçti hatta o günün anısına Ankara Stadyumu'nun adı 19 Mayıs Stadyumu olarak değiştirildi.

Atatürk aynı gün törenden sonra Mersin'e hareket etti. Daha sonra Adana'ya geçti. Askeri geçit törenleri yaptırdı ve ordunun başında olduğunu herkese gösterdi.

Atatürk, İstanbul'da 1 Haziran 1938'den 25 Temmuz 1938'e kadar Savarona Yatı'nda kaldı. Yaz sıcakları üzerine tekrar Dolmabahçe Sarayı'na döndü.

Hastalık gitgide ilerlemekteydi. Atatürk'ün karnında yeniden su toplanmıştı. Ekim ayında yapılan bir işlemle bu su da alındı. İşlemin ardından 16 Ekim 1938 günü öğleden sonra Atatürk ağır bir komaya girdi.

Atatürk girdiği komadan 21 Ekim günü çıktı. Çok istemesine rağmen sağlık durumu elvermediği için 29 Ekim 1938 günü Ankara'da cumhuriyetin onbeşinci yıldönümü kutlamalarına katılamadı.

7 Kasım 1938 günü ikinci ve son defa Atatürk'ün karnından su alınma işlemi yapıldı. 8 Kasım 1938 akşamı saat 19.00'da Atatürk doktoru Neşet Ömer İrdelp'e bakarak "aleykümesselam" dedi ve son büyük komaya girdi.

9 Kasım Çarşamba sabahı Atatürk'te adale kasılmalarıyla istem dışı hareketler ve inlemeler görüldü. 9 Kasım'ı

10 Kasım'a bağlayan gece oldukça sıkıntılı geçti. Atatürk' e kısa aralıklarla oksijen verildi. Sabaha doğru boğazında hırıltılar azaldı. Saat 8.00'de Dr. Mehmet Kamil Berk ve Dr. Nihat Reşat Belger Atatürk' e glikozlu serum verdiler. Saat 9.00 olduğunda göğsü hızla inip çıkmaya başladı. Dünyadaki son 5 dakikasına gözleri kapalı giriyordu. Dışarıda bütün bir ulus endişe içinde radyo başında bekliyordu. Savarona son bir saygı duruşu için sarayın önüne demirlemişti. İçerde saray tam bir sessizliğe gömülmüştü.

9 Kasım günü ve gecesi bu ağır koma devam etti. Atatürk, 10 Kasım 1938 perşembe sabahı saat 9'u 5 geçe, İstanbul Dolmabahçe Sarayı'nda hayatını kaybetti.

Wikipedia

Zonguldak Nostalji

Editör: Murat Barutçu