Otokrasilerde görülen yasaklar demokrasilerde de görülüyorsa; ya o demokrasi demokrasi değildir, ya da yürütmede bazı aksamalar vardır.
Böyle tanımlanıyor bu konular uluslararası literatürde…
Ama bizdeki uygulamada her ikisinin de aynı anda hissedilir olması bir acayip gelişme.
Her şeyin yasaklanmasına az kaldı; şimdilik anayasal hak olan protestolar, yürüyüşler, mitingler gibi eylemler yasak;
Festivallerde konserler yasak,
Bayramlarda şarkılar yasak,
Filmler yasak, yasak değilse bile sıkıysa gel de gösterime sok…
Tiyatro oyunları da öyle…
Yazı yazmak, eleştirmek zinhar yasak!
Mehter takımıyla Karagöz-Hacivat serbest!
Tv kanallarında öyle her istediğinizi tartışamıyorsunuz, baksanıza devletin televizyon kanalı TRT bile öyle açık oturumlar yapıyor ki, alenen muhalefete giydiriyor… Ülen senin işin bu mu? Bunun için mi sana para ödüyoruz biz?
İş çığırından çıkmış durumda,
Ortam gergin, halk gergin, sokaklarda yürürken bile başımıza bir şey gelmeyeceğini kimse garanti edemiyor, elini odunu alan kabadayı…
Centilmenlik öldü, kibarlık nezaket ayaklar altında;
Toplumun her kesiminden sesler yükseliyor, özellikle kadınlardan; onlar erkeklerden daha cesaretli çünkü…
Ve hala bazı kesimler olası bir seçimde cumhurbaşkanının tekrar aday olup olamayacağını konuşuyor. Verdikleri yanıt da şu: “Olamaz, çünkü üç kere üst üste yok…”
Hadi şu anki durumun “üçüncü kez” olduğu tartışmalarını geçelim, son seçim öncesi “bazı yasa ve uygulamalar değişti, cumhurbaşkanı seçime girebilir” diyenler, bundan sonraki seçim için “önceki birinciydi, bu ikinci” diyemezler mi?
Üçüncüden sonra dördüncü gelmez mi?
Durumlar karışık gördüğünüz gibi, politik sıkıntılar ile ekonomik sıkıntılar yarışta at başı gidiyor,
Vatandaş yaya!