TÜRKİYE EKONOMİSİNDE YÜKSEK ENFLASYON VE HARCAMALARA ETKİSİ

Abone Ol

Geçtiğimiz yıl perakende satış hacmi 2021’in Kasım ayında yıllık bazda % 16,3 arttı. Bu dönemde gıda ve gıda dışı satışlar artmaya devam ederken, gıda dışında en hızlı artış %51,1 ile tekstil, giyim ve ayakkabı grubunda gerçekleşti. İlk 11 aylık dönemde perakende satış hacmin deki yıllık büyüme ise %17 oranında belirtlendi. Bu kapsamdaki TCMB tarafından yayımlanan banka ve kredi kartıyla yapılan harcama tutarları istatistiklerine göre kartlı harcamalar endeksi, Aralık’ta reel bazda -%7,4 gerilerken, tüketim harcamalarına yönelik gösterge niteliğinde olan endeksteki düşüş, yılın son ayında enflasyondaki hızlı yükselişin de etkisiyle harcama eğiliminin azaldığına işaret ettiği görülüyor.Bu arada Aralık’ta tarihi düşük seviyesine gerileyen mevsim etkilerinden arındırılmış tüketici güven endeksi 2022’nin Ocak ayında %6,2 yükselerek 73,2 düzeyinde gerçekleşti.Aynı dönemde perakende güven endeksinin % 2,5 yükselmesine karşın, alt endekslerden gelecek 3 aylık döneme ilişkin sipariş miktarı ve satışlar beklentisini önemli oranda gerilediği de dikkat çekiyor.

* * *

Hal böyle iken,geçen yılın ikinci altı ayı içinde döviz kuru üzerindeki dalgalanmalardan ötürü AVM’lerde yaşanan kira konusundaki sıkıntılar sebebiyle enflasyondaki seyir durumu da dikkate alınarak AVM’lerde mağaza kiraları nın güncellenmesi konusunda yatırımcı ve perakendeciler arasında görüşmeler halen sürdürülmekle beraber,buçerçevede alınan son bilgiler ışığında AVM yatırımcıları yıllık kira artış oranlarını 12 aylık TÜFE ortalamasının üzerinde belirlemek isterken, perakendeciler sabit veya ciro kirası uygulamasının devam etmesi gerektiğini savunurken; mağaza kiralarında yapılacak güncellemelerin önümüzde ki dönemde perakende fiyatlar üzerinde ilave baskı yarata bileceği de düşünülüyor.Çünkü halen piyasalardaki fiyat hareketlerine baktığımızda gıda maddeleri başta olmak üzere hemen hemen neredeyse tüm tüketim maddelerinde izlenen girdi fiyatlarındaki aşırı artışlar yanında aylık kira bedellerindeki göreceli artışlar da önemli bir yere sahip bu lunuyor.

* * *

Özellikle en son gerçekleşen faiz indirimi sonrasında TCMB tarafından belirlenen %14 lerde bırakılan politikafaizine göre mukayese yapıldığında; TÜİK’in ocak ayı TÜFE Enflasyonu bir önceki aya göre yüzde 11,10, bir önceki yılın aralık ayına göre yüzde 11,10, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 48,69 ve on iki aylık ortalamalara göre yüzde 22,58 artış gerçekleşmesi karşısında politika faizi ile TÜİK’in resmi Ocak ayı enflasyon rakamı arasındaki fark gittikçe açılıyor.Hal böyle iken Yurt İçi Üretici Fiyat Endeksi ise ocakta bir önceki aya göre yüzde 10,45 bir önceki yılın Aralık ayına göre yüzde 10,45, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 93,53 ve on iki aylık ortalamalara göre yüzde 49,93 artış gösterdi.Bu durum sonraki aylar iti barıyla yayılarak kademe kademe artışlarla yansıma yapacağını; akaryakıt fiyatlarında izlenen süreğen zamların ise bu fiyat artışlarını açıkça tetikleyeceğini de gösteriyor.

* * *

Sonuç olarak,çift rakamlı enflasyonun bahse konu sonraki aylarda kademeli yaygınlaşması ile halkın geniş yelpazede enflasyonun artışına yönelik psikolojik beklentisi ile birleştiğinde belirsizliklerin daha da artması karşısında; toplam talebin olumsuz etkilenmesi de sürpriz bir durum değil.Bunun yanında reel piyasa enflasyonununTÜİK enflasyonunun çok üstünde olduğu da düşünüldüğünde döviz kurunda ki seyir TCMB’ca belirli bir süre sabit tutulsa bile FED ta rafından önümüzdeki mart/2022 ayında yapabileceği faiz arttırımının etkisinin ne kadar olabileceği belirsizlik gösteriyor.Buna Amerikan Merkez Bankası (FED) nın yıl içinde en az altı kez faiz artırımı yapacağı da düşünüldüğün de durum daha da belirsizleşiyor.Esas olarak siyasi otoritenin iç piyasalarda hüküm süren güvensizliğin önüne geçerek piyasa ortamında öncelikle tam bir güven ortamı oluştururken; yüksek enflasyona karşı istikrar tedbirlerini uygu lamaya koymak suretiyle enflasyon dalgasını sürekli kılan unsurların olabildiğince tamamını ortadan kaldırmalıdır. Mamafih finansal kırılganlığın yaşandığı bir dönemde fazladan yük getirebilecek uygulamalar yerine;likidite bolluğunun yaşandığı bir dönemde yabancı yatırımcının Ülke içine gelmesini sağlayabilecek gerekli değişimlerin cari kılınarak iç çekişmelerin, tartışmaların mutlak şekilde önüne geçilmek kaydıyla serbest piyasa şartlarının olabildiğince hızlı oluşması esas alınmalıdır.