TÜRKİYE EKONOMİSİNDE SÜRDÜRÜLEBİLİRLİLİK DURUMU VE OLASI RİSKLER

Abone Ol

Mevcut duruma göre küresel açıdan Dünya genelinde olduğu gibi Türkiye’de de giderek daha fazla şirket tarafından büyümenin iti ci gücü olarak görülüyor. Buna karşın, dünya genelindeki eğilim le paralel olarak Türkiye’de de sürdürülebilirlik performansını öl çümleyen şirketlerin sayısı gerçekte oldukça az görünüyor. Konu       ile ilgili Türkiye’nin de dahil olduğu 35 ülkeden 9 bin 100’den fazla şirketin katılımıyla Ağustos ve Eylül 2019’da gerçekleştiri len anket sonucu oluşturulan rapora göre; sürdürülebilirlik dünya genelinde olduğu gibi Türkiye’de de giderek daha fazla şirket tarafından büyümenin itici gücü olarak görülüyor. Diğer taraftan, dünya genelinde az sayıda şirketin çevresel, sosyal ve yönetişim (ESG) alanlarında performansın nasıl ölçümleneceğine ilişkin net standartlara sahip olduğu belirtiliyor.Alanında dünyanın en kap samlı araştırması olma özelliği taşıyan anketin sonuçlarına göre; dünya genelinde araştırmaya katılan şirketlerin %96’sı çevresel ve etik olarak daha sürdürülebilir hale gelme konusunda baskı hissediyor. Ancak şirketlerin %35’i değişimin finanse edilmesi ve %31’i değişimin hayata geçirilmesi için kaynak sağlanması gibi güçlüklerle karşı karşıya kalıyor. Diğer yandan şirketlerin dörtte birinden fazlası (%27) ESG alanında tutarlı ölçümleme yapılması na imkan tanıyacak kriterlerin eksik olduğunu ve neye odaklanıl masını gerektiği konusunda emin olamadıklarını belirtiyor. Bu nunla birlikte rapor sonuçlarına göre; şirketlerin çevresel, sosyal ve yönetişim alanlarında belirledikleri göstergeler ile ölçümledik leri arasında kayda değer bir fark bulunuyor.

                               *      *       *

Araştırmaya Türkiye’den katılan 200 şirket, sürdürülebilirlik inisi yatiflerini hayata geçirmelerinin arkasındaki en önemli faktörle rin satışlarını artırma hedefi ve itibar kazanımı olduğunu belirti yor. Global olarak şirketlerin %32’si, Türkiye’de ise şirketlerin %43’ü gelecek beş yılda daha sürdürülebilir hale gelmede hükü metleri en önemli referans noktası olarak alıyor. Ancak buna karşın, dünya genelindeki trendle uyumlu olarak Türkiye’de de az sayıda şirket sürdürülebilirlik performansını ölçümlüyor. Rapor da, bu durumun kısmi olarak ülkelerde sektörel bazda standartla rın net olmamasından ve şirketlerin neyin nasıl ölçümleneceği konusunda güçlük çekmesinden kaynaklandığı ifade ediliyor. Bununla birlikte araştırmaya Türkiye’den katılan şirketlerin yarısı Birleşmiş Milletler’in Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri’nin gerçekleştirilmesinde bir rolleri olduğunu düşünüyor. Rapora göre; araştırmaya katılan şirketlerin üçte biri gelecekte sürdürüle bilir üretimi geliştirmek için beş yıl içerisinde teknoloji ve altyapı ya daha fazla yatırım yapmayı planlıyor. Şirketlerin %31’i çalışan sağlığı, mutluluğu ve güvenliğini iyileştirmeye, %29’u ise atık üretimini azaltma ve enerji verimliliğini artırmaya odaklanacakla rını ifade ediyor.

                               *      *       *

Küresel anlamda ve Türkiye ekonomisi için sürdürlebilirlilikle ilgili son dönemde oluşan risklerle ilgili de Nouriel Roubini’nin   Türkiye Kalite Derneği (KalDer) ve Türk Sanayicileri ve İş İnsan ları Derneği (TÜSİAD) iş birliğiyle gerçekleştirilen 28. Kalite Kongresi'nde yaptığı konuşmada, küresel ekonomide büyüme pozitif olsa da yüzde 90 oranında yavaşlama olduğunu belirtirken   2 yıl öncesinde gelişmekte olan ülkelerde büyüme oranlarının hızlı ve gelişmiş ülkelerde daha sabit olduğunu belirten Roubini, IMF'ye göre küresel büyümenin bu yıl sadece yüzde 3 olacağını, bunun 2009'da yaşanılan küresel ekonomik krizden bu yana en düşük miktar olduğunu kaydederek; Roubini’nin dünya ekono misinde en büyük riskin korumacılık politikaları olduğuna işaret ederek, ticaret, sermaye, iş ve emtiada kısıtlamalar olduğunu,  mevcut teknoloji savaşlarının diğer ülkeleri de etkilediğini dile getirmesi yanında, Kurumlar tarafında sermaye harcamalarının oldukça negatif durumda olduğunu vurgulayan Roubini, "Eğer korumacılık politikaları artarak devam edecekse milyar dolarlık fabrikalar kurmak mantıklı değil. Bunun yerine beklemek daha mantıklı. Bundan dolayı kurumsal sermaye harcamalarında, üretimde bir gerileme söz konusu. Sermayede ve ihracatta bir gerileme var." diye konuşması oldukça dikkat çekici.

                               *      *       *

Sonuç olarak, Dünyaca ünlü ekonomist Roubini, Orta Doğu kay naklı jeopolitik riskler ve ABD-İran arasındaki gerilimin endişe verici olduğunu dile getirerek, piyasaların beklentisinin "büyüme nin yavaşlayacağı, resesyonla birlikte talebin azalacağı, petrol fiyatlarının düşeceği" yönünde olduğunu vurgularken;2020 yılın da küresel ekonomik büyümenin devam edeceğini, gelecek yıl küresel resesyondan kaçınılabileceğini, küresel ekonomide büyük bir büyüme beklemediğini, Çin ekonomisinin yavaşlayacağını, Avrupa ekonomisinin durağan seyredeceğini, gelişen ekonomile rin durumunun biraz iyileşeceğine”değinirken;Avrupa ekonomi sindeki sıkıntıların Brexit ile sınırlı olmadığını, Avrupa'nın daha derin ve temel sorunları bulunduğunu vurgulayan Roubini, geli şen ekonomilerde gelecek yıl için yüzde 4-5 büyüme beklendiği ni, bu durumun küresel ekonomiler için itici güç olacağını, daha dinamik gelişen piyasalar görüleceğini”belirtmesine bakılırsa;        2020 yılı itibarıyla Küresel ekonomiler ile Türkiye ekonomisinde         bir kısım riskler oluşurken; başta düşük seviyeli resesyona ek ola rak düşük oranlı büyüme ile jeopolitik risklerin de varolabileceği,

Sürdürülebilirlilik açısından özellikle çevre ve sosyal politikalar      yanında teknolojik yeniliklerin öne geçebileceğini belirtmek daha      doğru olacaktır.