Akıl yürütme kavramının bilimselliğin ana objelerinden biri olduğunu kabul etmeme diye bir şeyin söz konusu olamayacağı kesindir. Aksu takdirde bilime de karşı çıkmış olursunuz. Akıl yürütme ise felsefede iki ana başlık altında anlatılmaya çalışılır:
1-Tümdengelim
2-Tümevarım
Tümdengelim ansiklopedilerde şöyle anlatılıyor: “Başlangıç ilkelerine götüren akıl yürütme olarak öne çıkan tümdengelim, dayandığı kaynağın doğruluğu ne kadar güçlü ise buna uygun şekilde akıl yürütme gerçekleşir. Yani ortaya çıkan sonuç öncülleri aşamaz. Bu doğrultuda yeni bir buluş yapılmaz ya da yeni bir şeyler öğrenilmez.”
Tümevarım ise yine aynı kaynaklarda “Özelden genele doğru devam eden, parçalardan bütüne doğru ulaşan akıl yürütme yöntemidir. Bu akıl yürütme yöntemi yeni ve bilinmeyen sonuçlara ulaşma olanağı tanır.”
Evet;
Çağdaşlık ve gelişim yolunda “tümevarım” kavramının ülkemiz açısından en hayırlısı olduğu böylece anlaşılıyor ancak şu anda bu kapsamda Türkiye’de kullanılan yöntemler buna mı dayanıyor?
Tabii ki hayır!
Biz hala “tümdengelim” kısır döngüsü ile mistik uğraşların peşindeyiz, öyle ki ekonomiyi ve hatta faiz kavramını bile bu kapsamda anlatmaya ve açıklamaya çalışıyoruz. “Çalışıyorlar” daha doğrusu…
Peki bunun sonucu olarak nereye varıyoruz?
Hiçbir yere!
Dünya liginde küme düşmeye devam ediyoruz,
Kılık kıyafette çağdışılığa doğru yol alıyoruz,
Türklüğün onurunu ayaklar altına almak isteyenlere prim veriyoruz,
Eğitimde hala bu ülkenin insanlarını “uyandırmamak” için hurafelere boğuyoruz,
Boğuluyoruz, boğuluyoruz, boğuluyoruz…