SENİN ANAN GÜZEL Mİ KARDEMİR?

Abone Ol

Zonguldak limanının bir tarafı olduğu gibi Kardemir’e tahsis, neymiş efendim; Kardemir buraya boşaltılan kömürü vagonlarla Karabük’e taşıyıp kendisi kullanıyormuş…

Afferim, çooook iyi yapıyor!

Kömürün tozunu da bizim insanlar bebeler filan yutuyor… Soğuksu’da o tozdan bıkmayan vatandaş yok. Kardemir imalat yapacak, buralardan bir kişi bile oralarda çalışmayacak, ama kömürün tozu bize girecek…

Yok yaaaa?

Senin anan güzel mi Kardemir?

“Gel verdiğin zarara karşılık hiç olmazsa buralara yatırım yap, örneğin Kapuz-Orta Kapuz-Tersane plajlarının birleştirilmesini finanse et” desek “bana ne?” dersin, burun bükersin…

Peki o zaman senin kömüründen bana ne?

Kömürünün tozundan bana ne?

Baylar, bayanlar;

Bu iş çok ciddi bir konudur,

Uzun süreler maruz kalındığı takdirde tozlar çeşitli akciğer hastalıklarına yol açarlar. Ancak tozların sağlık etkileri arasında akciğer ve solunum yolları hastalıkları dışında başka (allerjik, irritan vs.) sorunlar da olabilir. Pnökonyoz hastalığının başlıca nedeni kömür tozu değil mi?

Bu nedenle liman kenarında kömür depolama işi bir an önce önlenmelidir. Bir an önce! Boşalacak alanlar da bir an önce özellikle gençler için, çocuklar için spor alanlarına, oyun alanlarına dönüştürülmelidir.

Ulan hiç mi vicdanınız sızlamıyor büyük alışveriş merkezlerindeki çocuk oyun alanlarına parasızlıktan giremeyip de kapılarında ağlayan çocukları görüp de hiç mi üzülmüyorsunuz?

Parası olan oralara gitsin, ama olmayana da buralarda eğlenme olanakları sunalım. İnsanlık da bunu gerektirmiyor mu?

Bu konuda bu kentte bulunan her türlü STK, odalar, cemiyetler, belediyeler, sağlık kurumları ve spor kurumları üstlerine düşen görevi yerlerine getirmeli, yapacakları açıklamalarla da gereken kamuoyunu oluşturmalıdırlar.

Başkan Alan bu konuda bir girişim başlatacaksa, desteklenmelidir…

Alın çocuğunuzu karşıdan bir bakın buraya bakalım, kömür deposu olarak mı kalsın, oyun alanı mı?

Sonra da çıkın devletlü olarak kim varsa karşısına…

Anlatın derdinizi.

Laftan anlamayacak kadar da şey değillerdir yani!..

Di mi?

OT YİYİN OT!..

Son bir haftadır bu ülkenin emeklileri feryat figan. Açlarmış, geçinemiyorlarmış, emekliği aylığı yetmiyormuş falan filan…

Zaten bayram ikramiyesinin artırılmamasından dolayı bir hayal kırıklığı vardı, şimdi herkese zam; bunlara kol saati!.. Emekli olmuş vekillerin aylıklarına zam teklifi anında meclisten geçiyor, hem de ne zam, emeklinin aldığı toplam aylıktan fazla… Emeklinin beklentisi nalları diktikten sonra gündeme gelecek.

Bu arada MHP’nin genel kaptanı Bahçeli oradan zırt diye çıkıyor “emekliye de zam verin canıııım…” diye patlatıyor bir şeyler, CHP’nin genel kaptanı da anında yapıştırıyor; “Elini tutan mı var birader, ver teklifi destekleyelim, anında yasayı geçirelim…”

Sus pus bizimki, demek ki oryantal figürasyon!..

Her neyse;

Bizim memlekette eytlisi mytlisi filan toplam 15 milyon emekli var, aileleriyle birlikte en azından 30 milyon kişi, yani 30 milyon oy… Adam bunlara “şu kadar zam, bu kadar ikramiye” dedi, “yok” dediler, “ille de Tayyip Başkan”

Al sana Tayyip Başkan, Tayyip Başkan çok akıllı bir başkan, sen zam istemedikten sonra o neden versin ki?

Şimdide sosyal medyada “yandık, tutuştuk, açız, yiyemiyoruz, içemiyoruz vs. vs. vs.”

Ve aynı sosyal medyada bir kısım vatandaşların da bunlara cevabı; “ot yiyin ot…”

X     X     X

Büyük ümitlerle yurt dışından ithal edilen ekonomi bakanımız Mehmet Şimşek göreve başlar başlamaz öyle bir çaktı ki, vatandaş ters köşe oldu…

ÖTV zammı, KDV zammı, yeni vergi salmalar, salınmış vergileri ikinci kez almalar…  Kimden? Gariban vatandaştan.  Atı katı yatı olanlardan para almak yok, vergi almak hiç yok, bırakın vergi almayı bir de vergi borçları siliniyor.

Deli Dumrul bunların yanında üstün zekadan kep giyer walla…

Gariban vatandaşa vergi salınarak devlet yönetmeyi kör ebem de bilir, gelir gelmez “asla vazgeçmem, benim düşüncem böyle, nass da nass…” diyen reyizi bile takmayarak kendi ekonomik kurallarını bir acı reçete gibi uygulayan Şimşek sadece bir kuru gök gürültüsü olarak gündemimize girdi ve bu gidişle gündemden de çok yakında çıkar, piyasalar tepetaklak olunca suç mahalle bakkalının olacak değil herhalde?

Et süt görmeden büyüyen çocuklar,

Torunlarına çikolata alamayan dedeler, nineler…

Ekmeği bile alırken hesaplayan ana babalar…

Bedava işeyecek yer arayan emekliler;

Biz bunlara layık insanlar değildik ama yapacak bir şey yok, bağnazlık ve yobazlık bazen aklın önüne geçiyor…

Daha düne kadar sokakta bulsak eğilip almayacağımız Bulgar ve Gürcü paraları bizim liraya 10 basmışsa, bizim insanımız bırakın yurt dışını yurt içini; il içi bile gezemiyorsa, yaşam tarzları da yüz yıl geriye gidiyorsa, elin dangalak Suriyelisi Afganı senin ülkene yerleşip bir de seni iteleyip kakalıyorsa, ve bunların da hesabı sorulamıyorsa…

Çekeceğimiz çok şey var demektir, yılgınlığımız da sürecek demektir!